Geçtiğimiz yollarda kaybettiklerimizin bize en büyük kötülüğü kendilerini bize tekrar tekrar hatırlatmalarıdır. Bir kere kaybetmekle kurtulamadığımız şeylerdir. Yoklukları hayatımızdaki varlıkları haline gelir. Hep ama hep hatırlarız.ne biçim kaybetmektir bu.
Yaşamını yalnızca ihtiras üzerine kuran kişiler için amaç diye bir şey yoktur. Amaç sürekli değişir. Mutlak olan ihtirastır, ne olursa olsun ihtiras... Dolayısıyla ihtiras sanıldığının tersine amaçsız bir şeydir. Murathan Mungan/Cenk Hikayeleri/Şahmeran'ın Bacakları
*ben onu görmeden evvel hayatın manasını bilmiyordum, bulamamıştım. şimdi görüyorum ki o da bensiz yaşayamayacak. söyledikleri doğru, en az doğru olanlar bile doğru. birbirimize rastlamadan evvelki hayatımız birbirimizi aramaktan başka bir şey değilmiş. ne aradığını bilmeden aramak.*
*ben onu görmeden evvel hayatın manasını bilmiyorum, bulamamıştım. şimdi görüyorum ki o da bensiz yaşayamayacak. söyledikleri doğru, en az doğru görünenleri bile doğru. birbirimize rastlamadan evvelki hayatımız sahiden birbirimizi aramaktan başka bir şey değilmiş. ne aradığını bilmeden aramak.*
*ben onu görmeden evvel hayatın manasını bilmiyorum, bulamamıştım. şimdi görüyorum ki o da bensiz yaşayamayacak. söyledikleri doğru, en az doğru görünenleri bile doğru. birbirimize rastlamadan evvelki hayatımız sahiden birbirimizi aramaktan başka bir şey değilmiş. ne aradığını bilmeden aramak.*
*ben onu görmeden hayatın manasını bilmiyorum, bulamamıştım. şimdi görüyorum ki o da bensiz yaşayamayacak. söyledikleri doğru,en az doğru görünenleri bile doğru. birbirimize rastlamadan evvelki hayatımız sahiden birbirimizi aramaktan başka bir şey değilmiş. ne aradığını bilmeden aramak.*
''Sadece ölümden nefret edenler intihar eder; melankolikler ölüme aşık olduklarından onun gelişini beklemekten zevk alırlar ve böylece ne kadar çok beklerlerse o kadar uzatırlar bu zevki.''
Sonradan görme insanlar maymunlar gibidirler. Hayran olunacak bir çeviklikle yukarılara tırmanırlar, ama zirveye ulaştıkları zaman yalnız ayıp yerleri görünmeye başlar. Vadideki Zambak - Balzac
*aşkını kalbinde sakla. koşullar imkansız gibi görünse de aşk seni bulduğunda ona açık ol. ona güven. başarısız olmaktan korkma. çünkü başarısız olsan bile aşkın varlığını sürdürecektir...* (sarah jio, agapi)
*aşkını kalbinde sakla. koşullar imkansız gibi görünse de aşk seni bulduğunda ona açık ol. ona güven. başarısız olmaktan korkma. çünkü başarısız olsan bile aşkın varlığını sürecektir..* (sarah jio, agapi)
Mülk gibi söz de, ne senin, ne benim. Cümle gibi aşk da, ne senin, ne benim. Söz de, aşk da, Ne senin, ne benim. Bir yaz sabahına doğan ve su değdiğinde kokusunu salan kırmızı sardunya, Ağustos göklerinde başımın üstünden geçen bulut, Mayıs gülü, Işıklı nisan yağmuru, Ne kadar Allah'tansa; Mülk gibi söz de ve aşk da O'ndan. 'Sen' tahtına yazıcı kimi oturtsa da; Beşeri bir sevgili ya da cismani bir aşk gibi görünen, Hiçbir yol O'ndan özgeye çıkmıyor aslında, Gönül tahtına O'ndan özge sultan olmuyor. Değil mi ki her şey O'ndan; Gidecek yer yok O'ndan başka, Gelinen yer yok O'ndan başka
Komünistlerin ekspres treniyle mi, kapitalistlerin yarış otomobiliyle mi, bireycilerin otobüsüyle mi, yoksa kollektivistlerin devletçe denetlenen raylar üstünde işleyen tramvayıyla mı cehenneme gideceğimizi kararlaştırmak için savaşıyorlar. Hepsinin gideceği yer aynı. Hepsi cehenneme gidecek, hepsi aynı ruhsal çıkmaza girecek; hepsi ruhsal çöküntünün sonucu olan toplumsal çöküntüye varacak. Anlaşamadıkları tek bir nokta var: cehenneme neyle gidecekler.
Daha yüksek binalarımız, ama daha kısa sabrımız var; daha geniş otoyollarımız, ama daha dar bakış açılarımız var. Daha çok harcıyoruz, ama daha az şeye sahibiz; daha fazla satın alıyoruz, ama daha az hoşnut kalıyoruz.Daha büyük evlerimiz, ama daha küçük ailelerimiz; daha çok ev gereçleri, ama daha az zamanımız var. Daha çok eğitimimiz, ama daha az sağduyumuz; daha fazla bilgimiz, ama daha az bilgeliğimiz var. Daha çok uzmanımız, ama yine de daha çok sorunumuz; daha çok ilacımız, ama daha az sağlığımız var.Çok fazla alkol ve sigara tüketiyoruz, çok savurganca para harcıyoruz, çok az gülüyoruz, çok hızlı araba kullanıyor, çok çabuk kızıyoruz, çok geç saatlere kadar oturuyor, çok yorgun kalkıyoruz, çok az okuyor çok fazla TV izliyoruz ve çok ender şükrediyoruz. Mal varlıklarımızı çoğalttık, ama değerlerimizi azalttık. Çok konuşuyoruz, çok az seviyoruz ve çok sık nefret ediyoruz.Geçimimizi sağlamayı öğrendik, ama yaşam kurmayı öğrenemedik. Yaşamımıza yıllar kattık, ama yıllara yaşam katamadık. Aya gidip gelmeyi öğrendik, ama yeni komşumuzla karşılaşmak için caddenin karşısına geçmekte sorunumuz var. Dış uzayı fethettik, ama iç dünyamızı edemedik. Daha büyük işler yaptık, ama daha iyi işler yapamadık.Havayı temizledik, ama ruhumuzu kirlettik. Atoma hükmettik, ama önyargılarımızaedemedik. Daha çok yazıyoruz, ama daha az öğreniyoruz.Daha çok plan yapıyoruz, daha az sonuca varıyoruz. Koşuşmayı öğrendik, ama beklemeyi öğrenemedik. Daha fazla bilgiyi depolamak, her zamankinden daha çok kopya çıkarmak için daha çok bilgisayarlar yapıyoruz, ama git gide daha az iletişim kuruyoruz. Zaman artık, hızlı hazırlanan ve yavaş sindirilen yiyeceklerin; büyük adamlar ve küçük karakterlerin; yüksek kârlar ve sığ ilişkilerin zamanıdır. Günümüz artık, iki maaşın girdiği ama boşanmaların daha çok olduğu, daha süslü evler, ama dağılmış yuvaların olduğu günlerdir. Bu günler, hızlı seyahatler, kullanılıp atılan çocuk bezleri, yok edilen ahlakî değerler, bir gecelik ilişkiler, obez bedenler ve neşelendirmekten sakinleştirmeye hatta öldürmeye kadar her şeyi yapabilen hapların olduğu günlerdir. Vitrinlerde her şeyin sergilendiği, ama depolarda hiçbir şeyin olmadığı bir zamandayız. Öyle bir zaman ki teknoloji bu mektubu size getirebilir, siz bu içselliği ya paylaşmayı, ya da sil tuşuna basmayı seçebilirsiniz. Yaşam, aldığımız nefes sayısıyla değil, nefesimizi kesen anların sayısıyla ölçülür.''
Ayaklarına karşı direnen inatçı bir beton; nereden gelip nereye gittikleri belli olmayan acayip insanlar yığını; hayvanların ciddiye alındığı, arkadaş haline geldiği, kimsenin gökyüzüne bakmadığı egzozlu bir toplum.
Geçtiğimiz yollarda kaybettiklerimizin bize en büyük kötülüğü kendilerini bize tekrar tekrar hatırlatmalarıdır. Bir kere kaybetmekle kurtulamadığımız şeylerdir. Yoklukları hayatımızdaki varlıkları haline gelir. Hep ama hep hatırlarız.ne biçim kaybetmektir bu.
Murathan Mungan
Beklemenin en iyi yolu unutmaktır. Unutmanın en iyi yolu da kendini bir işe kaptırmaktır.
Vedat Türkali-Kayıp Romanlar
Bu da kaderin mantığıydı işte. Kendi hasretinin sebebi kendin oluyordun, başkası değil.
Kün-Sezgin Kaymaz
Yaşamını yalnızca ihtiras üzerine kuran kişiler için amaç diye bir şey yoktur. Amaç sürekli değişir. Mutlak olan ihtirastır, ne olursa olsun ihtiras... Dolayısıyla ihtiras sanıldığının tersine amaçsız bir şeydir.
Murathan Mungan/Cenk Hikayeleri/Şahmeran'ın Bacakları
*ben onu görmeden evvel hayatın manasını bilmiyordum, bulamamıştım. şimdi görüyorum ki o da bensiz yaşayamayacak. söyledikleri doğru, en az doğru olanlar bile doğru. birbirimize rastlamadan evvelki hayatımız birbirimizi aramaktan başka bir şey değilmiş. ne aradığını bilmeden aramak.*
(içimizdeki şeytan, sabahattin ali)
*ben onu görmeden evvel hayatın manasını bilmiyorum, bulamamıştım. şimdi görüyorum ki o da bensiz yaşayamayacak. söyledikleri doğru, en az doğru görünenleri bile doğru. birbirimize rastlamadan evvelki hayatımız sahiden birbirimizi aramaktan başka bir şey değilmiş. ne aradığını bilmeden aramak.*
(içimizdeki şeytan, sabahattin ali)
*ben onu görmeden evvel hayatın manasını bilmiyorum, bulamamıştım. şimdi görüyorum ki o da bensiz yaşayamayacak. söyledikleri doğru, en az doğru görünenleri bile doğru. birbirimize rastlamadan evvelki hayatımız sahiden birbirimizi aramaktan başka bir şey değilmiş. ne aradığını bilmeden aramak.*
(içimizdeki şeytan, sabahattin ali)
*ben onu görmeden hayatın manasını bilmiyorum, bulamamıştım. şimdi görüyorum ki o da bensiz yaşayamayacak. söyledikleri doğru,en az doğru görünenleri bile doğru. birbirimize rastlamadan evvelki hayatımız sahiden birbirimizi aramaktan başka bir şey değilmiş. ne aradığını bilmeden aramak.*
(içimizdeki şeytan,sabahattin ali)
''Sadece ölümden nefret edenler intihar eder; melankolikler ölüme aşık olduklarından onun gelişini beklemekten zevk alırlar ve böylece ne kadar çok beklerlerse o kadar uzatırlar bu zevki.''
Miguel De Unamuno / Aşk ve Pedagoji
Sonradan görme insanlar maymunlar gibidirler. Hayran olunacak bir çeviklikle yukarılara tırmanırlar, ama zirveye ulaştıkları zaman yalnız ayıp yerleri görünmeye başlar.
Vadideki Zambak - Balzac
İnanç görünmeyene inanmaktır. Görünmeyene inanırsanız, başkalarının görmediklerini görürsünüz... !
*aşkını kalbinde sakla. koşullar imkansız gibi görünse de aşk seni bulduğunda ona açık ol. ona güven. başarısız olmaktan korkma. çünkü başarısız olsan bile aşkın varlığını sürdürecektir...*
(sarah jio, agapi)
*aşkını kalbinde sakla. koşullar imkansız gibi görünse de aşk seni bulduğunda ona açık ol. ona güven. başarısız olmaktan korkma. çünkü başarısız olsan bile aşkın varlığını sürecektir..*
(sarah jio, agapi)
Kabiliyetli şair. Bilim adamından daha iyi öğrettiği, psikiyatrdan daha iyi tedavi ettiği muhakkak.
Âlimin onca ilmine rağmen bir tür hakikat habercisi, sahib–i kelâm muamelesi âlime değil de şaire reva görülür.
N. BEKİROĞLU
acı ne kadar derinde olsa da, zamanla tüm çiçekler güneşe döner yüzünü...(sarah jio, gündüzsefası)
“
İsa'yı bekleyenler,
Mehdi'yi bekleyenler,
Hızır'ı bekleyenler,
Ali'yi bekleyenler,
Güzel günlerin gelmesini bekleyenler,
Godot'u bekleyenlerden yok farkınız!
Kalabalık yapmayın kardeşim, manzarayı kapatıyorsunuz…
Bu arada; Alem-i kevn û Fesad yani Dünya, çok fena bir yer oldu sayenizde…
”
Mülk gibi söz de, ne senin, ne benim.
Cümle gibi aşk da, ne senin, ne benim.
Söz de, aşk da,
Ne senin, ne benim.
Bir yaz sabahına doğan ve su değdiğinde kokusunu salan kırmızı sardunya,
Ağustos göklerinde başımın üstünden geçen bulut,
Mayıs gülü,
Işıklı nisan yağmuru,
Ne kadar Allah'tansa;
Mülk gibi söz de ve aşk da O'ndan.
'Sen' tahtına yazıcı kimi oturtsa da;
Beşeri bir sevgili ya da cismani bir aşk gibi görünen,
Hiçbir yol O'ndan özgeye çıkmıyor aslında,
Gönül tahtına O'ndan özge sultan olmuyor.
Değil mi ki her şey O'ndan;
Gidecek yer yok O'ndan başka,
Gelinen yer yok O'ndan başka
Komünistlerin ekspres treniyle mi, kapitalistlerin yarış otomobiliyle mi, bireycilerin otobüsüyle mi, yoksa kollektivistlerin devletçe denetlenen raylar üstünde işleyen tramvayıyla mı cehenneme gideceğimizi kararlaştırmak için savaşıyorlar. Hepsinin gideceği yer aynı. Hepsi cehenneme gidecek, hepsi aynı ruhsal çıkmaza girecek; hepsi ruhsal çöküntünün sonucu olan toplumsal çöküntüye varacak. Anlaşamadıkları tek bir nokta var: cehenneme neyle gidecekler.
Aldous Huxley - ‘’ Point Counter Point ‘’
Gelecekte aklında bulunsun Mike, balıklar kesinlikle tahrik edici değiller. Çiçekleri dene.
her keder mükafatlanır
her fedakarlık ödüllenir
ve her borç ödenir.
“Hayvan olmak istiyorsan olabilirsin elbette. Bunun için insanlığın acılarına sırt çevirmen ve yalnızca kendi postuna özen göstermen yeterli.”
Karl Marx
Rabbim! dedi Adem,
Senden af dilemeye bildiğim kelimeler yetmiyor, bana yenilerini ver.
Nazan Bekiroğlu
Daha yüksek binalarımız, ama daha kısa sabrımız var; daha geniş otoyollarımız, ama daha dar bakış açılarımız var. Daha çok harcıyoruz, ama daha az şeye sahibiz; daha fazla satın alıyoruz, ama daha az hoşnut kalıyoruz.Daha büyük evlerimiz, ama daha küçük ailelerimiz; daha çok ev gereçleri, ama daha az zamanımız var. Daha çok eğitimimiz, ama daha az sağduyumuz; daha fazla bilgimiz, ama daha az bilgeliğimiz var. Daha çok uzmanımız, ama yine de daha çok sorunumuz; daha çok ilacımız, ama daha az sağlığımız var.Çok fazla alkol ve sigara tüketiyoruz, çok savurganca para harcıyoruz, çok az gülüyoruz, çok hızlı araba kullanıyor, çok çabuk kızıyoruz, çok geç saatlere kadar oturuyor, çok yorgun kalkıyoruz, çok az okuyor çok fazla TV izliyoruz ve çok ender şükrediyoruz. Mal varlıklarımızı çoğalttık, ama değerlerimizi azalttık. Çok konuşuyoruz, çok az seviyoruz ve çok sık nefret ediyoruz.Geçimimizi sağlamayı öğrendik, ama yaşam kurmayı öğrenemedik. Yaşamımıza yıllar kattık, ama yıllara yaşam katamadık. Aya gidip gelmeyi öğrendik, ama yeni komşumuzla karşılaşmak için caddenin karşısına geçmekte sorunumuz var. Dış uzayı fethettik, ama iç dünyamızı edemedik. Daha büyük işler yaptık, ama daha iyi işler yapamadık.Havayı temizledik, ama ruhumuzu kirlettik. Atoma hükmettik, ama önyargılarımızaedemedik. Daha çok yazıyoruz, ama daha az öğreniyoruz.Daha çok plan yapıyoruz, daha az sonuca varıyoruz. Koşuşmayı öğrendik, ama beklemeyi öğrenemedik. Daha fazla bilgiyi depolamak, her zamankinden daha çok kopya çıkarmak için daha çok bilgisayarlar yapıyoruz, ama git gide daha az iletişim kuruyoruz. Zaman artık, hızlı hazırlanan ve yavaş sindirilen yiyeceklerin; büyük adamlar ve küçük karakterlerin; yüksek kârlar ve sığ ilişkilerin zamanıdır. Günümüz artık, iki maaşın girdiği ama boşanmaların daha çok olduğu, daha süslü evler, ama dağılmış yuvaların olduğu günlerdir. Bu günler, hızlı seyahatler, kullanılıp atılan çocuk bezleri, yok edilen ahlakî değerler, bir gecelik ilişkiler, obez bedenler ve neşelendirmekten sakinleştirmeye hatta öldürmeye kadar her şeyi yapabilen hapların olduğu günlerdir. Vitrinlerde her şeyin sergilendiği, ama depolarda hiçbir şeyin olmadığı bir zamandayız. Öyle bir zaman ki teknoloji bu mektubu size getirebilir, siz bu içselliği ya paylaşmayı, ya da sil tuşuna basmayı seçebilirsiniz. Yaşam, aldığımız nefes sayısıyla değil, nefesimizi kesen anların sayısıyla ölçülür.''
George Carlin
“Ruhum ölümsüz yaşamın ardından koşma, olanaklar alanını tüketmeye bak.“
Pindaros
''Medeniyeti politikacılar yaratmaz. Medeniyet, âlimlerle sanatkârların işidir.''
Prof. Dr. Erol Güngör (1938-1983)
Ayaklarına karşı direnen inatçı bir beton; nereden gelip nereye gittikleri belli olmayan acayip insanlar yığını; hayvanların ciddiye alındığı, arkadaş haline geldiği, kimsenin gökyüzüne bakmadığı egzozlu bir toplum.
Muzaffer Oruçoğlu/ Brunswick Delileri
Tedavisi imkansız olanı tedaviye kalkmak boş şeydir.
Martin Heidegger,“Varoluşun özü, tasadır.
Tasa, insanın dünyaya terk edilmiş bir varlık olmasından kaynaklanır.”der..
Bu insanın “olmaya mahkum olma”sı dır..
Terk edilen insan,yalnız,doyumsuz,öfkeli,bencil ve hep acı içindedir.
Sartre’nin dediği gibi; İnsan, özgürlüğe mahkumdur.
Ama hangi büyük şiir gerçeği soldurmaz ki?
Murathan Mungan
Karşınızdakinin "ihtiyaci" olduğunuzu anlamak sevginin başlangıcıdır.
Murathan Mungan