kurşun delip geçer yüreğimi,
ve karanlıkta bir korkak yere düşer...
saklanır ümitler,
saklanır dilimin arkasına...
bu gülümseyiş, şımarık bir çocuk gülümseyişi değildir: saplanır..
Geçtim de geldim…
Bahçelerin sarı yapraklarını,
Kuraklığın içinden,
Sonsuz heyecanımla…
Bir çardağın altında yağmurdum,
Koştum da yetişemedim…
Soluk soluğa,
Bitkin…
Aslında,
Küçük sağanaklardan daha zararlı,
Gel!
Sen!
gelsen, karanlığın ortasında ki gonca!
uzanırsam, bu rüya...
uyanırsam, bu düş...
I
Dipsiz bir kuyu
Sesimin gerisin geri bana döndüğü
Siyahın görkemi
Ve içinde ihmalkar cesetler barındıran bu ruh
Bu aşifte neşesiyle
bir?
hangi akşamdan arta kaldıysa; odur?
kan rengine dönmüş, dizleri,rokasında ekşi...
bir yudumun ardından bir kaç cümle,
uyuşuk anason!
damlasaydında,
Sevdanın koridor kokusu,kirlenmiş;
aylaklarının altında güneşin yüzü...
baksan gözün kamaşır...
görsen, gözlerin olurdu...
sağaltıp kendini ücralara,
Bu siyah göklere baktıkça;
Baktıkça belirsiz karanlığa,
İri gövdeli bu Azrail’in kırmızı gözyaşlarında,
Boğuyor beni bu kan…
Bir tutam buhran,
Bir avuç lanet çalıyorum suratıma,
Aşksız geçen sürenin “zarfındaydı” aslında söylemem gerekenler...
Belki ben hep bağıra bağıra susuyordum.
Konuşsam belki değişecek, olanlar olacaklara gebe kalacak.
Ama bir süre daha susmalıyım.
En azından birkaç asır…
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!