istemeden mi serpiyorsun bir avuç suyu
istemeden mi yanan yüzüme bilebilsem
bir kapıdan ay düşer gibi kutsal sığınağıma
parmaklarını gergin tellerden esirgeyen kuğuyu
ben istersem kendi şiirime dışardan da uğrarım
lâleliden bir yağmur gibi toplarım kirpiklerini
şehir ki boynuna kan düşmedikçe konuşmaz
ay düşmedikçe deniz ve dağlanmadıkça şiir yarım
gerçi ay ışığına sığdıramadım ağzıma kar tutarak
ağrılarımı ve ışıklı suların konuşmasını
gümüştü vakit gümüştü ve görmüştü boynunu
bir kuğunun aynasından sızan mercanlı ırmak
eğer çiçekler yağıyorsa yakın demektir kanat
açacağım kanıma değen sözün yontulu istifhamına
bir yerde zeytin ölüyorsa orada çekilen bir deniz
dişlerinin arasından glayörler gülümseyen cellât
sen boyuna atların koştuğu eyersiz duvarların
rüzgârdan kasılan mafsallarına gömerek sevdayı
kanayan bir şiirin okuyacaksın terkisine kurularak
kuşkulu böğründen gecenin ve boşalan damarların
tam da boşalan bir okun okuyucusuyum yayından
ölüm boş bırakmadığını bilerek hiçbir boşluğu
dolaysız soyulan bir elmayı dişler gibi ayın karnında
düşen söz değil kafiyesi çocuk olan şiir sarayından
ben seni ki gördüm durduğun yerden bir şelâle
tanrının üstüne gül attığı bileklerinden köpük düşerek
şehri mi süslüyordu yoksa saçların mı uzuyordu birden
dilimin altında bir mühür gibi müntehir sakladığım lâle
olur ya göğsüyle güvercin tüneyip parmaklarına nisyan
sınanır değildir sustalının ağzında oturan gölgede
susarak azalır sanılan gerçeğin çok çalgılı acı korosu
dönecektir her zaman insana başlayarak insandan
böylece konuşursam teleklerle yazılan kitapların ağzı
belki açılır ağzımda bağışlanan kelimelerin ruhuyla
sonra ağzının sedefinden toplayarak vurgun yediğimiz
babilden artakalandır kaybettiğimiz denizlerin enkazı
kanıma söz değiyor baktığın her yerde gerilen bir zar
gibi duyarlı kanım şiiri damıtarak astımlı imbiklerde
çoğaltan kadınların avluda işledikleri şark çıbanı yıldızları
gidenlerin mintanlarından bilip gizlice devşirilen bahar
öyleyse kesinleşen bir ağrı kalacak boyundan eğilerek
bir yanardağ kadar sineme çektiğim en ince elifin imgesi
öyleyse bekletmeden vakti gelen hiçbir kanamayı
çok rüzgârlar üfleyen cam ustası gibi aşkı yaşamak gerek
Kayıt Tarihi : 5.7.2007 08:50:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!