Avşar Yörükler; Horozların ötüşüyle veya sabah ezanıyla erkenden uyanır.. Bir Avşar Yörük köyünde yaşıyorsanız, evinizin gezdirmesine, sekisine, (balkon) veya dam başına çıkar, yüksek yada yaylalara kurulmuş oba çadırlarından birinde yaşıyorsanız şöyle etrafa iyice bir bakarsanız..
Öbek, öbek irili ufaklı kerpiçten yapılmış evlerin veya çadırlarının, önünden, yanından hatta arkasından, koşanları, elinde değnek, hayvanlarını, yaylıma giden sürüye katmak için çabalayan babaları, elinde helkesi, maşrapası koyun sağmaya giden Avşar yörük kızlarını, elinde testisi çobana su götüren bebeleri, dam gölgesine otrmuş kirmen, iğ eğiren nene ve ebeleri, kışa yakacak yapmak için elinde kova, hayvan sürülerinin arkasında tezek yapmak için dışkı toplayan anaları, çelik çomak oynayan, tavukları kovalayan, koçları toslatmak için kızdıran, köpekleri boğuşturan, güreş yapan çocukları görürsünüz..
Avşarlara göre yüce dağlar dolaşıp aşmak yiğitliktir... Avşarlar içinden vatan kuran, vatan kurtaran koç yiğitler, efeler zeybekler, kızanlar çıkmıştır ve çıkmaya da devam etmektedir.. Avşar yörük obalarında tarih boyunca Avşarlar asker sayılırlardı. Türk Milletinin özünde hep varlardı. Asker doğup, Asker ölmeleri başka deyişle ' at üstünde doğup at üstünde ölmeleri ' Avşar için doğal bir şeydi.. Onun içindir ki düşmanlar dağlarda yaşayan bu boy için kendilerini savunmak ve korumak için kale ve yerleşim yerlerini de yükseklere yapmış ve yüksek surlarla çevirmişlerdir.. Dağlara hakim olan ve dağlarda yaşayan Avşarlara ne dağlar, ne tepeler, nede ovalar dayanırdı. Bu nedenle tarih hep böyle yazılmıştı, dağlara hakim olan Türk ordusu zaten savaşları kazanmış sayılırdı.. Bunun nedeni de ordunun öncüleri, akıncıları, uç askerleri, alperenleri, dağlarda yaşamasını iyi bilen Avşarların Yörüklerin gözü pek yağız delikanlılarından seçilirdi.
Avşar yörük için sabah erken olur. Avşar yörük kızının erkeği için gün, yıldızlar gökyüzünden kayıp olmasıyla başlar. Güneşin doğması beklenmez. Zaten keçiler, kuzucuklar melemeye, horozlar ötmeye, köpekler havlamaya, sığırlar böğürmeye, eşekler anırmaya, atlar kişnemeye başlar. Zamanı gelince erken yatmak erken kalkmak gerekir. Bu nedenle sağılan sütler yayıklanarak yağları alındıktan sonra kazanlarda akşamdan kaynatılır, yoğurtlar çalınır, çökelekler basılır peynirler kesilir. Yatma zamanı gelince de yaylada çadırda iseniz, kızıl kilimler çıkartılıp üzerine keçi dersinden işlenmiş postlar serilir. Koyun yününden yorganlarla yatılır. Keçi postları kışın sıcak yazın serin tutar. Avşar sabah kalktığında aile içinde görev taksimi yapar, gözlemeler, gartmerler içine de peynir yumurta gibi nevaleler bohçalanarak azzık yapılır,, Bağa, bostana, tarlaya, sürüyü sağmaya gidecek olan, azığını alarak ata veya eşeğe binerek yola koyulur, çobanın azığı kesinlikle unutulmaz, unutulduğu zaman çoban ceza olarak o gün bir keçi veya koyunu keserek kendine azık yapar..
Eşeklerle eli bakraçlı sürüyü sağmaya giden genç kızlar. Sürülerin yanına varınca, gençlerle keçi ve koyunlar arsında bir koşturmaca bir boğuşma başlar, yakaladıklarını kadınların yanına getiren gençler bir eşeğe biner gibi keçi veya koyunu bacakları arsına sıkıştırarak kızların keçileri daha rahat sağmasına yardımcı olurlar. Bu kovalamaca da çıngırak sesleri sanki için için ağlar, bazen ıslık olur bazen nara; beklide yurtların acılarını, sevdalarını anlatır. O ses bazılarının yüreğini dağlar, bazılarının gönlünü coşturur Bazıları için ayrı ayrı anlamı vardır. Çıngırak seslerinin. Çıngırağı kayıp olduğu için ağlayan çok çona çoban bilinir, bir sevdadır o Avşar için...
Alaca karanlık olunca çöker sessizlik ortalığa, sessizliği bozar koyunların yayılmaya gidişi. Ama yinede sesizdir koyunların yürüyüşü usul, usul süzüle, süzüle yürür koyunlar, arada bir karabaş veya güdük havlar salar korkuyu dağlara. Elbet canavarlarda boş durmaz bekler; fırsatını bulursa altmış koyunu bir anda sıkar, sıkarda geçer sürüyü talan eder.. Ama yamandır çoban köpekleri; vermeyince canını, vermez koyunu..
Avşarlar ve Avşar Yörükler için sabah erken olur. Avşar kızının erkeği için gün, yıldızlar gökyüzünden kayıp olmasıyla başlar. Güneşin doğması beklenmez. Zaten keçiler, kuzucuklar melemeye, horozlar ötmeye, köpekler havlamaya, sığırlar böğürmeye, eşekler anırmaya, atlar kişnemeye başlar. Zamanı gelince erken yatmak erken kalkmak gerekir. Bu nedenle sağılan sütler yayıklanarak yağları alındıktan sonra kazanlarda akşamdan kaynatılır, yoğurtlar çalınır, çökelekler basılır peynirler kesilir. Yatma zamanı gelince de yaylada çadırda iseniz, kızıl kilimler çıkartılıp üzerine keçi dersinden işlenmiş postlar serilir. Koyun yününden yorganlarla yatılır. Keçi postları kışın sıcak yazın serin tutar. Avşar sabah kalktığında aile içinde görev taksimi yapar, gözlemeler, gartmerler içine de peynir yumurta gibi nevaleler bohçalanarak azzık yapılır,, Bağa, bostana, tarlaya, sürüyü sağmaya gidecek olan, azığını alarak ata veya eşeğe binerek yola koyulur, çobanın azığı kesinlikle unutulmaz, unutulduğu zaman çoban ceza olarak o gün bir keçi veya koyunu keserek kendine azık yapar..
Eşeklerle eli bakraçlı sürüyü sağmaya giden genç kızlar. Sürülerin yanına varınca, gençlerle keçi ve koyunlar arsında bir koşturmaca bir boğuşma başlar, yakaladıklarını kadınların yanına getiren gençler bir eşeğe biner gibi keçi veya koyunu bacakları arsına sıkıştırarak kızların keçileri daha rahat sağmasına yardımcı olurlar. Bu kovalamaca da çıngırak sesleri sanki için için ağlar, bazen ıslık olur bazen nara; beklide yurtların acılarını, sevdalarını anlatır. O ses bazılarının yüreğini dağlar, bazılarının gönlünü coşturur Bazıları için ayrı ayrı anlamı vardır. Çıngırak seslerinin. Çıngırağı kayıp olduğu için ağlayan çok çona çoban bilinir, bir sevdadır o Avşar için…
Alaca karanlık olunca çöker sessizlik ortalığa, sessizliği bozar koyunların yayılmaya gidişi. Ama yinede sesizdir koyunların yürüyüşü usul, usul süzüle, süzüle yürür koyunlar, arada bir karabaş veya güdük havlar salar korkuyu dağlara. Elbet canavarlarda boş durmaz bekler; fırsatını bulursa altmış koyunu bir anda sıkar, sıkarda geçer sürüyü talan eder.. Ama yamandır çoban köpekleri; vermeyince canını, vermez koyunu..
Birde Eskiler der ki ' Olursan dekiş, (uslu, anlayışlı, ağır başlı) olsun, o evde ne kavga olur, ne çekiş' Erkeği de dizinin dibinde oturtmak, kadın ne derse yaptırmak da marifet ister. Evde erkek kadının sözüne bakar, erkek dekiş olursa, o evde kavga dövüş olmaz.. Kadınların kavgası genelde dedi kodu, aleyhte konuşma, kınama, birde köpek, tavuk nedeniyle başlar..Çeşme başında su dolduran kadınlar, Hal hatır sorgu suali bittikten sonra dedikoduya başlarlar. Öyle dalarlar ki dedikoduya çekiştirdikleri dedikodusunu yaptığı kişi yanlarında onları dinliyor olabilir bile. Çekiştirilen kişi kızgınlıkla başlar ' Balı yersiniz arısı var, lafı dersiniz, gerisi var.. Ben burada kimsenin köpeğine hoş, tavuğuna kışt demem... üç oğlaklı keçisine beş demem..' utanmıyonuz mu? benim lafımı etmeye... Koca dayağı yememiş arsız garılar sizi.. Eğer çok kızdıysa lafın önünü ardını almaz artık.. lafları denk etsen, eşeğe sarsan götürmez, bunu bilenlerde ileri geri laf etmez, edeplice usulca dururlar der.... Kadınlara hele birde erkek çatarsa vay haline.. Doğduğuna doğacağına pişman olur.. Avşar kadınlarını ağızları çok kalabalıktır küfür bakımından. Allah onlara yardım etsin artık kimseden ona fayda gelmez.. Kadının erkeği bile zor baş gelir.. daha ne olduğunu anlamadan yedi sülalesi üstüne gelir.. Arıyla garının sırrına erilir mi.. Atalar boşuna dememiş. ' Tek duran danayı canavar yemez' diye...
Tarihte Ferman ve kanunlar çıkarılan tek boydur Avşarlar...Gelinmez Avşar ın üstüne üstüne. Avşar bazı dönemlerde olduğu gibi Osmanlı döneminde de kontrol altına alınmak istenmiştir. Fermanlarla, Orman kanunları, değişik kanunlarla yerleşik hayata geçmeleri için mecburi iskana tabi tutulmak istenmiştir. Avşar ın üzerine asker salınınca, zulmedilince kendine ve kendinde bir parça gördüğü hayvanlarına, yurt edindiği dağlara, dert anlatacak yer bulamayınca, alınınca özgürlüğü tarih boyunca ayrılamadığı yaylalardan, yüce dağlardan; İşte o zaman abanın altından sopayı gösterip deyiverince, ' Ferman padişahınsa dağlar bizimdir ' veya ' Ya ormanın mahvı ya keçinin affı' hemen atılmıştı geri adım..
Öyle bir yanlıştı ki bu. Neden ferman çıkarıp da Avşarın yörökülerin üzerine yürüdüler. Bilmiyorlar mıydı Avşar Yörük kontrol edilemez, özgürlüğü elinden alınamaz. Bilmiyorlar mıydı Avşarların savaşlarda komutanının da Avşar olması gerektiğini, bilmiyorlar mıydı... Dadaloğlu'nu bilmiyorlar mıydı... Dağlarda uzun süren çatışmalardan sonra sağ sola dağılan Avşarlar çiftçilik ve yerleşik hayata geçmeleri şartıyla affedildiler.. Padişahlarda belleğine yerleştirmişlerdir ki, kontrol altına alınmak istenen güç, Osmanlının devlet olmasında rol alan asıl güç asker doğup asker ölen Avşarlardır... Avşarlılar bakmayın siz toplu hareket etmediklerine. Avşarlar kendi işlerinde bile özgür olmak isterler. Dünyada tek başlarına bile mücadele edebileceklerine inanırlar. O gücü her zaman kendilerinde görmüşlerdir ve göreceklerdir de...
Birde Eskiler der ki;
* Olursan dekiş, (uslu, anlayışlı, ağır başlı) olsun, o evde ne kavga olur, ne çekiş *
Erkeği de dizinin dibinde oturtmak, kadın ne derse yaptırmak da marifet ister. Evde erkek kadının sözüne bakar, erkek dekiş olursa, o evde kavga dövüş olmaz.. Kadınların kavgası genelde dedi kodu, aleyhte konuşma, kınama, birde köpek, tavuk nedeniyle başlar..Çeşme başında su dolduran kadınlar, Hal hatır sorgu suali bittikten sonra dedikoduya başlarlar. Öyle dalarlar ki dedikoduya çekiştirdikleri dedikodusunu yaptığı kişi yanlarında onları dinliyor olabilir bile. Çekiştirilen kişi kızgınlıkla başlar “ Balı yersiniz arısı var, lafı dersiniz, gerisi var.. Ben burada kimsenin köpeğine hoş, tavuğuna kışt demem… üç oğlaklı keçisine beş demem..” utanmıyonuz mu? benim lafımı etmeye … Koca dayağı yememiş arsız garılar sizi.. Eğer çok kızdıysa lafın önünü ardını almaz artık.. lafları denk etsen, eşeğe sarsan götürmez, bunu bilenlerde ileri geri laf etmez, edeplice usulca dururlar der…. Kadınlara hele birde erkek çatarsa vay haline.. Doğduğuna doğacağına pişman olur.. Avşar kadınlarını ağızları çok kalabalıktır küfür bakımından. Allah onlara yardım etsin artık kimseden ona fayda gelmez.. Kadının erkeği bile zor baş gelir.. daha ne olduğunu anlamadan yedi sülalesi üstüne gelir.. Arıyla garının sırrına erilir mi.. Atalar boşuna dememiş. “ Tek duran danayı canavar yemez” diye…
Tarihte Ferman ve kanunlar çıkarılan tek boydur Avşarlar Avşar Yörükler…
Ne kadar hoş ve yumuşak
Gül kokulu
Bir arzu kaynağı
Nihai bir sevgi bizimkisi
Git gide
Sörf yapıyorum internette
Dolaşıyorum bir bir
Şiir sayfalarını
ve;
Arıyorum en güzelini
Hep karmakarışık
Sevenler olsa da beni,
aşkınla avreyken ben
dönüp bakmam onlara
serseriyim senle ben
senle yaşamayı hiç sevmem
*** Ey sevgili diyen sesle beden ve ruhun nasıl huzura kavuştuğunu.. hissetiren...
*** Fatiha Suresindeki """" Rabbim yalnız sana kulluk ederiz yalnız senden yardım bekleriz """") Ayetinde RABBÜL aleminin kulundan, istediği sevgi böyle bir sevgi böyle bir aşk anlayana...
*** Yaradan (cc) bizden böyle bir sevgi istiyor.... Arada bir kalbe gelen sevgi değil.... Sapık duyguların içine karışmadığı... Onsuz geçen zamanların beyhude olduğuna, uğruna yanılan ağlanan bir aşk istiyor... Bu aşkı sevgiyi bulunca ruh, zaten diğer aşklar sevgiler hoşnut sedalar kendiliğinden gelir oluşur.... Birbirinizi sevin koruyun kollayın yaratandan ötürü... Onun için indirdi yeryüzüne sevgiyi aşkı...
Baharı hiç mi hiç anlamadım..
Pamuk şekerim yoktu be lele
Yaz zaten fırtına boran geçti
Şimdi mevsim son bahar
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!