"….. Eşya aksetmiş gibi tılsımlı bir uykudan, ….. Serpilen aydınlıkta dalların arasından Büyülenmiş bir ceylan gibi bakıyor zaman Sessizlik dokunuyor bir yerde yaprak yaprak…
Biliyorum gölgede senin uyuduğunu Bir deniz mağarası kadar kuytu ve serin Hazların aleminde yumulmuş kirpiklerin Yüzünde bir tebessüm bu ağır öğle sonu.
Belki rüyalarındır bu taze açmış güller, Bu yumuşak aydınlık dalların tepesinde, Bitmeyen aşk türküsü kumruların sesinde, Rüyası ömrümüzün çünkü eşyaya siner. ….."
Bir damla inciydi kirpiklerinde, Aşkın ızdırapla dolu rüyası Bir başka güzellik var kederinde Bir başka alem ki ruhunun yası Sessiz incileşir kirpiklerinde.
” Şiirde kendimin, hikaye ve romanda mümkün olduğu kadar hayatın ve insanların peşindeyim. Yahut başkalarına ait zamanın peşinde. (...) İşte sanatım hakkında fikirlerimi öğrendiniz ne kazandınız. Orasını bilemem. Kendime gelince.. İnsan o kadar mühim değildir. Ben de herkes gibiyim.”
İnsan kendine benzeyene ya da kendisinin benzediğini düşündüğü şahsiyetlere daha fazla meylediyor.
Eskiye göre yoğunluğu azalmakla birlikte ben de bir Tanpınar meftunuyum.
Onun kendisini doğulu hissedemeyişi, batılının da onu kendinden kabul etmeyişi karşında yaşadığı 'arada kalmışlığı' ben de çoğu kez başka başka konular dolayısıyla hissetmişimdir.
Tanpınar'a olan sevgim ve yakınlığım üniversitede başladı çoğu kişi gibi. Eserlerini okudukça yakınlığım arttı, ıstırabını anladıkça sevgim aşka dönüştü; ta ki günlüklerinin yayımlanmasına dek.
Günlükleri de bana gösterdi ki, tekâmüle erişmiş insanı bulmak artık mümkün değil! Hâl böyle olunca yazar ile eserini ayrı tutmak -yıllardır söylenegeldiği halde bütünüyle itaat edilmediği gibi- sanırım en güzeli. Zira insan ihtiyaç duyuyor sevmeye, hayran olmaya. Eserlerinden yazara ulaşma yoluna gidildiğinde de benim gibi düş kırıklığı yaşıyor böyle.
Artık onu büyük bir yazar, belirgin zaafları olan sıradan bir insan olarak kabul ediyorum...
toplumumuzun yaşadığı temeldeki gerilimleri hissedebilmiş ve eserlerine çok iyi bir şekilde yansıtabilmiş bir romancımız. kendisinden birşeyler öğrendiğim yazarlardan birisi.
ne güzel geçti bütün yaz, geceler küçük bahçede... sen zambaklar kadar beyaz ve ürkek bir düşüncede, sanki mehtaplı gecede, hülyan, eşiği aşılmaz bir saray olmuştu bize; hapsolmuş gibiydim bense, bir çözülmez bilmecede. ne güzel geçti bütün yaz, geceler küçük bahçede.
'başta benim yazdığım şeyh ahmet zamanî ve eseri adlı kitap olmak üzere bütün çalışmalarımızı delik deşik ettiler. sâlise şubemiz şefinin -küçük baldızımın kocası- o kadar dikkatle ve emekle yazdığı `lodos rüzgârlarının kozmik saat ayarları üzerindeki tesiri, dostum doktor ramiz'insaat ve psikanalizm,saat karakterolojisinde irdal medotu,halit ayarcı'nınsosyal monizm ve saat,saniye ve sosyete` adlı kitaplarının kapakları sanki çok gülünç şeyler, yahut tehlikeli vesikalarmış gibi günlerce gazetelerin ilk sayfalarında acayip başlıklar altında teşhir edildi....' cümlelerinin yazarı, aşmış insan.
'Ne içindeyim zamanın Ne de büsbütün dışında Yekpare geniş bir anın Parçalanmaz akışında'
Tanzimat sonrası görülen 'arafta' kalmış olmanın bunalımını iliklerine kadar hissetmiş aydınlarımızın en tipik örneğidir belki de Tanpınar. Ne doğulu kalabilmek ne de batılı olabilmek.. Tam eşikte durmak.. Ve bunun dayanılmaz sancısı.. Bunu ifade edemememek.. Ve doğal olarak inasanlardan, toplumdan kaçış..
Son yıllarında, büyük bir tutkuyla sevdiği pencersinin karşısındaki ağaç kesilince, dostlarına: 'Onsuz yaşayabileceğimi sanmıyorum ' der ve aradan kısa bir zaman geçtikten sonra da hayata gözlerini yumar..
'Ne içindeyim zamanın Ne de büsbütün dışında'
Arafta kalmak zordur, bir de ağacınız kesilmişse artık yaşamak imkansızdır.
..... ben zamanı gördüm, devrilmiş sütunları arasından çok eski bir sarayın alnında mor salkımlar vardı ve ilâhlar kadar güzeldi. uçmak için kanatlanmayı bekleyen yavru kuş gibi doğduğu kayada ben zamanı gördüm çırpınırken avuçlarımda. ..... a.h.tanpınar / zaman kırıntıları .
Bir gül bu karanlıklarda Ahmet Hamdi Tanpınar bence kültür demek,gerek batı gerek doğu; gerek geçmiş,gerek gelecek hep onun zihninde kıvamını bulmuş bir bilgelikle gösterir kendini bize.O,'bir gül bu karanlıklarda'. Romanlarını okudum önce,sonra hayatıyla ilgili bi araştırma yaptım,bu arada şiirlerini de zihnime kazımaya başlamıştım ama en çok 'bir gül bu karanlıklarda' ve 'eşik' etkiledi beni,şiirlerinin yer aldığı kitabın kapağındaki resmine Âşık oldum ve galiba dedim ben bu hayranlığı biraz abarttım.Ta ki rüyamda onunla evlendiğimi görene dek... Biliyorum komik ama paylaşiyim istedim :) aslında yaşasaydı bunun gerçek olmasını da isterdim hani :)) Hala okumayan varsa ki vardır,bi okusun bence Tanpınar buna değer!
"…..
Eşya aksetmiş gibi tılsımlı bir uykudan,
…..
Serpilen aydınlıkta dalların arasından
Büyülenmiş bir ceylan gibi bakıyor zaman
Sessizlik dokunuyor bir yerde yaprak yaprak…
Biliyorum gölgede senin uyuduğunu
Bir deniz mağarası kadar kuytu ve serin
Hazların aleminde yumulmuş kirpiklerin
Yüzünde bir tebessüm bu ağır öğle sonu.
Belki rüyalarındır bu taze açmış güller,
Bu yumuşak aydınlık dalların tepesinde,
Bitmeyen aşk türküsü kumruların sesinde,
Rüyası ömrümüzün çünkü eşyaya siner.
….."
Beş şehir saatleri ayarlama enstitüsü paha biçilmez eserler...
Yine gece,yine hüzün
Ve yine içimde sen.
Ve yine biliyor musun,
İçimde sen olunca hüzün de güzel
Ahmet Hamdi Tanpınar
bir adın kalmalı geriye adlı çok sevdiğim şiiriyle tanıdığım şu anda huzur isimli kitabını okuduğum şair ve yazarımız
.....
yalnızlığın peşinde kuvvet
evet nihayet
bir adın kalmalı geriye
bir de o kahreden gurbet
Şiirinin yazarı Türk Edebiyatının en önemli şahsiyetlerinden biridir.
Bir damla inciydi kirpiklerinde,
Aşkın ızdırapla dolu rüyası
Bir başka güzellik var kederinde
Bir başka alem ki ruhunun yası
Sessiz incileşir kirpiklerinde.
Edebiyatımızın çok önemli bir ismi.
Saatleri Ayarlama Enstüsüsü adlı romanını hiç unutamam...!
Türk edebiyatında dili en güzel kullanan,kültürü ve romantizmi beraber dilinde yoğuran üstadımızdır....!
'Rüyalar' öykücüsü ve bir 'zaman' şairi olarak Tanpınar'ı seviyorum.
döneminin önde gelen edebiyat tarihçisi...
ve der ki:
” Şiirde kendimin, hikaye ve romanda mümkün olduğu kadar hayatın ve insanların peşindeyim. Yahut başkalarına ait zamanın peşinde. (...) İşte sanatım hakkında fikirlerimi öğrendiniz ne kazandınız. Orasını bilemem. Kendime gelince.. İnsan o kadar mühim değildir. Ben de herkes gibiyim.”
İnsan kendine benzeyene ya da kendisinin benzediğini düşündüğü şahsiyetlere daha fazla meylediyor.
Eskiye göre yoğunluğu azalmakla birlikte ben de bir Tanpınar meftunuyum.
Onun kendisini doğulu hissedemeyişi, batılının da onu kendinden kabul etmeyişi karşında yaşadığı 'arada kalmışlığı' ben de çoğu kez başka başka konular dolayısıyla hissetmişimdir.
Tanpınar'a olan sevgim ve yakınlığım üniversitede başladı çoğu kişi gibi. Eserlerini okudukça yakınlığım arttı, ıstırabını anladıkça sevgim aşka dönüştü; ta ki günlüklerinin yayımlanmasına dek.
Günlükleri de bana gösterdi ki, tekâmüle erişmiş insanı bulmak artık mümkün değil! Hâl böyle olunca yazar ile eserini ayrı tutmak -yıllardır söylenegeldiği halde bütünüyle itaat edilmediği gibi- sanırım en güzeli. Zira insan ihtiyaç duyuyor sevmeye, hayran olmaya. Eserlerinden yazara ulaşma yoluna gidildiğinde de benim gibi düş kırıklığı yaşıyor böyle.
Artık onu büyük bir yazar, belirgin zaafları olan sıradan bir insan olarak kabul ediyorum...
ahmet hamdi tanpınarrrr we nazım hikmet hastasıyımm... fawori iki şairmm bunlarr..
Yollar çok erken akşamda silindi,
Kalmadı kaybolma ümidim bile;
Başka bir şey örttü ayak sesini
Ay rengi sessizliğin ötesinde
Uzakta her şeyden ve yıldızlardan
İnkarı oldun bütün bahçelerin,
Kırmak için bir dal bile bulamayan
Soğuk rüzgarlarda kuruldu evin.
toplumumuzun yaşadığı temeldeki gerilimleri hissedebilmiş ve eserlerine çok iyi bir şekilde yansıtabilmiş bir romancımız. kendisinden birşeyler öğrendiğim yazarlardan birisi.
ne güzel geçti bütün yaz,
geceler küçük bahçede...
sen zambaklar kadar beyaz
ve ürkek bir düşüncede,
sanki mehtaplı gecede,
hülyan, eşiği aşılmaz
bir saray olmuştu bize;
hapsolmuş gibiydim bense,
bir çözülmez bilmecede.
ne güzel geçti bütün yaz,
geceler küçük bahçede.
Dizelerinin sahibi büyük üstad.
'başta benim yazdığım şeyh ahmet zamanî ve eseri adlı kitap olmak üzere bütün çalışmalarımızı delik deşik ettiler. sâlise şubemiz şefinin -küçük baldızımın kocası- o kadar dikkatle ve emekle yazdığı `lodos rüzgârlarının kozmik saat ayarları üzerindeki tesiri, dostum doktor ramiz'insaat ve psikanalizm,saat karakterolojisinde irdal medotu,halit ayarcı'nınsosyal monizm ve saat,saniye ve sosyete` adlı kitaplarının kapakları sanki çok gülünç şeyler, yahut tehlikeli vesikalarmış gibi günlerce gazetelerin ilk sayfalarında acayip başlıklar altında teşhir edildi....' cümlelerinin yazarı, aşmış insan.
ondan çok şey öğrendim.
'Acaba, hep alışkanlık mı? Hep yanımızdakileri mi seviyoruz? '
Huzur
Rıhtımda uyuyan gemi
Hatırladın mı engini?
Sert dalgaları, yosunu
Suların uğultusunu?
'Ne içindeyim zamanın
Ne de büsbütün dışında
Yekpare geniş bir anın
Parçalanmaz akışında'
Tanzimat sonrası görülen 'arafta' kalmış olmanın bunalımını iliklerine kadar hissetmiş aydınlarımızın en tipik örneğidir belki de Tanpınar. Ne doğulu kalabilmek ne de batılı olabilmek.. Tam eşikte durmak.. Ve bunun dayanılmaz sancısı.. Bunu ifade edemememek.. Ve doğal olarak inasanlardan, toplumdan kaçış..
Son yıllarında, büyük bir tutkuyla sevdiği pencersinin karşısındaki ağaç kesilince, dostlarına: 'Onsuz yaşayabileceğimi sanmıyorum ' der ve aradan kısa bir zaman geçtikten sonra da hayata gözlerini yumar..
'Ne içindeyim zamanın
Ne de büsbütün dışında'
Arafta kalmak zordur, bir de ağacınız kesilmişse artık yaşamak imkansızdır.
saatleri ayarlama enstitüsü adlı romanın deha yazarı.büyük edebitaçı.bursada zaman şiirinin usta şairi
Huzur...
Huzurunu okumaya çalıştıgım edebıyatcı :)
huzur isimli kitabı aşkı en iyi anlatan roman olmasının yanı sıra
türkiyenin 1 numaralı romanıdır bence.
.....
ben zamanı gördüm,
devrilmiş sütunları arasından
çok eski bir sarayın
alnında mor salkımlar vardı
ve ilâhlar kadar güzeldi.
uçmak için kanatlanmayı bekleyen
yavru kuş gibi doğduğu kayada
ben zamanı gördüm
çırpınırken avuçlarımda.
.....
a.h.tanpınar / zaman kırıntıları
.
Bir gül bu karanlıklarda
Ahmet Hamdi Tanpınar bence kültür demek,gerek batı gerek doğu; gerek geçmiş,gerek gelecek hep onun zihninde kıvamını bulmuş bir bilgelikle gösterir kendini bize.O,'bir gül bu karanlıklarda'.
Romanlarını okudum önce,sonra hayatıyla ilgili bi araştırma yaptım,bu arada şiirlerini de zihnime kazımaya başlamıştım ama en çok 'bir gül bu karanlıklarda' ve 'eşik' etkiledi beni,şiirlerinin yer aldığı kitabın kapağındaki resmine Âşık oldum ve galiba dedim ben bu hayranlığı biraz abarttım.Ta ki rüyamda onunla evlendiğimi görene dek...
Biliyorum komik ama paylaşiyim istedim :) aslında yaşasaydı bunun gerçek olmasını da isterdim hani :))
Hala okumayan varsa ki vardır,bi okusun bence Tanpınar buna değer!
anlaşılması zor ama anlayınca tadına doyulmayan bir derya...edebiyatımızın kilometre taşlarından biri...
kitaplarını zevkle okuduğum nadir yazarlarımızdan.İnsanın ruhuna hitapeden bir uslubu var.