ALİ EKBER BU GÜZEL ŞARKIYI HATIRLATIYOR BANA ELA GÖZLÜMLE BANA HAS OLAN ŞARKIYI CAN NEDE GÜZEL SESLENDİRMİŞ VAROLSUN EMİ DEMEK GELİYOR İÇİMDEN AMA DİYEMİYORUM ALLAH RAHMET EYLESİN ZAMANINDA KIYMETİNİ BİLİNEMEMİŞ AMA ŞİMDİ BİZİM DİYE SAHİPLENİLEN DEĞERLİ BİR ÜSTAD...
1938 - 26 Nisan 2006. Erzincan’ın Ulalar köyünde doğdu. 1939’daki Erzincan depreminde babası öldü. Çok küçük yaşlarda bağlama öğrenmeye başladı. Potim İsmail Dede ve Emin Tabak Dede’den ilk bağlama dersleri aldı.
İlkokuldan sonra maddi olanaksızlıklar nedeniyle öğrenimi sürdüremedi. Yaşamını sağlayabilmek için değişik işlerde çalıştı. Ancak müzikle bağını hiç koparmadı.
İlk gençliğinde İstanbul’a giderek dönemin birçok ünlü halk müziği isimleriyle tanıştı ve kendini geliştirdi.
Askerlikten sonra müzik ve bağlama bilgisini pekiştiren Çiçek, 1954 yılında Muzaffer Sarısözen tarafından beğenilince Ankara Radyosuna girdi. Bir süre burada çalıştıktan sonra, görevini 1960’dan sonra da İstanbul Radyosunda sürdürdü.
Radyoda çalıştığı dönemde yaklaşık 400 türküyü seslendiren ve geniş dinleyici topluluklarına ulaşan Ali Ekber Çiçek, kendinden sonra birçok bağlama ve ses sanatçısını etkiledi. Derlediği ya da bestelediği türkülerin birçoğu halk müziğinin klasikleri arasında yeri aldı.
Hakkında bir de belgesel hazırlanan Ali Ekber Çiçek, Türkiye ve Türkiye dışında birçok konser ve seminere katıldı, birkaçı Amerika ve Fransa’da olmak üzere onlarca albüm hazırladı.
Kültürümüzün vazgeçilmezlerinin başında gelir türküler… Onlarla sesleniriz dünyaya. Aşkımızı, özlemimizi, yürek yangınımızı türkülere gömeriz. İnsanlıkla yaşıttır onlar. Zaman onları hiç de yaşlandıramaz. Seneler geçse de türküler genceciktir. Gülistanda goncadır yüreklerimizi fetheden türküler… Dünya durdukça onlar da yaşayacaktır sonsuza dek… Geçtiğimiz günlerde türkülerimizin gülen yüzlerinden biri olan Ali Ekber Çiçek’i türkülerle ebediyete uğurladık. Uzun azmandan beri şeker hastalığı yüzünden tedavi görüyordu. Türk Halk Müziği sanatçısı Ali Ekber Çiçek, 26 Nisan 2006 tarihinde İstanbul’da vefat etti, Edremit’in Tahtakuşlar Köyü mezarlığında toprağa verildi. Pop müziğiyle tepinen genç nesil belki de bu ismi bilmez ama türkülerle haşır neşir olanlar için çok önemli değerleri çağrıştırır bu güzel isim… Türkülerimizin gülen yüzü Ali Ekber Çiçek, Erzincanlıydı. Çocuk yaşta başlamıştı bağlama çalmaya. Babasının genç yaşta ölümünün getirdiği hüznü bağlama çalarak atıyordu üzerinden. Maddî imkânsızlıklar belini bükmüştü bu genç yüreğin. İlkokuldan sonra okuyamadı onun için... Ömrü boyunca da bunun ezikliğini yaşadı. Fakat o okumuşlardan daha büyük değerler kattı kültürümüze. Müziğe ayırdı bütün mesaisini. İyi ki de öyle yaptı, aksi olsaydı bugün dört yüzün üzerindeki türküden mahrum kalacaktık. Genç yaşlarında, ilhamının kaynağı olan doğduğu şehir Erzincan’dan doyacağı şehir olan İstanbul’a göç eyledi. Askerden sonra TRT’nin açtığı sınavı kazanarak, Muzaffer Sarısözen döneminde TRT Ankara Radyosu’na ve Yurttan Sesler Korosu’na girdi. Burada çok verimli müzik çalışmaları yaptı. Ali Ekber Çiçek, bir söyleşide ömrü boyunca gittiği yolu şöyle özetliyordu: “Gerçekleri göstermek, gerçeğe kavuşmak ve gerçeği olduğu gibi insanlara anlatmak için çalışmış bir insanım. Cahilden uzak, kâmile yakın oldum; büyüklerime saygıyla küçüklerime sevgiyle yaklaştım. Konuşulan her kelâmı ibadet gibi dinledim, kimseyi acizlik ve bilgisizlikle itham etmedim... Bu icraatım boyunca hiçbir maddî menfaat sağlamadım; insanların duygularını sömürmek gibi bir yanlışlığa meydan vermedim.” Merhum Ali Ekber Çiçek, yüzlerce türkü kazandırmıştı halk müziği repertuarına. Ondan derlenen türküler arasında şunları sayabiliriz: “Böyle İkrarınan Böyle Yolunan, Bunca Olan Emeğimi, Derdim Çoktur Hangisine Yanayım, Ey Erenler Akıl Fikir Eyleyin, Gönül Gel Seninle Muhabbet Edelim, Gurbet Elde Bir Hal Geldi Başıma, Gurbet Elde Yadellerin Derdini, Gül Yüzlü Sevdiğim, Hazin Hazin Esen Seher Yelleri, İsmini Sevdiğim Saadetli Dostum, Nasıl Yâr Diyeyim Ben Böyle Yâre, Ondört Bin Yıl Gezdim Pervanelikte(Haydar Haydar) …vb. Bugün TRT arşivlerinde onun 54 kaseti vardır. Bu kasetler bizim için hazine değerindedir. Çünkü O artık yok aramızda. Onun güzel sesini ve yorumunu geri getiremeyiz. O bir TRT sanatçısıydı. TRT’den emekli olmuştu. Devletimiz sahip çıkmıştı bu kıymetli türkücü ve derlemeciye. Zamanın hoyrat elinden nice kıymetli türküleri kurtarmış ve kültür hayatımıza kazandırmıştı. Sözlerini Pir Sultan Abdal’ın yazdığı “Derdim Yoktur Hangisine Yanayım” türküsü onun en kıymetli derlemelerinden birisidir. İlk dörtlüğünü aşağıya aldığım türküyü dinleyip de mest olmayan var mıdır? Bizim müziğimiz budur, biz buyuz. Birileri bize pop müziğini süsleyip sunsa da bizler o müzikten haz almayız: “Derdim çoktur hangisine yanayım Yine tazelendi yürek yarası Ben bu derde nerden derman bulayım Meğer şah elinden ola çaresi” Görüldüğü üzere son yıllarda halk müziğinde bir canlanma var. Artık yeni nesil sanatçılar, pop müziğin kısır muhtevasının yüreklerimizi tatmin etmediğinin farkındalar. Bunun için pop tarzı okuyan şarkıcılar da kasetlerine halk müziğinden parçalar koyuyorlar. Fakat eski parçalara kendi yorumlarını katarak onları tanınmaz hâle getiriyorlar. Merhum Ali Ekber Çiçek, AA muhabiriyle ölmeden evvel yaptığı son röportajında buna ve genel olarak türkülerimize dair şu sitem dolu açıklamaları yapmıştı: “Türk Halk Müziği tekrar popüler oldu; ancak ben bu gelişmeyi hazırcılığa bağlıyorum. Şimdi şöhret olmuş kişiler benim 40–50 yıl önce yazdığım parçalardaki ezgilerin üzerine güfte yapıp söylüyorlar. Bir de bu okuduğum parçalarda leyleği kuşa çevirerek okuyorlar. Kendini kanıtlamış ve halk nazarında kabul görmüş eserlere yeniden yorum eklemeye gerek yok. Ali Ekber Çiçek nasıl çalıp okuyorsa gençler ve ondan sonra gelenlerin de öyle okuması gerekiyor. Bu tavrı yakalamaları gerekiyor. Parçalarımdaki yorum zaten içinde vardır. Tekrardan o parçalara yorum eklemeye gerek yok. Hazırcılığa alışmışlar. Ben gençlere çok değerli bir miras bıraktım. O eser asla aslını inkâr etmemeli. Yorum üzerine yorum katılmamalı. Her şey aslına bağlı olarak tabiatıyla birlikte yaşatılmalı. Ben 60 yıldır bu parçaları yapıp gençliğin önüne serdim ki onlara sağlam bir doküman bırakalım. Şimdi onlar bu müziğin aslını inkâr ederse, ben buna gücenirim. Yozgat Sürmelisi’ne sen nasıl yorum katarsın? Bu parça için Nida Tüfekçi on sene çalışmış. Haydar’a nasıl yorum katabilirsin? Bu parça üzerinde ben üç sene çalışmışım. Bu parçalara yorum katılmasından çok rahatsız oluyorum. Biz geleneklerimizi nasıl koruyacağız. Gelenekler aslıyla birlikte korunur. Bu insanlar kendileri çalışıp bir şey üretmiyor, hazırı da bozuyorlar. Bu insanlar piyasanın en kariyerli kişileri. Bunların işleri güçleri ticaret. Amaçları ceplerini doldurmak. Böyle şey olmaz. Ama bu insanlar hazırcılığa alıştığı gibi bir de bizim ürettiğimiz türkülerin üzerine, sanki çok iyi bir şey biliyormuş gibi, yorum katıyorlar.” Türk halk müziğinin ustalarından birini, türkülerin duayenini kaybettik. Saza her dokunuşunda yüreğimizi titreten sanatkâr parmakların sahibiydi O… Onun “Haydar Haydar” türküsünü dinlerken trans hâline girmeyen kaç insan vardır? Merhum Çiçek, bağlamayla duygusal bağlar kurabilen ve bağlamaya sevdalı olan bir gönül eriydi. O yetmiş yıldan beri dünya gurbetindeydi. Onun için de “Yolumuz Gurbete Düştü” türküsünü bir başka içten söylüyordu. O artık ruhlara gurbet olan dünyadan, asli yurdumuz olan ahrete göçtü. Mavera aşkıyla yanıp tutuşan ruh, sükûna erdi. Türküleri çalınıp söylendikçe gönüllerimizde yaşayacak. Allah rahmet eylesin.
Türk insanının ihanet ettiği bağlama ile gerçek anlamda bir çok sesli müziği yaratan (HAydar HAydar) büyük bir üstat.Seni ve senin mütevazılığını özleyeceğim...
ÇOCUKLARIN BİR MASALA KANDIĞI GİBİ
BENDE SENİN SÖZLERİNE KANMIŞIM
GÜNEŞİN YER YÜZÜNÜ YAKTIÜI GİBİ
GÜLÜM SENİN GÖZLERİNDE YANMIŞIM
GEL BULUP OL YAĞDA BİRAZ ISLANDIR
AL BAŞIMI DİZLERİNE YASLANDIR
DELİRMİŞİM SEVDE BENİ USLANDIR
BEN AKLIMI GÖZLERİNE TAKMIŞIM
GECEME AY GÜNDÜZÜME BİRAZ GÜNEŞ SAL
ONURUNLA YAŞA NE OLUR SEN HEP BÖYLE KAL
SERMAYEM SEVGİMDİR CANIM ONUDA SEN AL
BENDE SENİN ŞU YÜREĞİNE SALMIŞIM
BENNNN AKLIMIII GÖZLERİNEEEE TAKKKKKKMMMMMMMIIIIIIIŞŞŞŞŞŞŞŞŞIIIIIIIIIMMMMMMM...
ALİ EKBER BU GÜZEL ŞARKIYI HATIRLATIYOR BANA ELA GÖZLÜMLE BANA HAS OLAN ŞARKIYI CAN NEDE GÜZEL SESLENDİRMİŞ VAROLSUN EMİ DEMEK GELİYOR İÇİMDEN AMA DİYEMİYORUM ALLAH RAHMET EYLESİN ZAMANINDA KIYMETİNİ BİLİNEMEMİŞ AMA ŞİMDİ BİZİM DİYE SAHİPLENİLEN DEĞERLİ BİR ÜSTAD...
Ali Ekber Çiçek
1938 - 26 Nisan 2006. Erzincan’ın Ulalar köyünde doğdu. 1939’daki Erzincan depreminde babası öldü. Çok küçük yaşlarda bağlama öğrenmeye başladı. Potim İsmail Dede ve Emin Tabak Dede’den ilk bağlama dersleri aldı.
İlkokuldan sonra maddi olanaksızlıklar nedeniyle öğrenimi sürdüremedi. Yaşamını sağlayabilmek için değişik işlerde çalıştı. Ancak müzikle bağını hiç koparmadı.
İlk gençliğinde İstanbul’a giderek dönemin birçok ünlü halk müziği isimleriyle tanıştı ve kendini geliştirdi.
Askerlikten sonra müzik ve bağlama bilgisini pekiştiren Çiçek, 1954 yılında Muzaffer Sarısözen tarafından beğenilince Ankara Radyosuna girdi. Bir süre burada çalıştıktan sonra, görevini 1960’dan sonra da İstanbul Radyosunda sürdürdü.
Radyoda çalıştığı dönemde yaklaşık 400 türküyü seslendiren ve geniş dinleyici topluluklarına ulaşan Ali Ekber Çiçek, kendinden sonra birçok bağlama ve ses sanatçısını etkiledi. Derlediği ya da bestelediği türkülerin birçoğu halk müziğinin klasikleri arasında yeri aldı.
Hakkında bir de belgesel hazırlanan Ali Ekber Çiçek, Türkiye ve Türkiye dışında birçok konser ve seminere katıldı, birkaçı Amerika ve Fransa’da olmak üzere onlarca albüm hazırladı.
İstanbul'da öldü ve Edremit'te toprağa verildi.
[email protected]
Şehin Şah Bakışlı Ere Düş Oldum...
Güruhu naciye özümü kattım
İnsan sıfatından çok geldim gittim
Bülbül oldum firdevs bağında öttüm
Bir zaman gül zara düş oldum
Haydar haydar haydar
erenler hak yolunda ali ekberler ölmez yaşarlar onlar onungibiler aydın görüşlü atatürkyolundan şaşmazlar degiştirmek çokzorrrrrrrrrrrrrrrrrr
erenler hak yolunda
haydar haydar unutulmaz hiç bir zaman.
türkiyede ilk alevi sünni ayırımını başlatan aşağlık bir adam çünkü radyolarda ilk alevi propagandasını yapan uydurma alevi deyişlerini okuyan o dur.
su metrisin önü
Her zamam seni ve müziğini hatırlayacağız ustam.
ŞİMDİ TÜRKÜLER YASTA
M.NİHAT MALKOÇ
Kültürümüzün vazgeçilmezlerinin başında gelir türküler… Onlarla sesleniriz dünyaya. Aşkımızı, özlemimizi, yürek yangınımızı türkülere gömeriz. İnsanlıkla yaşıttır onlar. Zaman onları hiç de yaşlandıramaz. Seneler geçse de türküler genceciktir. Gülistanda goncadır yüreklerimizi fetheden türküler… Dünya durdukça onlar da yaşayacaktır sonsuza dek…
Geçtiğimiz günlerde türkülerimizin gülen yüzlerinden biri olan Ali Ekber Çiçek’i türkülerle ebediyete uğurladık. Uzun azmandan beri şeker hastalığı yüzünden tedavi görüyordu. Türk Halk Müziği sanatçısı Ali Ekber Çiçek, 26 Nisan 2006 tarihinde İstanbul’da vefat etti, Edremit’in Tahtakuşlar Köyü mezarlığında toprağa verildi. Pop müziğiyle tepinen genç nesil belki de bu ismi bilmez ama türkülerle haşır neşir olanlar için çok önemli değerleri çağrıştırır bu güzel isim…
Türkülerimizin gülen yüzü Ali Ekber Çiçek, Erzincanlıydı. Çocuk yaşta başlamıştı bağlama çalmaya. Babasının genç yaşta ölümünün getirdiği hüznü bağlama çalarak atıyordu üzerinden. Maddî imkânsızlıklar belini bükmüştü bu genç yüreğin. İlkokuldan sonra okuyamadı onun için... Ömrü boyunca da bunun ezikliğini yaşadı. Fakat o okumuşlardan daha büyük değerler kattı kültürümüze. Müziğe ayırdı bütün mesaisini. İyi ki de öyle yaptı, aksi olsaydı bugün dört yüzün üzerindeki türküden mahrum kalacaktık. Genç yaşlarında, ilhamının kaynağı olan doğduğu şehir Erzincan’dan doyacağı şehir olan İstanbul’a göç eyledi. Askerden sonra TRT’nin açtığı sınavı kazanarak, Muzaffer Sarısözen döneminde TRT Ankara Radyosu’na ve Yurttan Sesler Korosu’na girdi. Burada çok verimli müzik çalışmaları yaptı. Ali Ekber Çiçek, bir söyleşide ömrü boyunca gittiği yolu şöyle özetliyordu:
“Gerçekleri göstermek, gerçeğe kavuşmak ve gerçeği olduğu gibi insanlara anlatmak için çalışmış bir insanım. Cahilden uzak, kâmile yakın oldum; büyüklerime saygıyla küçüklerime sevgiyle yaklaştım. Konuşulan her kelâmı ibadet gibi dinledim, kimseyi acizlik ve bilgisizlikle itham etmedim... Bu icraatım boyunca hiçbir maddî menfaat sağlamadım; insanların duygularını sömürmek gibi bir yanlışlığa meydan vermedim.”
Merhum Ali Ekber Çiçek, yüzlerce türkü kazandırmıştı halk müziği repertuarına. Ondan derlenen türküler arasında şunları sayabiliriz: “Böyle İkrarınan Böyle Yolunan, Bunca Olan Emeğimi, Derdim Çoktur Hangisine Yanayım, Ey Erenler Akıl Fikir Eyleyin, Gönül Gel Seninle Muhabbet Edelim, Gurbet Elde Bir Hal Geldi Başıma, Gurbet Elde Yadellerin Derdini, Gül Yüzlü Sevdiğim, Hazin Hazin Esen Seher Yelleri, İsmini Sevdiğim Saadetli Dostum, Nasıl Yâr Diyeyim Ben Böyle Yâre, Ondört Bin Yıl Gezdim Pervanelikte(Haydar Haydar) …vb.
Bugün TRT arşivlerinde onun 54 kaseti vardır. Bu kasetler bizim için hazine değerindedir. Çünkü O artık yok aramızda. Onun güzel sesini ve yorumunu geri getiremeyiz. O bir TRT sanatçısıydı. TRT’den emekli olmuştu. Devletimiz sahip çıkmıştı bu kıymetli türkücü ve derlemeciye. Zamanın hoyrat elinden nice kıymetli türküleri kurtarmış ve kültür hayatımıza kazandırmıştı. Sözlerini Pir Sultan Abdal’ın yazdığı “Derdim Yoktur Hangisine Yanayım” türküsü onun en kıymetli derlemelerinden birisidir. İlk dörtlüğünü aşağıya aldığım türküyü dinleyip de mest olmayan var mıdır? Bizim müziğimiz budur, biz buyuz. Birileri bize pop müziğini süsleyip sunsa da bizler o müzikten haz almayız:
“Derdim çoktur hangisine yanayım
Yine tazelendi yürek yarası
Ben bu derde nerden derman bulayım
Meğer şah elinden ola çaresi”
Görüldüğü üzere son yıllarda halk müziğinde bir canlanma var. Artık yeni nesil sanatçılar, pop müziğin kısır muhtevasının yüreklerimizi tatmin etmediğinin farkındalar. Bunun için pop tarzı okuyan şarkıcılar da kasetlerine halk müziğinden parçalar koyuyorlar. Fakat eski parçalara kendi yorumlarını katarak onları tanınmaz hâle getiriyorlar. Merhum Ali Ekber Çiçek, AA muhabiriyle ölmeden evvel yaptığı son röportajında buna ve genel olarak türkülerimize dair şu sitem dolu açıklamaları yapmıştı:
“Türk Halk Müziği tekrar popüler oldu; ancak ben bu gelişmeyi hazırcılığa bağlıyorum. Şimdi şöhret olmuş kişiler benim 40–50 yıl önce yazdığım parçalardaki ezgilerin üzerine güfte yapıp söylüyorlar. Bir de bu okuduğum parçalarda leyleği kuşa çevirerek okuyorlar. Kendini kanıtlamış ve halk nazarında kabul görmüş eserlere yeniden yorum eklemeye gerek yok. Ali Ekber Çiçek nasıl çalıp okuyorsa gençler ve ondan sonra gelenlerin de öyle okuması gerekiyor. Bu tavrı yakalamaları gerekiyor. Parçalarımdaki yorum zaten içinde vardır. Tekrardan o parçalara yorum eklemeye gerek yok.
Hazırcılığa alışmışlar. Ben gençlere çok değerli bir miras bıraktım. O eser asla aslını inkâr etmemeli. Yorum üzerine yorum katılmamalı. Her şey aslına bağlı olarak tabiatıyla birlikte yaşatılmalı. Ben 60 yıldır bu parçaları yapıp gençliğin önüne serdim ki onlara sağlam bir doküman bırakalım. Şimdi onlar bu müziğin aslını inkâr ederse, ben buna gücenirim. Yozgat Sürmelisi’ne sen nasıl yorum katarsın? Bu parça için Nida Tüfekçi on sene çalışmış. Haydar’a nasıl yorum katabilirsin? Bu parça üzerinde ben üç sene çalışmışım. Bu parçalara yorum katılmasından çok rahatsız oluyorum. Biz geleneklerimizi nasıl koruyacağız. Gelenekler aslıyla birlikte korunur. Bu insanlar kendileri çalışıp bir şey üretmiyor, hazırı da bozuyorlar. Bu insanlar piyasanın en kariyerli kişileri. Bunların işleri güçleri ticaret. Amaçları ceplerini doldurmak. Böyle şey olmaz. Ama bu insanlar hazırcılığa alıştığı gibi bir de bizim ürettiğimiz türkülerin üzerine, sanki çok iyi bir şey biliyormuş gibi, yorum katıyorlar.”
Türk halk müziğinin ustalarından birini, türkülerin duayenini kaybettik. Saza her dokunuşunda yüreğimizi titreten sanatkâr parmakların sahibiydi O… Onun “Haydar Haydar” türküsünü dinlerken trans hâline girmeyen kaç insan vardır? Merhum Çiçek, bağlamayla duygusal bağlar kurabilen ve bağlamaya sevdalı olan bir gönül eriydi. O yetmiş yıldan beri dünya gurbetindeydi. Onun için de “Yolumuz Gurbete Düştü” türküsünü bir başka içten söylüyordu. O artık ruhlara gurbet olan dünyadan, asli yurdumuz olan ahrete göçtü. Mavera aşkıyla yanıp tutuşan ruh, sükûna erdi. Türküleri çalınıp söylendikçe gönüllerimizde yaşayacak. Allah rahmet eylesin.
Türk insanının ihanet ettiği bağlama ile gerçek anlamda bir çok sesli müziği yaratan (HAydar HAydar) büyük bir üstat.Seni ve senin mütevazılığını özleyeceğim...
allah rahmet eylesın..yasarken kıymetı bılınmeyen ustadlardan bırı...
ismini sokaklara vermek için sanatçıların ölümünü bekleyen belediyeye döndü nedir:(