Richard Strauss eseri 1898'de, Münih'ten Berlin Operası'nı yönetmek için çağrıldığı yıl yazdı... Bu görev oldukça sağlam bir bünyeyi, belirli bir otoriteyi gerektiriyordu... Kendine güveni tam olan Strauss o yıl eserini besteledi ve ilk kez 3 Mart 1899'da Frankfurt'ta yönetti...
...
Genel bir susuştan sonra 781. mezürde başlayan 6. Bölüm 'Kahramanın dünyadan kaçışı ve başarısı' gelir... Son bir patlayışın ardından kahraman yalnızlığa dönmüştür... Artık dünyanın ona verebileceği bir şey kalmamıştır... İngiliz kornosunda duyulan pastoral ezgi bu yalnızlığı 'Zerdüşt Dedi Ki' temasıyla simgeler... Son yaklaşır; basit ve kutsal güzellikte bir melodiyle eser sakin biçimde sona erer...
'Una voce poco fà': Genç Rosina, müzik öğretmeni Don Basilio'nun yardımıyla kendisiyle evlenmek isteyen yaşlı Dr. Bartolo tarafından kilit altında tutulmaktadır... Ancak Kont Almaviva da Lindoro adı altında genç kızla ilgilenmekte, berber Figaro'nun aracılığıyla onunla buluşmak istemektedir... Rosina da, bir öğrenci sandığı Kont Almaviva'ya kapılmıştır... İkinci perde başında ona duyduğu aşkı anlatan ünlü aryasını söyler: Una voce poco fà...
Una voce poco fà qui nel cuor mi risuonò. Il mio cor e già e Lindoro fu che il piagò. Si Lindoro mio sarà, lo giurai la vincerò Il tutor ricuserà io l'ingegno aguzzerò. Alla fin s'accheterà. E contenta io resterò Io sono docile son rispettosa. Son obbediente dolce amorosa Mi lascio reggere mi fo guidar. Ma sa mi toccando dov'è il mio debole Sarò una vipera e cento trappole Prima di' cedere farò giocar.
Biraz önce duyduğum ses yüreğimi titretti: Yüreğim yaralandı artık, bunu da yapan Lindoro. Evet Lindoro benim olacak, Yemin ederim ki bunu başaracağım. Gardiyanım istemese de, zekâmı kullanacağım, Sonunda onu yatıştıracak ve mutlu olacağım. Uysalım, saygılıyım, söz dinlerim, tatlıyım, sevgi doluyum. Bırakırım beni yöneltsinler, yol göstersinler, Ama benim zayıf yanıma dokunurlarsa Bir engerek olurum ve yüzlerce hile kullanırım Beni teslim almadan önce.
Schubert'in şair Goethe'nin metni üzerine 1817 Mayıs'ında yazdığı 'Liebhaber in allen Gestalten' (Her şekle giren sevgili) başlıklı lied, 2/4'lük ölçüde ve La Majör tonda, biraz canlı (etwas lebhaft) tempodadır... O. Erich Deutsch'un D558 olarak numaraladığı bu küçük ve sade liedin sözleri şöyle: 'Bir balık olmak isterdim, öyle çevik ve taze; ve sen balığa çıktığında, elimden geleni yapardım... Altın olmak isterdim, sana daima ödül olmak için; bir şey satın alacağında, hemen koşup gelirdim; Ama ben, benim! Beni böylece kabul et... Eğer daha iyisini istersen, yaptırıver kendine onu...'
6/4'lük ölçüde, ağırca (Andante) tempoda, ana tonalite Si bemol Majörde Brahms'ın romantik olduğu kadar en soylu sayfalarını içeren 3.Bölüm, solo viyolonselin etkili ve yumuşak şekilde sunduğu bir lied'le başlar: Besteci burada, ilerde besteleyeceği Op.105 No.2 'Immer leiser wird mein Schlummer' (Uykum gittikçe hafifliyor) lied'ini düşünmüş gibidir... Gençlik hayallerini ve rüyalarını yansıtan bu lirik bölümde klarinetin yalvaran sesi Fa diyez Majörde ikinci temayı belirtir... Yine bir lied'i, 1878'den Todessehnen'i (Ölüme hasret) hatırlatan bu temayı piyanonun zarif ve ince eşliği izler...
Bestecinin en tanınmış, en yaygın yapıtı sekiz viyolonsel ve soprano için bestelenmiş olan Beşinci Bachianas Bresileiras'dır... Genellikle Latin kötümserliğini yansıtan yaslı dizeler bir Brezilya halk ezgisiyle örülmüş, değişik düzenlemeyle işlenmiştir... Şiirin özeti şöyle: 'Bir öğle sonrası... Pembe ve altın sarısı renkler deniz yüzeyine yayılırken, hüzün kaplar insanı, gözler nedensiz yaşarır... Ruhum acılıdır, kuşlar susmuş, böcekler susmuştur... Her dalganın bir dize olduğu deniz şiiridir bu... Gece sessizce yaklaşırken acı-tatlı karışımı bir duygu sarar ruhumu... Bir öğle sonrası... Pembe ve altın sarısı renkler deniz yüzeyine yayılır...
Prenses, küçük tanrıların oyunlarını uzaktan denetleyen yüce bir tanrıça gibi, mahsus biraz geride, yanlamasına konmuş, mercan kayası gibi kıpkırmızı bir kanepenin üzerinde oturuyordu; yanındaki, muhtemelen ayna olan geniş, camsı yansıma, suların gözkamaştırıcı billurunda bir ışının böldüğü, dik, karanlık ve sıvı bir bölgeyi hatırlatıyordu... Kimi deniz çiçekleri gibi hem tüy, hem taç olan, iri, beyaz, kanat gibi havlı bir çiçek, prensesin alnından aşağı, bir yanağı boyunca inmekte, yanağın kıvrımını cilveli, sevdalı, canlı bir kıvraklıkla izleyerek, adetâ bir masal kuşunun yuvasındaki pembe bir yumurta gibi, yanağı yarı yarıya örtmekteydi... Prensesin saçlarının üzerinde, kaşlarına kadar inen, sonra daha aşağıda, boğazının hizasında devam eden, kimi güney denizlerinden çıkan beyaz deniz kabuklarından ve aralarına serpiştirilmiş incilerden oluşan bir file vardı; dalgaların arasından yeni çıkmış bu deniz mozaiği arasıra karanlığa gömülüyor, o zaman bile, prensesin gözlerindeki parıltılı hareket, derinliklerden bir insan varlığını haber veriyordu... Prensesi alacakaranlığın diğer dilberlerinden çok daha üstün kılan güzellik, bütünüyle ve tek başına, somut olarak ensesinde, omuzlarında, kollarında, endamında yer almıyordu... Ama endamının o hârikulâde, tamamlanmamış çizgisi, kesin bir hareket noktasıydı; göz bu kaçınılmaz başlangıcı, olağanüstü güzellikte, ideal bir figürün koyu karanlıkta yansıyan hayaleti gibi, kadının etrafına dolanan, görünmez çizgiler halinde uzatmaktan kendini alamıyordu...
Sıkıntıları, endişeleri, alışkanlıkları, huyları ve zevkleri hemen hemen aynı olan dört arkadaş; şair Rodolfo, ressam Marcello, filozof Colline ve müzikçi Schaunard Monmartre'da eski bir evin çatı katında oturmaktadırlar... Perde açıldığı zaman camları buzlarla kaplı fakir döşeli bir çatı arası görülür... Ressam Marcello titreyerek 'Kızıldenizi Geçiş' adlı tablosunu bitirmeye çalışmakta, şair Rodolfo soğuktan morarmış parmaklarıyla oyununu yazmaktadır... Marcello odadaki son tahta eşya olan iskemleyi de belki günlerden beri yanmayan ocağa atmak isterse de Rodolfo oyununun perde perde yakılmasının daha doğru olacağını söyleyerek yerinden kalkar... İki arkadaşın zarif bir resitatif tekniğiyle işlenmiş diyaloğuna orkestra ritmik, renkli buluşlarla eşlik etmektedir... İçeri filozof Colline girer ve Noel gecesine rağmen veresiye alışveriş ettikleri bakkalın kapalı olduğunu üzüntüyle bildirir... Kurtuluşu müjdelemek müzikçi Schaunard'a kısmet olmuştur... Üç gün önce garip tabiatlı bir İngilizin papağanına şarkı dersi vermek için angaje olmuş, parayı çabuk almak için flört ettiği hizmetçi kızın yardımıyla hayvanı zehirlemiş, ders parasına kavuşmuştur... Cebi para, elleri yiyecek ve şarapla doludur, ayrıca odun da getirmiştir... Yemeği çatıda yiyip Noel'i Momus kahvesinde kutlayacaklardır... Dört arkadaş neşeyle ocağı yakıp sofrayı kurarlarken ev sahibi Benoit girer... İki aydır biriken kira borçlarını istemeye gelmiştir... Dostlar adamı bir kızla gördüklerini, eğer borcu istemekte devam ederse karısına haber vereceklerini söyleyerek kahkahalar arasında kapı dışarı ederler... Arık Café Momus'e gitmemek için bir sebep kalmamıştır... Üç arkadaş çıkarlar... Rodolfo dergiye yazacağı kısa bir makaleyi bitirmek üzere geri alır... Yazısını tamamlamak üzereyken kapı çalınır, şair açar... Kapıda fakir giyimli, soluk benizli güzel bir kız durmaktadır... Şamdanı sönmüştür, delikanlı kendi şamdanından mumu yakar... Fakat kızın güzelliği karşısında şaşırmıştır... Gitmesi için kapıyı açınca şamdan tekrar söner, kız telâşla anahtarını düşürür... Her iki genç karanlıkta anahtarı aramaya koyulurlar, bir aralık Rodolfo'nun eli kızın elini bulur, genç şair duygularını: 'Bu küçük el ne kadar soğuk.' cümlesiyle anlatmaya koyulur (Che gelida manina) . İçeri vuran ay ışığı her ikisini de büyülemiş gibidir... Bu defa Mimi içli şarkısıyla kendisini tanıtır, yoksul ve zavallı hayatını açıklar (Mi chiamano Mimi) . Hikâyesi basit ve kısadır... Dışardan üç arkadaşın sesi duyulur, Rodolfo'yu beklemekte, sabırsızlanarak marş ritmiyle 'Momus, Momus' diye bağırmaktadırlar... İlk bakışta birbirlerine âşık olan gençler ay ışığı altında kendilerini unutmuşlardır... Kemanların tatlı melodisi, arpın su damlalarına benzeyen tınıları eşliğinde beraberce aşk şarkısına başlarlar (O soave fanciulla) . Kolkola kapıdan çıkarlarken perde iner...
Johann Georg Jakobi'nin (1740-1814) , Latincede Katolik yalvarış duasına cemaatin cevap verişi anlamına gelen Litanei ya da 'Auf das Fest aller Seelen' (Tüm ruhların şenliği için) başlıklı şiiri üzerine yazdığı elejik anlatımlı liedi Schubert 1816 Ağustos'unda bestelemiştir... Bu liedin iki versiyonu vardır...
4/4'lük ölçüde ve Mi bemol Major tonda, düşünceli (Andächtig) tempodaki dokuz beyitli, beş dakika kadar süren lied, hüzünlü olduğu kadar da soylu ve duygusallığa kaçmayan yapıdadır... Lied 'Tüm ruhlar barış içinde huzur bulsun... Tatlı rüyası tamamlanan, hayata doyan, daha doğmayan, dünyadan ayrılanlar! Yanlış bir sevgilinin terkettiği, kör dünyaya atılmış, gözyaşları sayılamayacak gibi akan sevgili genç kız ruhları, barış içinde huzur bulsun...' sözleriyle sürer...
...
Richard Strauss eseri 1898'de, Münih'ten Berlin Operası'nı yönetmek için çağrıldığı yıl yazdı... Bu görev oldukça sağlam bir bünyeyi, belirli bir otoriteyi gerektiriyordu... Kendine güveni tam olan Strauss o yıl eserini besteledi ve ilk kez 3 Mart 1899'da Frankfurt'ta yönetti...
...
Genel bir susuştan sonra 781. mezürde başlayan 6. Bölüm 'Kahramanın dünyadan kaçışı ve başarısı' gelir... Son bir patlayışın ardından kahraman yalnızlığa dönmüştür... Artık dünyanın ona verebileceği bir şey kalmamıştır... İngiliz kornosunda duyulan pastoral ezgi bu yalnızlığı 'Zerdüşt Dedi Ki' temasıyla simgeler... Son yaklaşır; basit ve kutsal güzellikte bir melodiyle eser sakin biçimde sona erer...
...
pek yakından tanırım kendilerini...
bende bir ben bırakmadın ben..
...
'Una voce poco fà': Genç Rosina, müzik öğretmeni Don Basilio'nun yardımıyla kendisiyle evlenmek isteyen yaşlı Dr. Bartolo tarafından kilit altında tutulmaktadır... Ancak Kont Almaviva da Lindoro adı altında genç kızla ilgilenmekte, berber Figaro'nun aracılığıyla onunla buluşmak istemektedir... Rosina da, bir öğrenci sandığı Kont Almaviva'ya kapılmıştır... İkinci perde başında ona duyduğu aşkı anlatan ünlü aryasını söyler: Una voce poco fà...
Una voce poco fà qui nel cuor mi risuonò.
Il mio cor e già e Lindoro fu che il piagò.
Si Lindoro mio sarà, lo giurai la vincerò
Il tutor ricuserà io l'ingegno aguzzerò.
Alla fin s'accheterà. E contenta io resterò
Io sono docile son rispettosa.
Son obbediente dolce amorosa
Mi lascio reggere mi fo guidar.
Ma sa mi toccando dov'è il mio debole
Sarò una vipera e cento trappole
Prima di' cedere farò giocar.
Biraz önce duyduğum ses yüreğimi titretti:
Yüreğim yaralandı artık, bunu da yapan Lindoro.
Evet Lindoro benim olacak,
Yemin ederim ki bunu başaracağım.
Gardiyanım istemese de, zekâmı kullanacağım,
Sonunda onu yatıştıracak ve mutlu olacağım.
Uysalım, saygılıyım, söz dinlerim, tatlıyım, sevgi doluyum.
Bırakırım beni yöneltsinler, yol göstersinler,
Ama benim zayıf yanıma dokunurlarsa
Bir engerek olurum ve yüzlerce hile kullanırım
Beni teslim almadan önce.
...
...
Schubert'in şair Goethe'nin metni üzerine 1817 Mayıs'ında yazdığı 'Liebhaber in allen Gestalten' (Her şekle giren sevgili) başlıklı lied, 2/4'lük ölçüde ve La Majör tonda, biraz canlı (etwas lebhaft) tempodadır... O. Erich Deutsch'un D558 olarak numaraladığı bu küçük ve sade liedin sözleri şöyle: 'Bir balık olmak isterdim, öyle çevik ve taze; ve sen balığa çıktığında, elimden geleni yapardım... Altın olmak isterdim, sana daima ödül olmak için; bir şey satın alacağında, hemen koşup gelirdim; Ama ben, benim! Beni böylece kabul et... Eğer daha iyisini istersen, yaptırıver kendine onu...'
...
...
6/4'lük ölçüde, ağırca (Andante) tempoda, ana tonalite Si bemol Majörde Brahms'ın romantik olduğu kadar en soylu sayfalarını içeren 3.Bölüm, solo viyolonselin etkili ve yumuşak şekilde sunduğu bir lied'le başlar: Besteci burada, ilerde besteleyeceği Op.105 No.2 'Immer leiser wird mein Schlummer' (Uykum gittikçe hafifliyor) lied'ini düşünmüş gibidir... Gençlik hayallerini ve rüyalarını yansıtan bu lirik bölümde klarinetin yalvaran sesi Fa diyez Majörde ikinci temayı belirtir... Yine bir lied'i, 1878'den Todessehnen'i (Ölüme hasret) hatırlatan bu temayı piyanonun zarif ve ince eşliği izler...
...
'le o n a r d o d i c a p r i o'(1453)
ilham ilen...
'Le notti di Cabiria' (1957)
Federico Fellini
Heitor Villa-Lobos - Bachianas Bresileiras No.5
Bestecinin en tanınmış, en yaygın yapıtı sekiz viyolonsel ve soprano için bestelenmiş olan Beşinci Bachianas Bresileiras'dır... Genellikle Latin kötümserliğini yansıtan yaslı dizeler bir Brezilya halk ezgisiyle örülmüş, değişik düzenlemeyle işlenmiştir... Şiirin özeti şöyle: 'Bir öğle sonrası... Pembe ve altın sarısı renkler deniz yüzeyine yayılırken, hüzün kaplar insanı, gözler nedensiz yaşarır... Ruhum acılıdır, kuşlar susmuş, böcekler susmuştur... Her dalganın bir dize olduğu deniz şiiridir bu... Gece sessizce yaklaşırken acı-tatlı karışımı bir duygu sarar ruhumu... Bir öğle sonrası... Pembe ve altın sarısı renkler deniz yüzeyine yayılır...
...
Prenses, küçük tanrıların oyunlarını uzaktan denetleyen yüce bir tanrıça gibi, mahsus biraz geride, yanlamasına konmuş, mercan kayası gibi kıpkırmızı bir kanepenin üzerinde oturuyordu; yanındaki, muhtemelen ayna olan geniş, camsı yansıma, suların gözkamaştırıcı billurunda bir ışının böldüğü, dik, karanlık ve sıvı bir bölgeyi hatırlatıyordu... Kimi deniz çiçekleri gibi hem tüy, hem taç olan, iri, beyaz, kanat gibi havlı bir çiçek, prensesin alnından aşağı, bir yanağı boyunca inmekte, yanağın kıvrımını cilveli, sevdalı, canlı bir kıvraklıkla izleyerek, adetâ bir masal kuşunun yuvasındaki pembe bir yumurta gibi, yanağı yarı yarıya örtmekteydi... Prensesin saçlarının üzerinde, kaşlarına kadar inen, sonra daha aşağıda, boğazının hizasında devam eden, kimi güney denizlerinden çıkan beyaz deniz kabuklarından ve aralarına serpiştirilmiş incilerden oluşan bir file vardı; dalgaların arasından yeni çıkmış bu deniz mozaiği arasıra karanlığa gömülüyor, o zaman bile, prensesin gözlerindeki parıltılı hareket, derinliklerden bir insan varlığını haber veriyordu... Prensesi alacakaranlığın diğer dilberlerinden çok daha üstün kılan güzellik, bütünüyle ve tek başına, somut olarak ensesinde, omuzlarında, kollarında, endamında yer almıyordu... Ama endamının o hârikulâde, tamamlanmamış çizgisi, kesin bir hareket noktasıydı; göz bu kaçınılmaz başlangıcı, olağanüstü güzellikte, ideal bir figürün koyu karanlıkta yansıyan hayaleti gibi, kadının etrafına dolanan, görünmez çizgiler halinde uzatmaktan kendini alamıyordu...
...
Little Peggy March - I Wish I Were A Princess...
Roberta Flack - No Tears (In The End)
...
Sıkıntıları, endişeleri, alışkanlıkları, huyları ve zevkleri hemen hemen aynı olan dört arkadaş; şair Rodolfo, ressam Marcello, filozof Colline ve müzikçi Schaunard Monmartre'da eski bir evin çatı katında oturmaktadırlar... Perde açıldığı zaman camları buzlarla kaplı fakir döşeli bir çatı arası görülür... Ressam Marcello titreyerek 'Kızıldenizi Geçiş' adlı tablosunu bitirmeye çalışmakta, şair Rodolfo soğuktan morarmış parmaklarıyla oyununu yazmaktadır... Marcello odadaki son tahta eşya olan iskemleyi de belki günlerden beri yanmayan ocağa atmak isterse de Rodolfo oyununun perde perde yakılmasının daha doğru olacağını söyleyerek yerinden kalkar... İki arkadaşın zarif bir resitatif tekniğiyle işlenmiş diyaloğuna orkestra ritmik, renkli buluşlarla eşlik etmektedir... İçeri filozof Colline girer ve Noel gecesine rağmen veresiye alışveriş ettikleri bakkalın kapalı olduğunu üzüntüyle bildirir... Kurtuluşu müjdelemek müzikçi Schaunard'a kısmet olmuştur... Üç gün önce garip tabiatlı bir İngilizin papağanına şarkı dersi vermek için angaje olmuş, parayı çabuk almak için flört ettiği hizmetçi kızın yardımıyla hayvanı zehirlemiş, ders parasına kavuşmuştur... Cebi para, elleri yiyecek ve şarapla doludur, ayrıca odun da getirmiştir... Yemeği çatıda yiyip Noel'i Momus kahvesinde kutlayacaklardır... Dört arkadaş neşeyle ocağı yakıp sofrayı kurarlarken ev sahibi Benoit girer... İki aydır biriken kira borçlarını istemeye gelmiştir... Dostlar adamı bir kızla gördüklerini, eğer borcu istemekte devam ederse karısına haber vereceklerini söyleyerek kahkahalar arasında kapı dışarı ederler... Arık Café Momus'e gitmemek için bir sebep kalmamıştır... Üç arkadaş çıkarlar... Rodolfo dergiye yazacağı kısa bir makaleyi bitirmek üzere geri alır... Yazısını tamamlamak üzereyken kapı çalınır, şair açar... Kapıda fakir giyimli, soluk benizli güzel bir kız durmaktadır... Şamdanı sönmüştür, delikanlı kendi şamdanından mumu yakar... Fakat kızın güzelliği karşısında şaşırmıştır... Gitmesi için kapıyı açınca şamdan tekrar söner, kız telâşla anahtarını düşürür... Her iki genç karanlıkta anahtarı aramaya koyulurlar, bir aralık Rodolfo'nun eli kızın elini bulur, genç şair duygularını: 'Bu küçük el ne kadar soğuk.' cümlesiyle anlatmaya koyulur (Che gelida manina) . İçeri vuran ay ışığı her ikisini de büyülemiş gibidir... Bu defa Mimi içli şarkısıyla kendisini tanıtır, yoksul ve zavallı hayatını açıklar (Mi chiamano Mimi) . Hikâyesi basit ve kısadır... Dışardan üç arkadaşın sesi duyulur, Rodolfo'yu beklemekte, sabırsızlanarak marş ritmiyle 'Momus, Momus' diye bağırmaktadırlar... İlk bakışta birbirlerine âşık olan gençler ay ışığı altında kendilerini unutmuşlardır... Kemanların tatlı melodisi, arpın su damlalarına benzeyen tınıları eşliğinde beraberce aşk şarkısına başlarlar (O soave fanciulla) . Kolkola kapıdan çıkarlarken perde iner...
...
Acemi balık tecrübe kazanamadan oltaya takılır..
Acemi balık kendisini tecrübeli sanır :)
Baby, It's Cold Outside (Petula Clark - Rod McKuen)
'La petite marchande d'allumettes' (1928)
Jean Renoir
Jean Tédesco
şaşkın olur
oltaya çabuk gelir
Acemi balık, aceleci balıktır.
Acemi balık, oltadaki yemi kendine sunulan ziyafet sanır.
Foreigner - I Want to Know What Love Is...
Johann Georg Jakobi'nin (1740-1814) , Latincede Katolik yalvarış duasına cemaatin cevap verişi anlamına gelen Litanei ya da 'Auf das Fest aller Seelen' (Tüm ruhların şenliği için) başlıklı şiiri üzerine yazdığı elejik anlatımlı liedi Schubert 1816 Ağustos'unda bestelemiştir... Bu liedin iki versiyonu vardır...
4/4'lük ölçüde ve Mi bemol Major tonda, düşünceli (Andächtig) tempodaki dokuz beyitli, beş dakika kadar süren lied, hüzünlü olduğu kadar da soylu ve duygusallığa kaçmayan yapıdadır... Lied 'Tüm ruhlar barış içinde huzur bulsun... Tatlı rüyası tamamlanan, hayata doyan, daha doğmayan, dünyadan ayrılanlar! Yanlış bir sevgilinin terkettiği, kör dünyaya atılmış, gözyaşları sayılamayacak gibi akan sevgili genç kız ruhları, barış içinde huzur bulsun...' sözleriyle sürer...
'Duel in the Sun' (1946)
King Vidor
şarkı vardı naLan'nın sanki (:
sazan :)
Perihan Altındağ Sözeri - Denizlerin Nazlı Kızı...