Sahabeden birisi Pey-gamber Efendimizin imamlık ettiği ikindi namazını kaçırmış, koşa koşa mescide gelmiş. Bir de bakmış ki, herkes câmîden çıkıyor. Peygamber Efendimize iktida etme nimetinden mahrum kaldığını anlayınca çok üzülmüş, ağlamaya başlamış ve göz yaşları içinde bir köşeye oturmuş. Bir başka sahâbi gelmiş: “Kardeşim niçin ağlıyorsun? ” diye sormuş.
Ağlayan sahâbi: “Nasıl ağlamayayım ki! Ben, Peygamber Efendimiz’e uyamadım! Namaz kılarken O’na iktida edemedim. Onun için ağlıyorum! ” demiş. Bunun üzerine diğer sahabi: “Ben sevabımı sana veriyorum, ver sen bana o göz yaşlarını” demiş. Mesnevi'den..
Gözyaşları damla damla mısralaşan şiir, Sevincin-kederin, ümidin-ye’sin nağmesi... Bazen hicranla yanar İnsan, mum gibi erir Ve gözyaşlarına dönüşür soluğu, sesi. Bazen çocuklar gibi coşar, sevinçle ağlar, Görünce dört bir yanda tüllenen şafakları... Bazen ocaklar gibi yanar ve ciğerin dağlar, Kaplayınca bir karanlık keder ufukları. Gözyaşları ateşleri söndüren bir iksir, Cehennemlere karşı yırtılmayan bir sera; Ve gönüldeki ma’nâlar onlarla yeşerir, Onlarla cennetlere döner bütün bir verâ... Yaş döken göz, cephedekilere denktir; Görmez gayyâlari Allah için aglayanlar... Içten aglama kalp sadakatine mihenktir, Anlar bunu ancak gönülde Hakk’ı duyanlar... Gönlüm her zaman bir gamlı haberle buğulu, Uçup gidiyor sevdiklerimiz birer birer... Hislerim sarsık, gözlerim yaşlarla dopdolu, Bütün bu baharlar bir hazan içinmiş meğer..! Hayat hep zahmet ve yaş varınca elli beşe, Sararıyor arzular, emeller yaprak yaprak; Sistemler açılıyor birden meçhul inişe, Ve az ötede hislere çarpıyor son durak... Ufukta bir kanlı şafak veya sonsuz nûr, Durmaz yürür İmanlı gönüller O’na doğru; Sonra eder ak-kara va’dolunanlar zuhûr, Kimileri zift gibi kimisi de dupduru... Ve ben pürmelâl ellerim arasında başım, Ümit çiçeklerimde kırağı endişesi; 'Son'un bilmem ne kadar yakınına varmışım Azrail’le söyleşir gibi ruhumun sesi... Herkesle beraber yürüyoruz öbek öbek, Salmişiz kendimizi ebed musikîsine; Ruh sonsuza dogru pervaz eden bir kelebek, Kaptirmiş kendini zevâlin en nefîsine... Tipki bir ney gibi bütün ömür boyu zâr zâr, Ne gurbeti biter, ne gurûbu hiçbir zaman... Mecnun gibi hep ağlar dolaşır O’nu arar, Gözleri hicranla dolu, gönlünde hafakan... Ağla gözlerim ağla, ırmaklarda gün dönsün! Ağla vadiler Nil, dağlar 'Tûr-i Sînâ' olsun! Ağla ki İbrahim’i saran ateşler sönsün! Ve yeşeren asâ ile sihirler bozulsun.! Şak şak olsun 'Kafdagi' hayat suyu fişkirsin! Dirilsin ölüler gözyaşi kurnalarinda; Iradenin kollarindaki zincir kirilsin Ve görünsün fecir süvarileri ard arda...
Ağlamak en güzel duygulardan biri; temizlenmek, arınmak Niravana ulaşmak kadar kutsal we yüce.... ilkel ayrımlar beni ilgilendirmiyor bir insanın yaşayabilceği en doğal hali.
Sadece hüzün mü bizi ağlatır hyr mutluluktan weya sewgiden hiç ağlamadınız mı?
kaşımızın hemen altında, gözün üst ve dışındaki lakrimal bezlerin sekresyonu sonucu, göz kenarları ve burun içine tuzlu ve enzimlerden zengin antiseptik bir salgının dökülmesi....
Ağlamak, sözün en güçlüsü ama en aktarılmazı..
(Mesnevi, Cilt 5, 134-143)
Bulut ağlamayınca, yâni yağmur yağmayınca, yerdeki çimenler nasıl güler? Çocuk ağlamayınca anasının sütü nasıl coşar?
Bir günlük çocuk bile, yolunu bilir, “Ağlayayım da şefkatli dadım yetişsin, gelsin.” der.
Sen biliyor musun ki, dadıların dadısı olan “Kerim Allah” ağlamayınca, bedavaca sütünü az verir.
Cenâb-ı Hakk; “Çok ağlayın.” diye buyurmuştur. Bu söze kulak ver de, Allah’ın ihsanı ve kerem sütü aksın.
Bulutun ağlayışı, güneşin harareti dünyanın, dünyadaki hayatın direğidir. Bunlar bükülmüş iki ip gibidir. Sen de bu iki ipe iyi sarıl.
Güneşin yakışı, bulutun ağlayışı olmasaydı; cisimle â’raz nasıl gelişirdi.
Bu hararetle, bu ağlayış temel olmasaydı, bu dört mevsim nasıl olur da ma’mûr hale gelirdi?
Güneşin sıcaklığı, dünya bulutlarının ağlayışı, dünyanın ağzını tatlılaştırıyor, dünyayı güldürüyorsa.
Öyle ise, sen de akıl güneşini yak, parlat; gözlerinden bulut gibi yaşlar saç.
Küçük bir çocuk gibi, sana da bir ağlar göz gerekir. Şerefini ve mânevî zevkini yok eden ekmeği az ye.
Sahabeden birisi Pey-gamber Efendimizin imamlık ettiği ikindi namazını kaçırmış, koşa koşa mescide gelmiş. Bir de bakmış ki, herkes câmîden çıkıyor. Peygamber Efendimize iktida etme nimetinden mahrum kaldığını anlayınca çok üzülmüş, ağlamaya başlamış ve göz yaşları içinde bir köşeye oturmuş. Bir başka sahâbi gelmiş: “Kardeşim niçin ağlıyorsun? ” diye sormuş.
Ağlayan sahâbi: “Nasıl ağlamayayım ki! Ben, Peygamber Efendimiz’e uyamadım! Namaz kılarken O’na iktida edemedim. Onun için ağlıyorum! ” demiş. Bunun üzerine diğer sahabi: “Ben sevabımı sana veriyorum, ver sen bana o göz yaşlarını” demiş.
Mesnevi'den..
gözden akan hicbir damla ziyan olmaz...o gözden dökülür ama yürege birseyler katip öyle gider...
Mutludur, bir göz ki aglar Hak icin,
Mutludur, kim bagri daglar hak icin.
Mevlana
Ağlatmayacaktın yola baktırmayacaktın
Ol va’de-i tekrâr-be-tekrârı unutma.
Gözyaşları
Gözyaşları damla damla mısralaşan şiir,
Sevincin-kederin, ümidin-ye’sin nağmesi...
Bazen hicranla yanar İnsan, mum gibi erir
Ve gözyaşlarına dönüşür soluğu, sesi.
Bazen çocuklar gibi coşar, sevinçle ağlar,
Görünce dört bir yanda tüllenen şafakları...
Bazen ocaklar gibi yanar ve ciğerin dağlar,
Kaplayınca bir karanlık keder ufukları.
Gözyaşları ateşleri söndüren bir iksir,
Cehennemlere karşı yırtılmayan bir sera;
Ve gönüldeki ma’nâlar onlarla yeşerir,
Onlarla cennetlere döner bütün bir verâ...
Yaş döken göz, cephedekilere denktir;
Görmez gayyâlari Allah için aglayanlar...
Içten aglama kalp sadakatine mihenktir,
Anlar bunu ancak gönülde Hakk’ı duyanlar...
Gönlüm her zaman bir gamlı haberle buğulu,
Uçup gidiyor sevdiklerimiz birer birer...
Hislerim sarsık, gözlerim yaşlarla dopdolu,
Bütün bu baharlar bir hazan içinmiş meğer..!
Hayat hep zahmet ve yaş varınca elli beşe,
Sararıyor arzular, emeller yaprak yaprak;
Sistemler açılıyor birden meçhul inişe,
Ve az ötede hislere çarpıyor son durak...
Ufukta bir kanlı şafak veya sonsuz nûr,
Durmaz yürür İmanlı gönüller O’na doğru;
Sonra eder ak-kara va’dolunanlar zuhûr,
Kimileri zift gibi kimisi de dupduru...
Ve ben pürmelâl ellerim arasında başım,
Ümit çiçeklerimde kırağı endişesi;
'Son'un bilmem ne kadar yakınına varmışım
Azrail’le söyleşir gibi ruhumun sesi...
Herkesle beraber yürüyoruz öbek öbek,
Salmişiz kendimizi ebed musikîsine;
Ruh sonsuza dogru pervaz eden bir kelebek,
Kaptirmiş kendini zevâlin en nefîsine...
Tipki bir ney gibi bütün ömür boyu zâr zâr,
Ne gurbeti biter, ne gurûbu hiçbir zaman...
Mecnun gibi hep ağlar dolaşır O’nu arar,
Gözleri hicranla dolu, gönlünde hafakan...
Ağla gözlerim ağla, ırmaklarda gün dönsün!
Ağla vadiler Nil, dağlar 'Tûr-i Sînâ' olsun!
Ağla ki İbrahim’i saran ateşler sönsün!
Ve yeşeren asâ ile sihirler bozulsun.!
Şak şak olsun 'Kafdagi' hayat suyu fişkirsin!
Dirilsin ölüler gözyaşi kurnalarinda;
Iradenin kollarindaki zincir kirilsin
Ve görünsün fecir süvarileri ard arda...
Fethullah Gülen
Gözyasi kalpte olan atese delildir....
o kendini biliyor...
içindekini kusmak rahatlamak
ciğerlere çekilen ilk nefesin acısı
doğmak
kendimizden başkasına ağlamıyoruz
Malsef buda bende yok.
Ağlayabiliyorsak ne mutlu bize..
neyazıkki benim gibi haşin bi erkeğin bile arasıra yaptığı bşey
son 88 gündür düzensiz periyodlarda ancak her gün yaptığım şey.
Ağlamak sözcüğünü duyduğumda, hissettiğim herşeyi içeren kelimeleri Sezen Aksu söylemiş....
Ağlamak güzeldir
Süzülürken yaşlar gözünden
Sakın utanma
Ağlamak öfke
Delice nefret
Doruklarda aşk
Doyumsuz sevinç
Kahreden keder
Kısaca hayat ve nefesindir
Ve nefesindir
Ağlamak
Şu gelip geçici dünyada
Her şeye rağmen var olmak demek
Ağlamak
Yaşayan binlerce duygu
İnsanca ve coşkulu
Güzel bir şeydir
Ağlamak senin kara dünyada
Hâlâ sevdiğin ve hissettiğin
Tüm güzelliğin ve çirkinliğinle
Var olduğundur var olduğundur
en doğal eylem.ama bence güçsüzlüğün ifadesi çoğu zaman.
Ağlamak en güzel duygulardan biri; temizlenmek, arınmak Niravana ulaşmak kadar kutsal we yüce....
ilkel ayrımlar beni ilgilendirmiyor bir insanın yaşayabilceği en doğal hali.
Sadece hüzün mü bizi ağlatır hyr mutluluktan weya sewgiden hiç ağlamadınız mı?
' ağlamak güzeldir
süzülürken yaşlar gözünden
sakın utanma...'
sevmek kadar yoğun yaşanılan her yerde yapılacak kaçınılmaz eylem
Olmasaydı ne yapardım bilmiyorum
futbol maçı izlemek hariç, insanı en iyi deşarj eden yöntemlerdendir. diğer yaralı yöntemler bağırmak, birşeyleri parçalamaktır.
ilk gozumuzu acısımızdan son anımıza kadar mutlaka gerceklestirecegimiz eylem..
ne olursa olsun aglayamıyorum, o kadar duygusuz biriyim diyen varsa o da ayrı bir mesele..
Gülmek kadar doğal olan ama hep bastırmaya çalıştğımız şey...
biraz da sen ağla....
-Öz Türkçe bir sözcük...
-Bazan zayıflık
-Bazan saflık...
zayif insan oldugunu gosterir.
kaşımızın hemen altında, gözün üst ve dışındaki lakrimal bezlerin sekresyonu sonucu, göz kenarları ve burun içine tuzlu ve enzimlerden zengin antiseptik bir salgının dökülmesi....
Bir gece ağladım...
Belki o gecenin hatrına.....
Hani ağladığım gecenin.....
Duygularin en saf ve temiz sekilde disariya vurumu. Hissedilenlerin artik bunyeye sigmayip gozlerden tasmasi. Yogunluk.