ölürken bile kendine ve her şeyden çok sevdiği ülkesine küfredenlerin derdindeydi. bir ülke ve ülkü öyküsünün sahnelenmesinde ülkeniz o'na hazin bir son seçti.oysa suflörü oydu bu sahnenin o ebediyen susunca salyalı ağızlar sahnede ağzını açıp istediğini haykırıyor.ağızdan sarkan bu salyalar onu her seferinde daha da bileyliyor özülke 29
Çatli'nin üzerinden dönemin Içisleri Bakani Mehmet Agar'in imzasinin bulundugu silah tasima belgesi ve yesil pasaport çikti.- Çatli'nin otopsi raporunda ölmeden önce kokain kullandigi belirlendi
O devlet düşmalarını temizlemek için canını ortaya koymuş ve asalanın liderini gebetmiş bir adamdır. Gerçi devlet onu sonradan sattı ama olsun vatan vatandır
İyi bir görev adamıydı fakat siyasi olaylarla bu kadar içiçe olunca birilerilerinin hoşuna gitmedi.Böle olunca elem verici bir kaza sonucu vefat etti.Allah rahmet eylesin.
ABDULLAH ÇATLI türkiyenin yetiştirdiği nadir insanlılardan biridir.zaten bu ülkede iyi işler yapmış insanlar hep haksız çıkartılır ALLAH ONDAN RAZI OLSUN VE RAHMET EYLESİN.
bir ülke düşünün katller baş tacı edilmiş. bir ülke düşünün kumarcılar mafyalar kahraman ilan edilmiş. dünyada varmı örneği dersiniz. boşona aramayın TC den başka bulamasınız.
Bu adam devlet ve millet için yaptığı asala operasyonlarından sonra hala da sevilmiyorsa adam da sorun yok ona inanmayanlarda sorun var biraz araştırma yapsalar Çatlı denek ne demek anlarlar.
Abdullah Çatlı bu ülkenin yetiştirdiği kahraman vatan evlatlarından birisidir. Bu ülkenin değerleri yalnızca resmi kurumlar tarafından korunamaz.Her ülkenin yaptığı gibi Türkiyeninde gizli kahramanalra ihtiyacı vardır işte Abdullah Çatlı bunlardan birisidir. Ve nice Abdullah Çatlı lar şu anda bu vatanın gizli bekçiliğini yapmaktadırlar. Yapmaya devam edeceklerdir..
çatlı ! ! ! katil-ve ülkücülerede kahraman lansa edilen aslında devletin pis işlerine bakan zavallının tekidir ! ! !
sırf rant peşinde ve kişisel çıkarlar peşinde koşmuş sonrada ülkücüler arasında rant ve pay kapma sevdaları yüzündende aralarında sorunlar olmuş sonundada asıl layık olduğu yere gitmiş hem bu ülke hemde aramızdan bir opislik gitmiştir.
Bunlar Mı Vatansever? Nerede bir katil, haraçcı, uyuşturucu taciri varsa 'vatansever' olarak pazarlanıyor. Yaşamlarında uyuşturucudan, fuhuştan, işkencecilerle işbirliğinden başka bir şey yoktur. Kaba, ilkel ve her türlü yozluğu beyinlerinde taşırlar. Ve öte yandan oligarşinin 'vatan haini' ilan edip, katline ferman verdiği devrimciler ve onların kişiliği... 'Bir canım var, vatanıma ve halkıma feda olsun' diyerek kurşunların üstüne, ateşin ortasına yürüyen gerçek vatanseverler... Yaşamlarında bu düzenin pisliklerine dair hiçbir şey bulunmayan, halk için, vatan için gözünü kırpmadan ölebilenler... Yalanın, demagojinin saltanatının son bulduğu günler de gelecek...
İşte, MİT'in, Susurluk Devleti'nin ünlü 'vatanseverleri' bunlardır. 'Vatanseverlik' adına mafyacılık, 'vatanseverlik' adına avantacılık! Bunların dünyasında başka bir şey yoktur.
Devrimcilere karşı kullandığı faşist katiller, mafyacılar, uyuşturucu tüccarları için yeşil, kırmızı sahte pasaportlar düzenliyor... Ve aynı devlet, sahte belgeler düzenleyip demokratik kurumları kapatıp, çalışanlarını tutukluyor. Bu devlet, pek çok konuda geri olabilir ama bir şey kesin; Sahtecilikte usta! Sahte belgelerle derneklerimizi kapatan, onlarca insanı tutuklayan devlet işte bu. Çakıcı'ya pasaportu veren kişinin sıfatına dikkatinizi çekiyoruz: 'Terör uzmanı' emekli MİT'çi... Susurlukçular için kullanılan sahte belgelerin altında da, devrimcilere karşı kullanılan sahte belgelerin altında da 'terörle mücadele' uzmanlarının imzası vardır. Sahtecilik, onların uzmanlık alanıdır. '1 Nisan Operasyonu' adlı hukuksuzluk teröründe, demokratik kurumlarda el koydukları gerçek paraları, sahte paralarla değiştirip, 'şu kadar sahte para yakalandı' açıklamasıyla gerçek paraları gasbeden de aynı 'terörle mücadele uzmanları'dır. Dediğimiz gibi, sahteciliğin her alanında faaliyet gösterirler. Bu bile 'Terörle mücadele' dediklerinin nasıl bir mücadele olduğunu göstermiyor mu? Susurluk olayı tüm boyutlarıyla açığa çıktığında, Susurluk'u 'devletin dışında' bir çete gibi göstermeye çalışmışlardı. Yanlıştı. Susurluk, devletin çeteleşmesiydi. Bu çeteleşme, en üst düzeyde yapılan bir organizasyonla mafyacıları, faşist katilleri, uyuşturucu tüccarlarını, itirafçıları devletin himayesinde kullanıyordu. Çakıcı'nın tahliyesi ve güvenlik içinde yurtdışına çıkarılışının açığa çıkan boyutları da bu mekanizmanın işlemeye devam ettiğini gösteriyor. (Çakıcı'nın yurtdışında yakalanması ise, iç çelişki ve çatışmalarının ürünüdür.) Bugün sahtecilikle bir çok amaçlarına ulaşıyorlar belki; ama herkes şunu bilmelidir ki: Kontrgerilla faaliyetlerini sahte belgeler düzenleyerek sürdüren, halkın mücadelesini bastırmak için yine sahte belgelerden medet uman bir devlet, çürümüştür.
Çatlı, 3 Ekim 1994'te İstanbul'da yabancı plakalı kaçak durumdaki araç ile yakalandı ve Mehmet Özbey kimliğiyle çıkarıldığı savcılık tarafından kayden işlem yapılarak serbest bırakıldı.
Abdullah Çatlı'nın Mehmet Özbay sahte kimliğiyle Baysa İnşaat, GSC Tekstil Ürünleri, Limon Lokantacılık, Japet Et Mamülleri, Sultan Tekstil ve Gülden Tekstil adlarında altı şirkette ortaklığı olduğu ortaya çıktı.
Çatlı; Mehmet Özbay, Mehmet Özbey, Abdullah Çatalı, Abdullah Çaltı, Mehmet Saral, Hasan Dağarslan, Hasan Kurtoğlu ve Şahin Ekli sahte isimlerini kullanıyordu.
Çatlı, 3 Kasım 1996'da Susurluk'ta meydana gelen bir trafik kazasında, DYP Milletvekili Sedat Bucak, polis şefi Hüseyin Kocadağ ve sevgilisi Gonca Us'un da içinde bulunduğu bir arabada öldü.
Çatlı'nın üzerinden dönemin İçişleri Bakanı Mehmet Ağar'ın imzasının bulunduğu silah taşıma belgesi ve yeşil pasaport çıktı. Çatlı'nın otopsi raporunda ölmeden önce kokain kullandığı belirlendi. MİT'in resmi belgelerinde, 22 Ekim 1983'te Paris'te MİT'le temasa geçtiği ve ASALA'ya karşı beş ayrı eylemde yer aldıktan sonra 24 Ekim 1984'te uyuşturucuyla yakalandığı gerekçesiyle ilişkisinin kesildiği yer aldı.
22 Ekim 1984'te Paris'te 450 gram eroinle yakalandığı için Fransa'da 4.5 yıl hapis cezasına çarptırıldı. Bu dönemde Papa suikastını kendisinin planladığını, Oral Çelik'i bulabileceğini, bildiklerinden dolayı iki kez öldürülmek istendiğini, serbest kalmak garantisiyle herşeyi anlatabileceğini söyledi. Ancak mahkemede verdiği ifadede söylediklerini reddetti.
Uyuşturucu bulundurmak suçuyla yedi yıl ceza aldığı İsviçre'ye iade edildi. Bu dönemde Türkiye'nin iade talebi, idamla yargılandığı gerekçesiyle Fransa tarafından reddedildi. 21 Mart 1990'da İsviçre Bostadel Cezaevi'nden kaçtı.
vazifesi olan işleri yerine getirmiş sonundada devlet tarafından zorunlu terk edilmiş şimdilerde ise vatan hainlerinden bile daha fazla eleştirilen(bugün vatan hainlerinin hapislerden çıkartılıp mitingler yapıp nerdeyse ulusal kahraman kurtuluş mücahitleri gösterildiği bir ortamda) bir şahıs insan kişi vs.
ölürken bile kendine ve her şeyden çok sevdiği ülkesine küfredenlerin derdindeydi. bir ülke ve ülkü öyküsünün sahnelenmesinde ülkeniz o'na hazin bir son seçti.oysa suflörü oydu bu sahnenin o ebediyen susunca salyalı ağızlar sahnede ağzını açıp istediğini haykırıyor.ağızdan sarkan bu salyalar onu her seferinde daha da bileyliyor
özülke 29
Derin devlet, çukur devlet, sığ devlet, kontrgerilla, gladio v.s. v.s.
Çatli'nin üzerinden dönemin Içisleri Bakani Mehmet Agar'in imzasinin bulundugu silah tasima belgesi ve yesil pasaport çikti.- Çatli'nin otopsi raporunda ölmeden önce kokain kullandigi belirlendi
Ya bu milleti terörden kurtarmak için canını tehlikeye attığı halde hala arkasından kötü konuşanlar varya bu adamların yatacak yeri yok
Deniz Gezmiş'den daha az vatan sever olmadığına inandığım şahıs..En azından hain değildi..
Soner Yalçın ve Doğan Yurdakul'un Reis adlı kitabında anlatılan şahıs
O devlet düşmalarını temizlemek için canını ortaya koymuş ve asalanın liderini gebetmiş bir adamdır. Gerçi devlet onu sonradan sattı ama olsun vatan vatandır
O devletin bölünmez bütünlüğü için hayatını ortaya koymuş bir TÜRK..
İyi bir görev adamıydı fakat siyasi olaylarla bu kadar içiçe olunca birilerilerinin hoşuna gitmedi.Böle olunca elem verici bir kaza sonucu vefat etti.Allah rahmet eylesin.
ABDULLAH ÇATLI türkiyenin yetiştirdiği nadir insanlılardan biridir.zaten bu ülkede iyi işler yapmış insanlar hep haksız çıkartılır ALLAH ONDAN RAZI OLSUN VE RAHMET EYLESİN.
Boyleleri bizim devlette yasiyordu ya,, yaziklar olsun bize,,, O kadar insan oldu,,,Yaziklar olsun boylelerini yetistirenlere, emir verenlere! !
bir ülke düşünün katller baş tacı edilmiş. bir ülke düşünün kumarcılar mafyalar kahraman ilan edilmiş. dünyada varmı örneği dersiniz. boşona aramayın TC den başka bulamasınız.
devlete görevini yapan
devlet varlığını tehdit eden halkçı bir insandı
* Son zamanlarinda emeklilerden dahi harac olan bir mafya uyesi
* Unlu bir uyusturucu tuccari
o bir kahramandı yazıkki harcadılar
1cok faili mechulun faili,,,,,,,,,
Bu adam devlet ve millet için yaptığı asala operasyonlarından sonra hala da sevilmiyorsa adam da sorun yok ona inanmayanlarda sorun var biraz araştırma yapsalar Çatlı denek ne demek anlarlar.
Abdullah Çatlı bu ülkenin yetiştirdiği kahraman vatan evlatlarından birisidir. Bu ülkenin değerleri yalnızca resmi kurumlar tarafından korunamaz.Her ülkenin yaptığı gibi Türkiyeninde gizli kahramanalra ihtiyacı vardır işte Abdullah Çatlı bunlardan birisidir. Ve nice Abdullah Çatlı lar şu anda bu vatanın gizli bekçiliğini yapmaktadırlar. Yapmaya devam edeceklerdir..
polat alemdar
Bende solcular gibi Çatlıdan sürekli sopa yeseydim aynen onlar gibi düşünürdüm.Ne mutlu bana ki onunla aynı saftayım.
Bu ülkeye hizmet etmek bu yorumlara maruz bırakmamalı.Unutmayınki bizler sizleride kurtardık.
Gladio'nun tetikçisi
çatlı ! ! ! katil-ve ülkücülerede kahraman lansa edilen aslında devletin pis işlerine bakan zavallının tekidir ! ! !
sırf rant peşinde ve kişisel çıkarlar peşinde koşmuş sonrada ülkücüler arasında rant ve pay kapma sevdaları yüzündende aralarında sorunlar olmuş sonundada asıl layık olduğu yere gitmiş hem bu ülke hemde aramızdan bir opislik gitmiştir.
görevimiz tehlike filmindeki karakterlerden herhangi biri...
kahraman bir vatan evladı
Bunlar Mı Vatansever?
Nerede bir katil, haraçcı, uyuşturucu taciri varsa 'vatansever' olarak pazarlanıyor. Yaşamlarında uyuşturucudan, fuhuştan, işkencecilerle işbirliğinden başka bir şey yoktur. Kaba, ilkel ve her türlü yozluğu beyinlerinde taşırlar.
Ve öte yandan oligarşinin 'vatan haini' ilan edip, katline ferman verdiği devrimciler ve onların kişiliği... 'Bir canım var, vatanıma ve halkıma feda olsun' diyerek kurşunların üstüne, ateşin ortasına yürüyen gerçek vatanseverler... Yaşamlarında bu düzenin pisliklerine dair hiçbir şey bulunmayan, halk için, vatan için gözünü kırpmadan ölebilenler... Yalanın, demagojinin saltanatının son bulduğu günler de gelecek...
İşte, MİT'in, Susurluk Devleti'nin ünlü 'vatanseverleri' bunlardır. 'Vatanseverlik' adına mafyacılık, 'vatanseverlik' adına avantacılık! Bunların dünyasında başka bir şey yoktur.
işte devlet-işte susurluk -işte çatlı-
Devrimcilere karşı kullandığı faşist katiller, mafyacılar, uyuşturucu tüccarları için yeşil, kırmızı sahte pasaportlar düzenliyor... Ve aynı devlet, sahte belgeler düzenleyip demokratik kurumları kapatıp, çalışanlarını tutukluyor.
Bu devlet, pek çok konuda geri olabilir ama bir şey kesin; Sahtecilikte usta!
Sahte belgelerle derneklerimizi kapatan, onlarca insanı tutuklayan devlet işte bu.
Çakıcı'ya pasaportu veren kişinin sıfatına dikkatinizi çekiyoruz: 'Terör uzmanı' emekli MİT'çi... Susurlukçular için kullanılan sahte belgelerin altında da, devrimcilere karşı kullanılan sahte belgelerin altında da 'terörle mücadele' uzmanlarının imzası vardır. Sahtecilik, onların uzmanlık alanıdır.
'1 Nisan Operasyonu' adlı hukuksuzluk teröründe, demokratik kurumlarda el koydukları gerçek paraları, sahte paralarla değiştirip, 'şu kadar sahte para yakalandı' açıklamasıyla gerçek paraları gasbeden de aynı 'terörle mücadele uzmanları'dır. Dediğimiz gibi, sahteciliğin her alanında faaliyet gösterirler.
Bu bile 'Terörle mücadele' dediklerinin nasıl bir mücadele olduğunu göstermiyor mu?
Susurluk olayı tüm boyutlarıyla açığa çıktığında, Susurluk'u 'devletin dışında' bir çete gibi göstermeye çalışmışlardı. Yanlıştı. Susurluk, devletin çeteleşmesiydi. Bu çeteleşme, en üst düzeyde yapılan bir organizasyonla mafyacıları, faşist katilleri, uyuşturucu tüccarlarını, itirafçıları devletin himayesinde kullanıyordu. Çakıcı'nın tahliyesi ve güvenlik içinde yurtdışına çıkarılışının açığa çıkan boyutları da bu mekanizmanın işlemeye devam ettiğini gösteriyor. (Çakıcı'nın yurtdışında yakalanması ise, iç çelişki ve çatışmalarının ürünüdür.)
Bugün sahtecilikle bir çok amaçlarına ulaşıyorlar belki; ama herkes şunu bilmelidir ki: Kontrgerilla faaliyetlerini sahte belgeler düzenleyerek sürdüren, halkın mücadelesini bastırmak için yine sahte belgelerden medet uman bir devlet, çürümüştür.
uyuşturucu ve çatlı ! ! ! !
Çatlı, 3 Ekim 1994'te İstanbul'da yabancı plakalı kaçak durumdaki araç ile yakalandı ve Mehmet Özbey kimliğiyle çıkarıldığı savcılık tarafından kayden işlem yapılarak serbest bırakıldı.
Abdullah Çatlı'nın Mehmet Özbay sahte kimliğiyle Baysa İnşaat, GSC Tekstil Ürünleri, Limon Lokantacılık, Japet Et Mamülleri, Sultan Tekstil ve Gülden Tekstil adlarında altı şirkette ortaklığı olduğu ortaya çıktı.
Çatlı; Mehmet Özbay, Mehmet Özbey, Abdullah Çatalı, Abdullah Çaltı, Mehmet Saral, Hasan Dağarslan, Hasan Kurtoğlu ve Şahin Ekli sahte isimlerini kullanıyordu.
Çatlı, 3 Kasım 1996'da Susurluk'ta meydana gelen bir trafik kazasında, DYP Milletvekili Sedat Bucak, polis şefi Hüseyin Kocadağ ve sevgilisi Gonca Us'un da içinde bulunduğu bir arabada öldü.
Çatlı'nın üzerinden dönemin İçişleri Bakanı Mehmet Ağar'ın imzasının bulunduğu silah taşıma belgesi ve yeşil pasaport çıktı. Çatlı'nın otopsi raporunda ölmeden önce kokain kullandığı belirlendi.
MİT'in resmi belgelerinde, 22 Ekim 1983'te Paris'te MİT'le temasa geçtiği ve ASALA'ya karşı beş ayrı eylemde yer aldıktan sonra 24 Ekim 1984'te uyuşturucuyla yakalandığı gerekçesiyle ilişkisinin kesildiği yer aldı.
22 Ekim 1984'te Paris'te 450 gram eroinle yakalandığı için Fransa'da 4.5 yıl hapis cezasına çarptırıldı. Bu dönemde Papa suikastını kendisinin planladığını, Oral Çelik'i bulabileceğini, bildiklerinden dolayı iki kez öldürülmek istendiğini, serbest kalmak garantisiyle herşeyi anlatabileceğini söyledi. Ancak mahkemede verdiği ifadede söylediklerini reddetti.
Uyuşturucu bulundurmak suçuyla yedi yıl ceza aldığı İsviçre'ye iade edildi. Bu dönemde Türkiye'nin iade talebi, idamla yargılandığı gerekçesiyle Fransa tarafından reddedildi. 21 Mart 1990'da İsviçre Bostadel Cezaevi'nden kaçtı.
O; türk milliyetçiliğinin en büyük örneklerinden biri
her türk milliyetçisinin örnek alacağı ender insanlardan biri.
O bir efsane
vazifesi olan işleri yerine getirmiş sonundada devlet tarafından zorunlu terk edilmiş şimdilerde ise vatan hainlerinden bile daha fazla eleştirilen(bugün vatan hainlerinin hapislerden çıkartılıp mitingler yapıp nerdeyse ulusal kahraman kurtuluş mücahitleri gösterildiği bir ortamda) bir şahıs insan kişi vs.
ÖCALAN'ı ÇATLI'dan ne üstün ne aşağı bulmak mümkün değil. Al birini vur ötekine.