Zamanın ucuna asılı kalmış,
Puslu bir ruhun yansısı yalnızca
Söylenmemiş sözlerden artakalan.
Ve;
Jurnalci meleklerin kanatlarında
Asılı kalansa hep bir avuç yaşam
Nihavend bir çıkmaz gece
Avuç dolusu bir yalnızlıktan
Alaturka akşamlara
Hicaz taksim geçiyor yürekler
Meftun bir çıkmazda gece gündüze karşı
Özlemi;
Kiraz ağacları altında düşlediğim bir nehrin ölesiye dingin, olesiye öfkeli sesiydi, dilinde sekillenip dudaklarindan dokulen zamanin. Avuc dolusu huzursuzluklardan artakalan bir caresizligin en son sesi. Tanri tarafindan afaroz edilmis bir melegin son cirpinisi, kendini hic var olmadigina inandirmak. O inandirmak ki tum cinslerinin nefretiyle yogrulmus bir kilicti kendini begenmisin elindeki. Bir ozlemin kiyisindaki nehir, dinle, bir sozun sonundan ta en basina kadar takibinde tum ruhlar senin.
En sonunda;
Bu gun bahcesini feth etme zamani bedenin; curetkar bir ruzgar sabahin ardina taktigi. Gelinciklerle suslu bir tactan daha degerlisi var mi? Bulutlarin arasinda yok olan bir kirlangicin tasidigi bir tilsim di boynuma taktigim bu gece. Bir bazi zamanlarin, anlarin kiyisinda dolasan duslerim. işittiğim sesler sana mi ait? Ben miyim yoksa seni duyumsama cabasinda olan. Ozlemlerimin sonunda buldugum tilsim gene bir kirlangicin gagasinda.
Yürüyor...!
Zaman ellerimde, mantığım parmak uçlarımda, ayaklarımsa gövdeme ters. Ayaklarım dönüyor,kararan gözlerim ıslak saçlarımı izlerken, suskun dilimse yeniden konuşmayı öğrenmeye çabalıyor. Alaca lacivert bir yürek benimkisi tüm tonlarıyla mavinin dans ediyor, parmak uçlarım beynime hükmederken, devrik olmayan cümleler kurmaya çabalıyorum bu kez de tepetaklak bir kekeleme çullanıyor üzerime. Acıyor yapma. Sustur gözlerini diyor yürek. Ama nafile sabah’ım ben, gece belki de kor karanlık, alaca lacivert asla gündüz değil ama. Bıçak sırtı bir yaşamak hep söz konusu olan. Çullanmışlar yüreğe, parçalanmış, peşmürde ve pişman dönüyor kaburgaların arasına.! Sığınağına.
Zaman...!
Hep gözlerimde ama takipsiz bir imleçten başka ne ki Yelkovan ve Akrep. Takipsiz ama nereye gideceği belli hep. Ve kavga göbek adım benim. Çabası yetmiyor depresyonların en gizlisini saklamaya, belki de! Belki de... en apaçık olanını saklıyor kamufle edip gizlilikle. Masal belki de yaşamak, kötü kalpli. Bazen de melek oluyorum ama ortası yok gene. Sabahları kovalarken gecenin kucağına düşüyorum hep.
Yutkundum
Yoksundum çünkü uykularımdan
Ve;
Tanrıların kovaladığıydım
Bir rüzgar geçidini izliyordum
Gölgelerin oynaştığı yıldırım’ı
Sakat bir kısrakla çıktığım yol bu.
Bir düş tarlasından biçtiğim hayaller.
Kendini korumaktan aciz
Bi korkuluk yüreğim.
Ve
Düş görmeyi unutmuş ben.
Ses;
Yalnızca o kaldı
Aralandığında yaşamın külleri
Ağlar gördüğüm bir bebekti;
Koş
Su ver o’na
.................................................Kızıma
Saat turuncuya çalıyor
Alaca yıldız gece;
....................Yarı donuk, yarı ay,
.......................................Yarı puslu, yarı ayaz
Yaklaşıyor;
Üşüyor ve hissediyorum, ağlamaklı bir gecenin sonundan çıkıp giden bir gölgeydin sen. Eğilmiş tüm cesetleri toplamaya gidiyorum gelir misin? Bir beden bulsam kendime, alaca bir sabahta konuşup ikna etsem benim olması için, izin vermesi için kullanmama kendisini. Bir ruh’um ben, ölmüş bir ruh beklide, yitirdiğim bedenimi yarı aksak ararken bulduğumdu o. Hissediyorum üşüyeceksin,alkolik bir ressam gibisin ey sen nasıl çizmişsin hayatımı bir baksana.Yüreksiz gölgelerle oynuyorum oyunumu, avare bir ruh benimkisi avare,şekilsiz,eciş bücüş. Nur yağdı bit pazarına, eskimiş ruhumun pazarlığına geldi iki iblis, kim bilir satarım belki.
Sessiz;
Avare bulutlar gibi gözlerim benim, ne yaptığı nereye baktığı belli olmayan taşıllaşmaya yüz tutmuş bir bedenin desteğinde bakıyorum sana. Ey yaratıcı. Neyim, neyim, neyim.Bir isim ver bana, sevdiğin olsun, birde beden yepyeni, kaç bedendir aynı şey bırakıyorlar ve gidiyorlar.Gördün mü o ağlayan bebeği? Geldi diye ağlıyor dünyaya, ağlayarak da gidecek tıpkı yaşadığı gibi. Benim o evet, evet benim tüm yoları bırakıp olmayanı arayan.Yarattığın şu ucubeye bir bak.Bak ve sorgula sende kendini.Sorgula ki yapmayasın aynı hatayı.
Sonum;
O geceyi hatırlıyorum; şarkılar söylediğim son geceydi o.Yağmur yüklü bir gözbebeğiyim artık, kaç yürektir nemli, kaç yürektir kötürüm.Bir tırtıl gördüm bu gün. Yağmur sonrası sarılmış sımsıkı bir ağaca kelebek olmayı bekliyordu.Dertleştik biraz;
HALA SEN MİSİN?
Bir çift mahzun gözbebeğiydin sen
Belki, belki birazda deli fişek bir yürek
Ve
Sendeydim ben, sensiz ve sessiz
Aramıza hoşgeldin