akıl la ilgili iki yazı yazdım. ve benzerlik ve farkları aklın alet çantası gibidir diyerek bi benzetme kullandım. ve bu iki yazıyı yazdığım günden beri hep benzerlik ve farklar dediğimiz bu alet çantası kimin bu alet çantası hangi ustanın bu alet çantasını kim yada ne kullanıyor gibi bi soruyu hep bekledim.ne kadar meraksız bi toplumuz.
aslında herkez farkı kullanır düşünürken ama kullandığını fark etmez.tüm akıl yürütmeleri farklar ve benzerliklerle yapılır.ve herşey zıttıyla bilinir farkı benzerliklerle benzerlikleride farkla biliriz anlam da hep zıtıyla ortaya çıkar. sıcağı soğukla biliriziz zararı karla iyiyi kötüyle.ve herşey zıttıyla var olur.kainatın düzeni bunun üzerine kurulmuştur.en zor kavradığım bilgi farkların benzerliğiydi.mesela hiç daha önce yimediğiniz bi yemek varsayalım kavak mantarı yediniz bi akşam yanında da bol limonlu bi marul salatası çok beğendiniz. bir kaç gün sonra tekrar kavak mantarı aldınız kocaman bi demet marul yanında. ve yine harika bi yemek yediniz. bir hafta sonra yine kavakmantarı yaptınız yine yanında marul salatası yine çok harika. bir hafta sonra yine kavak mantarı ama bu sefer marul salatası yok.ve gece müthiş bi karın ağrısı belkide gözünüzü hastanede açıyorsunuz. burda beyin yeterli miktarda acı hissedildiğinde. mutlaka sebebini arar. ve bi neden bulmak içinde farklardan yararlanır.bu mantarı daha önce üçkez yedim hiç bişey olmamıştı neden şimdi dokundu der. ve iki durumun arasındaki farkları aramaya başlar. ve ilk tespit ilk üç yemekte mantar yemeğinin yanında hep marul salatası vardı dokunmamıştı son yemekte yine aynı mantar yemeği ama yanında marul salatası yoktu diye tespit eder.. mantar aynı mantar ama sadece salata yok farklı olan salatanın olmaması.ilk üç yemek te sorun yok benzer durum dördüncü yemekte sorun var. salatanın olmadığı yemekle sancılanmanın olduğu yemek iki farklı durum birbirinin sebebi gibi gözüküyor bir farklı durum diğer farklı durum la örtüşüyor.farklardan benzerlik bulmak.
akıl benzerlik ve farklar la çalışır sanki benzerlik ve farklar. aklın alet çantası gibidir taş okey veya iskambil kağıdı ile oynanan oyunları bilen ler dediklerimi anlıcaktır varsayalım taş okey oynuyoruz renk benzerleri olan kupadan 1-2-3-4 lü ve cins benzeri olan 4 tane papaz. kupadan -6-7-8.lili renk benzerinin yanına 3 tanede 10 luyu bi araya getirdiğimizde miktararların benzerliği. olur buda 14 taş sıfır yapar. yani benzerilkere göre dizeriz anlamlı hale getiririz. mesneviden bi hikayeyle benzeriliği pekiştirelim.arabın birinin bi bakkal dükkanı var.ve bakkal dükkanında insanlarla konuşabilen onları gülümseten ve insanları konuşmasıyla şaşırtan bi tuti kuşu var. bigün bakkal aceleyle eve gider tuti yanlız kalır bu esnada dükana kedi girer tuti korkar. pırlar ve yukarda ki gülyağı şişelerinin oraya konmak isterken gülyağı şişesini devirir. arap dükkana gelip koltuğuna oturduğunda kıçı başı yağ olur.yukarıya baktığında tutiyi görür sen döktün değilmi der ve tutiyi yakaladığı gibi. tutinin kafasındaki bütün tüyleri tek tek yolar. tutinin canı çok yanmıştır o günden sonra bidaha konuşmaz. gelen müştrilere laf atmaz. gün boyu somurtur. bir iki derken dükkandan müşteriler eksilmeye başladığında arap bakkal yaptığı hatanın farkına varır. tutiyi konuşturmak gönlünü almak için tutinin sevdiği çerezlerden alır fındık fıstık antep fıstığı ama tuti. bi türlü konuşmaz. bigün tuti gene miskin miskin somurtarak dışarıyabakar birden kapının önünden kafası kel cas cavlak biri gelir tuti birden gülmeye başlar ve sende gülyağı şişesini döktün seninde fandaki tüyleri yoldular der ve konuşmaya başlar. tuti kendibaşına gelenle kel adamın arasında benzerlik kurmuştur. bişeyin algılanması bi benzezliğin bulgulanması ile olur.
Aslında, yaratılış itibarıyla akıl, hep Yaratan'a açıktır, sürekli O'nu arar; heva ve hevese yenik düşmemişse mütemadiyen ışığı kovalar ve dünyevîliği aşabildiği andan itibaren de bir mârifet mahzenine dönüşerek O'nun aşk u iştiyakıyla sabahlar-akşamlar ve kalbin süt emdiği aynı memeden süt emmeye başlar. Ruh, varoluş gayesi itibarıyla melekûta müteveccih ceberût hulyalı; lâtîfe-i rabbaniye, ceberûta nâzır sır mefkûreli; sır ise, her zaman şiddet-i zuhûr ve azametle mest ü mahmûrdur. Kalb refakatindeki akla gelince o, belli ölçüde bu payeleri tahayyül, hatta tasavvur eden fark ufkunun bir şahidi gibidir.
Zatında, ileri-geri tarihi tekerrürler devr-i daimi de, hemen her zaman, vahye karşı alakasız kalınıp, akli olanın ihmal edildiği dönemlerle, semavi aydınlanma ve aklın aktivitesini tam ortaya koyduğu devrelerin tenavübünden başka bir şey değildir. Ne zaman ki nebilerin neşrettiği ziya ile gönüller aydınlanmış, dimağlar tenevvür etmiş; cismaniyet ve madde kendi çerçevelerine çekilmiş, fizik de-metafizik de yerli yerine oturmuş; Mevlana'nın deyimiyle de 'akl-ı mead', 'akl-ı meaş' ve 'akl-ı türabi'nin önüne geçmiş; işte o zaman, yeni bir kalb ve kafa izdivacı gerçekleşerek yepyeni bir milat daha yaşanmıştır. Bu milat, varlığın yeniden yorumlanıp, çağın idraki açısından bir kere daha hakiki sahibine bağlanması ve insanoğlunun iç çelişkilerden kurtulması miladıdır.. ve ne zaman ki göklerin ışığı görülmez olmuş, akıl ihmale uğramış, düşünce devre dışı bırakılmış -özel manasıyla- makul bütünüyle unutulmuş, her yerde gayrimakulun bayrağı dalgalanmaya başlamış.. kitleler iç içe tenakuzlara sürüklenmiş; fikri, ruhi teşevvüşler içinde, bazen Zerdüşt'e, bazen Hz. Üzeyir'e, bazen Hz. Mesih'e Allah'ın oğlu denmiş ve O 'üçlünün üçüncüsüdür' gibi çarpıklıklara düşülmüş, işte o zaman vahye ve akla bağlı diğer bütün denge ve sistemler de alt-üst olmuştur.
eşyanın eşya ile ilişkilerinden akıl insanın kendi ile ilişkilerinden zaaf mı doğar? sakın akılda eşyanın maddenin zaafı,kusuru olmasın? mevlana celaleddin bir rubaisinide;
''o akıl ki,onun aklı (bağı) vardır o parça akıldır. akıl,eğer aklından (bağından) kurtulursa tam akıl olur''
derken,acaba eşyanın insan zekasını hapseden zincirlerinde mi bahsediyor? eşyanın aklına (bağlarına) sarılmış insan zekası,acaba eşyanın ve maddenin zaaflarına bulamış olmuyor mu?
öncelikle selamlar bir laf vardır bizde KAFALI insan diye.. ve ya akıllı biz millet olarak bir yerde toplanıyoruz ya kafalı diyoruz ya da akıllı.. oysa! ! ben bu kavramı 3 e ayırıyorum benim tezim şudur: Akıl,Beyin,Zeka kişide 3 ayrı kavramdır olgudur kişide bir insan akıllı ama zeki değildir veya beyni iyi ama akıllı değildir aslında daha da iyi kanıtlamak için bu konuyu açabilir ve çeşitli örneklerle sizlere sunabilirdim başka zaman nasipse...
kardeşim akıl ve zeka en iyi iki özelliktir onlardan biri olmassa mesela akıl istediğimizi yapamayız ama zeka olmassa hayvanlar gibi bişi bilmeden gezeriz her ikiside olmassa hem yürüyemeyiz hemde öle dimdik bakarızzzzzzzzzzzzzz
Akılla zekayı ayırmak lazım bence....akılla zeka kelimesini aynı kefeye koyamıyorum...akıl benim için hareket eden bişi vücudun organı gibi, zeka ise biriktirilmiş bir depo benim için yetenektir.. kullanılması gereken bir akla sahibiz doğru, ama sadece akla insanlar sahip değildir. hayvanlarda sahiptir. Zeka ise farklı bişi... bunun için IQ denilen bir kapasite vardır... zeka herşeyi sorgular, inkar eder veya kendi bildiğini okur, yönetir, kullanır, iyi yönde de olabilir kötü yönde de olabilir. herkes akla sahiptir ama aynı zeka kapasitesine sahip değildir. bu yüzden herkes taktirnameler alamaz, iyi derecelere giremez okul hayatlarında. veya aynı zekalara sahip olsak herkes bişiler icat ederdi.. iki ayrı kişi aynı kitabı okuyunca farklı şeyler algılar, farklı şeyler görür veya keşfeder... zeki insanlar deli olabiliyor oda çok bilgi sahibi olduğu için oluyor ve ona aklını kaçırdı deniliyor ama tabiri caiz bir deli olarak hayatına devam ediyor. demek aklını yitiren birisi yaşayabiliyor...sadece vücudunu kontrol edebiliyor...zeka ise herşeyi yönetebiliyor. AKIL ÇOĞU ZAMAN DOĞRU YOLDA OLDUĞUNA İNANIR; AMA, YOLUN SONUNDA APTALLIĞINA İNANIR
kendini aşamadığında, kendini aşanı reddettiğinde, merhameti kovduğunda, gittikçe katılaşan bir sistemleşmeyle kendi üzerine kapanır. kozmik paranoyasını, kurumsal bir kabuğun içinde dengelemeye çalışır. kuralcılığın sığlığında kaybolur. oysa ki adalet aklın teminatıdır. ikisi birbirinden ayrıldığı anda, hayat tarifsiz bir şekilde zorlaşır, ahmaklar ve korkaklar üreten bir kaynağa dönüşür. aklını kullanmayan ahmağa ve aklını kötüye kullanan kurnaza yardım vaat edilmediği gibi, aklının gereğini yapmayan yardımı geri çevirmiş, sadece akılla yetinense, güvenden uzaklaşmış demektir.
bir akıl hastanesini ziyareti sırasında, adamın biri sorar:
adam:bir insanın akıl hastanesine yatıp yatmayacağını nasıl belirliyorsunuz?
doktor: bir küveti su ile dolduruyoruz. sonra hastaya üç şey veriyoruz. bir kaşık, bir fincan, ve bir kova. sonrada kişiye küveti nasıl boşaltmayı tercih ettiğini soruyoruz. siz ne yapardınız? adam: ooo! anladım. normal bir insan kovayı tercih eder. çünkü kova kaşık ve fincandan büyük.
hayır, der doktor. normal bir insan küvetin tıpasını çeker.
ders: sadece bize sunulanlar dışında çözüm bulmaktır akıl.
Akıl, ruhun içeriye bedenin yukarıya akıttıklarını yasıtan bir bileşimdir. Akılda; hisler, duygular ve daha bilinçli karmaşıklıkları içinde entelektüel düşünceler bulunur. Akıl ağaçının köklerine doğru biraz daha yaklaşırsak sezgiyle karşılaşırız ki sezgi, aklın tüm varlık bileşimiyle daha sıkı temasta bulunan ya da daha uyum içinde olan doğasıdır.Akıl ağacının köklerine inersek bu kez de bilinç aşamalarıyla karşılaşırız.
Bir bilgeye, ‘’ Bir insanın akıl düzeyini nereden anlarsınız? ‘’ diye sormuşlar. ‘’Konuşmasından’’ demiş. ‘’ Ya hiç konuşmazsa? ” Gülümseyerek şu cevabı vermiş: ‘’ O kadar akıllı insan yoktur ‘’
akıl la ilgili iki yazı yazdım. ve benzerlik ve farkları aklın alet çantası gibidir diyerek bi benzetme kullandım. ve bu iki yazıyı yazdığım günden beri hep benzerlik ve farklar dediğimiz bu alet çantası kimin bu alet çantası hangi ustanın bu alet çantasını kim yada ne kullanıyor gibi bi soruyu hep bekledim.ne kadar meraksız bi toplumuz.
aslında herkez farkı kullanır düşünürken ama kullandığını fark etmez.tüm akıl yürütmeleri farklar ve benzerliklerle yapılır.ve herşey zıttıyla bilinir farkı benzerliklerle benzerlikleride farkla biliriz anlam da hep zıtıyla ortaya çıkar. sıcağı soğukla biliriziz zararı karla iyiyi kötüyle.ve herşey zıttıyla var olur.kainatın düzeni bunun üzerine kurulmuştur.en zor kavradığım bilgi farkların benzerliğiydi.mesela hiç daha önce yimediğiniz bi yemek varsayalım kavak mantarı yediniz bi akşam yanında da bol limonlu bi marul salatası çok beğendiniz. bir kaç gün sonra tekrar kavak mantarı aldınız kocaman bi demet marul yanında. ve yine harika bi yemek yediniz. bir hafta sonra yine kavakmantarı yaptınız yine yanında marul salatası yine çok harika. bir hafta sonra yine kavak mantarı ama bu sefer marul salatası yok.ve gece müthiş bi karın ağrısı belkide gözünüzü hastanede açıyorsunuz. burda beyin yeterli miktarda acı hissedildiğinde. mutlaka sebebini arar. ve bi neden bulmak içinde farklardan yararlanır.bu mantarı daha önce üçkez yedim hiç bişey olmamıştı neden şimdi dokundu der. ve iki durumun arasındaki farkları aramaya başlar. ve ilk tespit ilk üç yemekte mantar yemeğinin yanında hep marul salatası vardı dokunmamıştı son yemekte yine aynı mantar yemeği ama yanında marul salatası yoktu diye tespit eder.. mantar aynı mantar ama sadece salata yok farklı olan salatanın olmaması.ilk üç yemek te sorun yok benzer durum dördüncü yemekte sorun var. salatanın olmadığı yemekle sancılanmanın olduğu yemek iki farklı durum birbirinin sebebi gibi gözüküyor bir farklı durum diğer farklı durum la örtüşüyor.farklardan benzerlik bulmak.
akıl benzerlik ve farklar la çalışır sanki benzerlik ve farklar. aklın alet çantası gibidir taş okey veya iskambil kağıdı ile oynanan oyunları bilen ler dediklerimi anlıcaktır varsayalım taş okey oynuyoruz renk benzerleri olan kupadan 1-2-3-4 lü ve cins benzeri olan 4 tane papaz. kupadan -6-7-8.lili renk benzerinin yanına 3 tanede 10 luyu bi araya getirdiğimizde miktararların benzerliği. olur buda 14 taş sıfır yapar. yani benzerilkere göre dizeriz anlamlı hale getiririz. mesneviden bi hikayeyle benzeriliği pekiştirelim.arabın birinin bi bakkal dükkanı var.ve bakkal dükkanında insanlarla konuşabilen onları gülümseten ve insanları konuşmasıyla şaşırtan bi tuti kuşu var. bigün bakkal aceleyle eve gider tuti yanlız kalır bu esnada dükana kedi girer tuti korkar. pırlar ve yukarda ki gülyağı şişelerinin oraya konmak isterken gülyağı şişesini devirir. arap dükkana gelip koltuğuna oturduğunda kıçı başı yağ olur.yukarıya baktığında tutiyi görür sen döktün değilmi der ve tutiyi yakaladığı gibi. tutinin kafasındaki bütün tüyleri tek tek yolar. tutinin canı çok yanmıştır o günden sonra bidaha konuşmaz. gelen müştrilere laf atmaz. gün boyu somurtur. bir iki derken dükkandan müşteriler eksilmeye başladığında arap bakkal yaptığı hatanın farkına varır. tutiyi konuşturmak gönlünü almak için tutinin sevdiği çerezlerden alır fındık fıstık antep fıstığı ama tuti. bi türlü konuşmaz. bigün tuti gene miskin miskin somurtarak dışarıyabakar birden kapının önünden kafası kel cas cavlak biri gelir tuti birden gülmeye başlar ve sende gülyağı şişesini döktün seninde fandaki tüyleri yoldular der ve konuşmaya başlar. tuti kendibaşına gelenle kel adamın arasında benzerlik kurmuştur. bişeyin algılanması bi benzezliğin bulgulanması ile olur.
akıl ve hakikat sadece kendilerine boyun eğer.çünkü özgürdürler.bu nedenle hiçbir zorba aklı sevmez.
beyinin beş duyu organları ile algıladığı bilgilerle oluşturduğu,yaşam kavramıdır.kalp beyinin ihtiyacı olan kanı pompalayan organdır.düşünemez,bilgi üretemez.yüce ALLAHIN varlığını,imanı,sevgiyi beyinin ürettiği akılla öğreniriz.saygılarımla..
aklımın odaları senle doldu taştı...sagopa...
AKIL VE KALP İLİŞKİSİ
Aslında, yaratılış itibarıyla akıl, hep Yaratan'a açıktır, sürekli O'nu arar; heva ve hevese yenik düşmemişse mütemadiyen ışığı kovalar ve dünyevîliği aşabildiği andan itibaren de bir mârifet mahzenine dönüşerek O'nun aşk u iştiyakıyla sabahlar-akşamlar ve kalbin süt emdiği aynı memeden süt emmeye başlar. Ruh, varoluş gayesi itibarıyla melekûta müteveccih ceberût hulyalı; lâtîfe-i rabbaniye, ceberûta nâzır sır mefkûreli; sır ise, her zaman şiddet-i zuhûr ve azametle mest ü mahmûrdur. Kalb refakatindeki akla gelince o, belli ölçüde bu payeleri tahayyül, hatta tasavvur eden fark ufkunun bir şahidi gibidir.
M.F.G
AKIL İHMAL EDİLİNCE
Zatında, ileri-geri tarihi tekerrürler devr-i daimi de, hemen her zaman, vahye karşı alakasız kalınıp, akli olanın ihmal edildiği dönemlerle, semavi aydınlanma ve aklın aktivitesini tam ortaya koyduğu devrelerin tenavübünden başka bir şey değildir. Ne zaman ki nebilerin neşrettiği ziya ile gönüller aydınlanmış, dimağlar tenevvür etmiş; cismaniyet ve madde kendi çerçevelerine çekilmiş, fizik de-metafizik de yerli yerine oturmuş; Mevlana'nın deyimiyle de 'akl-ı mead', 'akl-ı meaş' ve 'akl-ı türabi'nin önüne geçmiş; işte o zaman, yeni bir kalb ve kafa izdivacı gerçekleşerek yepyeni bir milat daha yaşanmıştır. Bu milat, varlığın yeniden yorumlanıp, çağın idraki açısından bir kere daha hakiki sahibine bağlanması ve insanoğlunun iç çelişkilerden kurtulması miladıdır.. ve ne zaman ki göklerin ışığı görülmez olmuş, akıl ihmale uğramış, düşünce devre dışı bırakılmış -özel manasıyla- makul bütünüyle unutulmuş, her yerde gayrimakulun bayrağı dalgalanmaya başlamış.. kitleler iç içe tenakuzlara sürüklenmiş; fikri, ruhi teşevvüşler içinde, bazen Zerdüşt'e, bazen Hz. Üzeyir'e, bazen Hz. Mesih'e Allah'ın oğlu denmiş ve O 'üçlünün üçüncüsüdür' gibi çarpıklıklara düşülmüş, işte o zaman vahye ve akla bağlı diğer bütün denge ve sistemler de alt-üst olmuştur.
M.F.G
eşyanın eşya ile ilişkilerinden akıl insanın kendi ile ilişkilerinden zaaf mı doğar? sakın akılda eşyanın maddenin zaafı,kusuru olmasın? mevlana celaleddin bir rubaisinide;
''o akıl ki,onun aklı (bağı) vardır o parça akıldır.
akıl,eğer aklından (bağından) kurtulursa tam akıl olur''
derken,acaba eşyanın insan zekasını hapseden zincirlerinde mi bahsediyor? eşyanın aklına (bağlarına) sarılmış insan zekası,acaba eşyanın ve maddenin zaaflarına bulamış olmuyor mu?
Akilla gönlunu dengede tutabilmektir mutluluk.
Akıl ve tedbiri bozan iki şey;
Biri acele iş, öbürü de olmayacak şeyi istemek..(H.z Ali)
AKIL (yani beyin ve zekanın ürettiği var ettiği yapıt gösterge...) Dünyada 1.İman 2.Akıl kişide bunlar varsa dünya onundur dünyanın en zengini odur...
öncelikle selamlar bir laf vardır bizde KAFALI insan diye.. ve ya akıllı biz millet olarak bir yerde toplanıyoruz ya kafalı diyoruz ya da akıllı.. oysa! ! ben bu kavramı 3 e ayırıyorum benim tezim şudur: Akıl,Beyin,Zeka kişide 3 ayrı kavramdır olgudur kişide bir insan akıllı ama zeki değildir veya beyni iyi ama akıllı değildir aslında daha da iyi kanıtlamak için bu konuyu açabilir ve çeşitli örneklerle sizlere sunabilirdim başka zaman nasipse...
akıl çok önemmli zekada öle
insanı mutlu klan akıl ve zakadır
kardeşim akıl ve zeka en iyi iki özelliktir onlardan biri olmassa mesela akıl istediğimizi yapamayız ama zeka olmassa hayvanlar gibi bişi bilmeden gezeriz her ikiside olmassa hem yürüyemeyiz hemde öle dimdik bakarızzzzzzzzzzzzzz
insanı insan yapan bir ayrıcalık, kullanabilene..
Sadece akıl,deneyden yararlanmadan hiç bir bilgi gerçekleştiremez.İ.kant(1724-1804)
Aşka karşı çıkan düşünme gücü.
Yani aşk gelince, akıl gider... Tecrübeyi...
İnsanı mutlu kılan; Ruha rahatsızlık veren yanlış inanışları söküp atabilen akıldır.
Akılla zekayı ayırmak lazım bence....akılla zeka kelimesini aynı kefeye koyamıyorum...akıl benim için hareket eden bişi vücudun organı gibi, zeka ise biriktirilmiş bir depo benim için yetenektir..
kullanılması gereken bir akla sahibiz doğru, ama sadece akla insanlar sahip değildir. hayvanlarda sahiptir.
Zeka ise farklı bişi... bunun için IQ denilen bir kapasite vardır... zeka herşeyi sorgular, inkar eder veya kendi bildiğini okur, yönetir, kullanır, iyi yönde de olabilir kötü yönde de olabilir.
herkes akla sahiptir ama aynı zeka kapasitesine sahip değildir. bu yüzden herkes taktirnameler alamaz, iyi derecelere giremez okul hayatlarında. veya aynı zekalara sahip olsak herkes bişiler icat ederdi.. iki ayrı kişi aynı kitabı okuyunca farklı şeyler algılar, farklı şeyler görür veya keşfeder...
zeki insanlar deli olabiliyor oda çok bilgi sahibi olduğu için oluyor ve ona aklını kaçırdı deniliyor ama tabiri caiz bir deli olarak hayatına devam ediyor. demek aklını yitiren birisi yaşayabiliyor...sadece vücudunu kontrol edebiliyor...zeka ise herşeyi yönetebiliyor.
AKIL ÇOĞU ZAMAN DOĞRU YOLDA OLDUĞUNA İNANIR; AMA, YOLUN SONUNDA APTALLIĞINA İNANIR
'ÇOĞU ZAMAN AKIL BAŞLANGIÇTA DOĞRU YOLDA OLDUĞUNU SANIR, ANCAK YOLUN SONUNDA APTALLIĞINA İNANIR'
İçimin içime sığmaması
Canevimde çırpınan
Küçücük bir kuş
Olmasından mıdır aklın?
'İNsanı, -erkek olsun, kadın olsun- aklı gibi güzelleştiren bir şey yoktur. Akıl, insanlar arasındaki üstünlüğün mizanıdır.' Katılmamak imkânsız.
kendini aşamadığında, kendini aşanı reddettiğinde, merhameti kovduğunda, gittikçe katılaşan bir sistemleşmeyle kendi üzerine kapanır. kozmik paranoyasını, kurumsal bir kabuğun içinde dengelemeye çalışır. kuralcılığın sığlığında kaybolur. oysa ki adalet aklın teminatıdır. ikisi birbirinden ayrıldığı anda, hayat tarifsiz bir şekilde zorlaşır, ahmaklar ve korkaklar üreten bir kaynağa dönüşür. aklını kullanmayan ahmağa ve aklını kötüye kullanan kurnaza yardım vaat edilmediği gibi, aklının gereğini yapmayan yardımı geri çevirmiş, sadece akılla yetinense, güvenden uzaklaşmış demektir.
bir akıl hastanesini ziyareti sırasında, adamın biri sorar:
adam:bir insanın akıl hastanesine yatıp yatmayacağını nasıl belirliyorsunuz?
doktor: bir küveti su ile dolduruyoruz. sonra hastaya üç şey veriyoruz.
bir kaşık, bir fincan, ve bir kova. sonrada kişiye küveti nasıl
boşaltmayı tercih ettiğini soruyoruz.
siz ne yapardınız?
adam: ooo! anladım. normal bir insan kovayı tercih eder. çünkü kova
kaşık ve fincandan büyük.
hayır, der doktor.
normal bir insan küvetin tıpasını çeker.
ders: sadece bize sunulanlar dışında çözüm bulmaktır akıl.
akıl zeka ile eküridir ikisi birlikte koşarsa birişe yarar
Akıl akıl olsaydı adı gönül olurdu
Gönül gönlü bulsaydı bozkırlar gül olurdu..
Necip Fazıl Kısakürek
Akıl, ruhun içeriye bedenin yukarıya akıttıklarını yasıtan bir bileşimdir. Akılda; hisler, duygular ve daha bilinçli karmaşıklıkları içinde entelektüel düşünceler bulunur. Akıl ağaçının köklerine doğru biraz daha yaklaşırsak sezgiyle karşılaşırız ki sezgi, aklın tüm varlık bileşimiyle daha sıkı temasta bulunan ya da daha uyum içinde olan doğasıdır.Akıl ağacının köklerine inersek bu kez de bilinç aşamalarıyla
karşılaşırız.
Bir bilgeye, ‘’ Bir insanın akıl düzeyini nereden anlarsınız? ‘’ diye sormuşlar.
‘’Konuşmasından’’ demiş.
‘’ Ya hiç konuşmazsa? ”
Gülümseyerek şu cevabı vermiş:
‘’ O kadar akıllı insan yoktur ‘’