Narsist Bir Kadınla Hayat Kurmanın Bedeli;
Evlilik, insanın yeryüzünde bulabileceği en güvenli limanlardan biri olmalıdır. Fırtınaların ortasında, sığınılacak bir liman…
Gündelik hayatın ağırlığını hafifleten, insanı kendine yabancılaştıran dünyada yeniden “evinde” hissettiren bir bağ. Fakat bu liman, yanlış kişiyle paylaşıldığında fırtınadan korunmak yerine, bizzat fırtınanın kendisine dönüşebilir.
Bazen erkek, parlak ışıkların büyüsüne kapılır. Bir kadının göz alıcı özgüveni, kendinden emin duruşu, kalabalıkların dikkatini çeken ihtişamı… Tüm bunlar, başta bir mıknatıs gibi çeker. O kadın, diğerlerinden farklı görünür: güçlü, cazibeli, ulaşılamaz… Fakat çoğu zaman bu büyü, narsisizmin altın yaldızlı perdesidir. Ve perde açıldığında sahnede duran şey, bir sevgi hikâyesinden çok, bir tahakküm hikâyesidir.
İlk Karşılaşmanın Yanılsaması;
Narsist bir kadınla karşılaşan erkek, ilk anda kendini özel hisseder. Çünkü narsist, karşısındakine kendini dünyanın merkezindeymiş gibi hissettirmekte ustadır. Büyüleyici sözler, dikkatli bakışlar, hayranlık uyandıran bir cazibe…
Erkek, onun yanında “farklı” olduğunu zanneder. Ama bu farklılık uzun sürmez. Çünkü narsist kadının ilgisi aslında karşısındaki kişiye değil, kendi ihtiyaçlarına yöneliktir. O, erkeği bir birey olarak değil, kendi hikâyesinde rol alacak bir karakter olarak görür. Bu rolde erkeğin görevi, alkışlamak, hayran olmak ve beslemektir.
Empatinin Eksikliği: İki Yalnızlığın Hikâyesi;
Sağlıklı bir evlilik, iki insanın birbirini dinlemesi, anlaması ve gerektiğinde kendi bencilliklerinden vazgeçmesiyle büyür. Oysa narsist kadının iç dünyasında başkası için yer yoktur. Onun evreninde tek bir merkez vardır: kendi benliği.
Erkek bir gün işten yorgun döner; belki omuzları çökük, gözleri halsiz. İçinden tek bir cümle bekler: “Zor bir gün olmuş, dinlen biraz.”
Ama narsist kadın bu fırsatı kendini anlatmak için kullanır. Kendi gününün ne kadar ağır geçtiğini, ne kadar takdir edilmediğini, nasıl yorulduğunu sıralar.
Ve erkek, o anda en derin yalnızlığı hisseder: Yanında bir insan vardır ama yanında kimse yoktur.
Sonsuz Onay Açlığı;
Narsist bir kadının kalbi, beğeniyle çarpar. Onaylanmak, övülmek, sürekli takdir edilmek onun varlık sebebi gibidir. Eğer bu ihtiyaç karşılanmazsa öfke, kırgınlık ve suçlama başlar.
Bir akşam yemek masasında erkek dalgınsa, narsist kadın bunu hemen kendine yontar: “Beni artık çekici bulmuyor musun? Benimle ilgilenmiyorsun!”
Sevgi, artık karşılıklı bir bağ değil, tek taraflı bir performans hâline gelir. Erkek sürekli sınanır, sürekli onay vermek zorunda bırakılır. Ve sonunda kendi duygularını değil, kadının egosunu yaşatmaya hizmet eder.
Manipülasyonun Sessiz Tuzakları;
Narsist kadın, istediğini elde etmek için duygusal oyunlarda ustadır. Suçluluk yükler, vicdan azabı uyandırır, erkeği kendinden şüphe ettirir.
“Beni sevmiyorsun artık.”
“Benim için hiçbir şey yapmıyorsun.”
“Benim yanımda olmayı hak etmiyorsun.”
Bu cümleler, bir erkeğin zihnini yavaşça aşındırır. Zamanla erkek, kendini sürekli suçlu hissetmeye başlar. Gerçekte sorun narsistin doyumsuzluğuyken, erkek kendi yeterliliğini sorgular. Bu, bir ilişkinin en tehlikeli tuzağıdır: kendi öz değerini kaybetmek.
Çatışmadan Kaçış ve Özürsüzlük;
Her insan hata yapar, her ilişki çatışma yaşar. Ama sağlıklı bağlarda çatışma, birbirini anlamanın yoludur. Narsist kadında ise durum farklıdır: Özür dilemek onun sözlüğünde yoktur. Çünkü özür, zayıflık ve yenilgi olarak görülür.
En küçük eleştiri bile saldırı gibi algılanır. Erkek, bir gün basit bir uyarıda bulunur: “Bunu böyle yapsak daha iyi olmaz mı?”
Narsist kadının tepkisi büyüktür: “Sen beni eleştiriyorsun! Ben zaten yeterince iyi değil miyim?”
Böylece sorunlar çözülmez, yalnızca ertelenir. Ve her ertelenen sorun, ilişkinin temelinde yeni bir çatlak açar.
Güç Dengesi: Tek Taraflı Gösteri;
Evlilik, bir denge üzerine kurulmalıdır. Bazen kadın önde yürür, bazen erkek; ama sonunda ikisi de yan yana olmalıdır. Narsist bir kadınla ise denge diye bir şey yoktur. Onun dünyasında hep kendisi başroldedir.
Erkek giderek gölgede kalır. Zamanla kendi kimliğini kaybetmeye başlar. Artık bir birey değil, yalnızca narsistin hayatındaki seyircidir.
Uzun Vadede Tükeniş;
Başlangıçta parlak gelen ışık, zamanla göz kamaştırıcı bir körlüğe dönüşür. Narsist kadın sürekli dışarıdan beslenmek ister; sosyal medyadan, başkalarının hayranlığından, çevresinden… Bu yüzden erkeğin sevgisi hiçbir zaman yeterli gelmez.
Erkek, ne kadar çabalarsa çabalasın, daima eksik hissettirilecektir. Çünkü narsistin kalbi, içi boş bir kuyudur: Doldurulamaz.
Böyle bir evlilikte güven kaybolur, samimiyet erir, bağlar zayıflar. Geride kalan yalnızca, içi boşalmış bir birlikteliktir. Birlikte yaşanır ama birlikte olunmaz.
Sonuç: Sevginin Kararmış Aynası
Bir narsist kadınla evlenmek, ilk bakışta cazip bir macera gibi görünebilir. Ama uzun vadede bu, sevginin değil, sabrın tüketildiği bir yolculuktur. Çünkü narsisizm, evliliğin özünü – empatiyi, sadakati, karşılıklı büyümeyi – yavaş yavaş kemirir.
Evlilik, iki insanın birbirini tamamladığı bir yol olmalıdır. Fakat narsist bir kadınla evlilikte bir taraf sürekli büyürken, diğeri küçülür. Bir taraf sürekli alırken, diğeri sürekli verir. Ve sonunda sevgiden geriye yalnızca tükeniş kalır.
Gerçek evlilik, iki kişinin omuz omuza yürüdüğü bir yolculuktur. Ama narsisizmin gölgesinde bu yol, tek kişinin sahnesine dönüşür. Erkek, sahnede bir seyirciye, bazen de bir figürana indirgenir.
Ve o noktada, evlilik artık bir ortaklık değil, bir esarettir.
Korhan KÜLÇE
Korhan KülçeKayıt Tarihi : 14.9.2025 12:00:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Korhan KÜLÇE
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!