Okyanusların fitlerce yukarısında…
yaşatalım çocukları annelerinin sevgisinde...
Ayrılıktan sevgiye kadar yürüyelim marşlarla!
Her sevgilinin gözyaşlarında boğarken tüm zalimleri:
Ve linç ederken yalancıları,
Elimizde şarkılar elimizde şiirler…
nerdedir bu soğukluğun açık penceresi?
söylesene nerededir kapısı bu kaçışın?
sen: 'artık konuşulacak herşeyi sömürdük? '
ben: 'sana dokunmak kadar yakın...'
avuçlarımı parçalıyor neşter yokluğun...
ilk ışığını emiyordu deniz...
martıların kanatlarında,
is, tan, buldu sabah...
dünkü gibi, aceleci
yarınki gibi yorgundu bu kent..
Yıkılan umutların yeşerdiği verimli toprak,
Çocukların gözündeki masumiyet,
Kuşların çığlıklarına bakan bir eskici,
Oltasına takılan yosuna kızmış bir balıkçı,
Çocuğun üstüne ince giydirdi diye karısına kızan bir koca,
Çimenlere basıyor diye gençleri kovalayan kalp hastası yaşlı bekçi,
I
öfke
kendinden geçmiş dirayet
- ki sessizlik bozar bütün yeminleri
gürültücü sevgileri
öfke
Maria...
yak ışıklarını kentin, sarı sarı...
küçük noktacıklarda hayat, akar ya...
belki geç belki erkendir ama...
akşam geceyi alır koynuna...
sen perdelerinde saklan yine Maria..
Kuralsız ve çekişmeli,
Bir aşkın güneşi yakıyordu bizi,
Ben bronzlaştıkça sen soyuluyordun…
Gölge,
gölge kaçışları bu.
İşte ölümün sesi yankılanıyor kulaklarımda...
İşte cennetin gizli bahçelerinden,
Ağaca yaslanmış gitarıyla bize seranat yapıyor o güzel insan,
Gözlerinde hüzün!
Gözlerinde ölüm!
Ve gözlerinde çaresiz bir haykırış! …
Sandığın kadar, yanıltgan,
Anladığın kadar yetersiz,
Nesne mi şu gördüğün gölge?
Gölgenin en kara yerinde,
Alay, alay bir serinleme...
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!