kimi kendini saldı akıntıya
yozdan kaçarken kimi mürekkebini
ama hepsi, izleri olsun da bilinsin içindi
yandaş bulmanın verdiği taddan suyu duyarak
...
ve dudağında hep yarım bir sövgüyü tamamlamaya daldı
geçsindi otuza varmadan ateş alan ömrün kalanı
.
Ustam,
kaldır aradan
kurutulmuş canı
ayır yongadan.. sızıdan! ..
Geçilebilir misin bir başına
Baba, nereden bulduydun bu dirimden sapanı
bak, vurdum omuzlarındaki kutsallığından insancıkları:
ki öğrendik; döl yatağından savrulan, taş olsa bulurdu cennetini
görünce gülümsedim önce utancımdan, ama
nişan alınca kadınların göbeklerinden bir atımlık dünyayı
Anılar zangocu sözcüklerin, avutamıyor şimdiyi
uçsuz bucaksız uçmaklarında koşarken hortlamış yürekler
sürgülü kentlerimin tapınaklarında sararmamıştı emzirdiğim nasırlar:
örmeye koyulduğum saçınla tutuşurdu evleri
kızılca kıyametin ererdi.. nehirleri taşarken ikimizden
.....................................................‘İnân-ı aklını verme bu nefs-i dûn eline
.....................................................Ayağına alma sakın kimsenin rikâb gibi
...........................................................................................................[Hayâlî]
Kunduracılar,
değişen yanlarım var
bari değenim olmasın, diye
Dedim olsun
adı yoktu çünkü sevdalıkların
ve kalbin kitabelerinde silikti adım
-tarih de düşülmemiş matematiğe inat-
bir yağmur nasıl işlerse toprağı
Al bu yarayı kanırt baba,
soy ağacından indiğinde baltalanmış gövdeye bak;
bak, bu kabuk bağlayan ölümü, çeyizinden çıkarırdı annem;
bunda bir yol derdim var.. bak,
apansız yarılıyor yer yüzünün bir yeri
Güneşin Bulunduğu Saatlerde Saklanan Yetime; Vapurlara Martı Atmak Yasak, Dedi Aydede
Hep torunsever ellerineydi erinliğim, hep
kent kent gezintilere çıkılsa da adam sıfatında
alacalığı yüklenip savulmak gereğiydi bu sayrılıklardan:
[Karanlıklar İçine Camekânlar Açtım]
[Gözlerini Bağladım; ]
[Rahleler Üstünde Tumturak Yazın]
I.
Dilin kimliği olur muydu erenler,
Ne kolay görünür.. eli cebinde gitmek aşktan
ıslıkların ezgisiyle silik.. yalpalayan boşlukları bağıraraktan
doğasının verdiği yetkiye dayanarak.. kadarı bile bırakılmadan yalnızlıktan...
Sözgelimi günlerden İstanbuldur
ama güftesiz bir gece gibi geçmiştir boğazından
Bu,
eylülün kokusu
yaz bozuğu bir büyünün
soluk soluğa bir bozgunun buğusu
el veriyor denizlere çekildikçe kıyılardan
kan yangını ve kan kızılı soyunan çınarlardan
Sevgili Mustafa, Delibalndiye ünlemiştin 'Ateşi öyle bir öpşün vardı ki / kanın soğuğa değdiği yerde koydun beni...' diye süregiden... Tesadüfen rastladım. Ani bir merak... Ve... Sensin... dilerim okursun, dilerim sesimin yankısı olursun... kalemin güçlüydü, daha da bilemişsin...