Bir cümle var hatırımda. Çok net olarak anımsamasam da okumuştum. Yahut bir filmde de izlemiş olabilirim. Kötü günleri görmezseniz, mutlu günlerin değerini anlayamazsınız diyordu. Bir şeyin ne olduğunu bilmek, o şeyin anlamı, zıttı ile mi çözülür? Bence beyaz beyazdır, siyah da siyah.
Annem mi haklıydı yoksa ilkokul öğretmenim mi? Herkesin kendine özel bir kaderi var mı bilemiyorum. Yoksa okyanusun ortasında fırtınaya tutulmuş gibi tesadüfen oradan, oraya mı sürükleniyoruz? Bence ikisi de aynı anda oluyor. Kimselere hak veremiyorum. Hayat bildiğini okuyor ve daha farkına bile varmadan eziyor ruhlarımızı.
Gündüzleri abartılı bir telaş ve endişe, ardından kâbuslar ve öfke nöbetleri. Bir insan kendini çırılçıplak sokaklara atıp, kafasında bir huni ile bağırıp çağırmaya başlamadan önce kaç tane travmayı kaldırabilir ki...
Bir cümle var hatırımda. Çok net olarak anımsamasam da okumuştum. Yahut bir filmde de izlemiş olabilirim. Kötü günleri görmezseniz, mutlu günlerin değerini anlayamazsınız diyordu. Bir şeyin ne olduğunu bilmek, o şeyin anlamı, zıttı ile mi çözülür? Bence beyaz beyazdır, siyah da siyah.
Annem mi haklıydı yoksa ilkokul öğretmenim mi? Herkesin kendine özel bir kaderi var mı bilemiyorum. Yoksa okyanusun ortasında fırtınaya tutulmuş gibi tesadüfen oradan, oraya mı sürükleniyoruz? Bence ikisi de aynı anda oluyor. Kimselere hak veremiyorum. Hayat bildiğini okuyor ve daha farkına bile varmadan eziyor ruhlarımızı.
Gündüzleri abartılı bir telaş ve endişe, ardından kâbuslar ve öfke nöbetleri. Bir insan kendini çırılçıplak sokaklara atıp, kafasında bir huni ile bağırıp çağırmaya başlamadan önce kaç tane travmayı kaldırabilir ki...