İstanbul'da doğdu ve yaşadı. Orta ve lise öğrenimini Vefa Anadolu Lisesi'nde tamamladıktan sonra İstanbul Üniversitesi'nde Elektronik Mühendisliği okudu. Lisedeyken elektronik devreler ve mekanik cihazlar ile amatör olarak uğraştığı için bu bölümü tercih ettiği halde, üniversitedeki uygulamadan uzak teorik eğitim nedeniyle ilgi alanı değişip, bilgisayar programlama ile uğraşmaya başladı.
Şiir yazmaya lise yıllarında başlayan Mustafa Soner Acar, üniversitede iken (aşık olunan kişinin dostluğunu kazanmak için sarfedilen çabayı anlatan) tek r ...
Ben değildim ki,
'Şairler yalan söyler' diyen.
Ama doğrudur, yalandı hepsi.
Ne 'nehrin vardığı deniz'din sen;
Ne 'dalgaların vurduğu sahil'
Ama alelade bir kız da değil!
Beklenir mi ayrılıkların yıldönümü?
Kaç yıl, kaç ay oldu terkedileli?
Seni mi düşünüp özleyeceğim ya da,
Hep böyle; ömrümün sonuna kadar?
Beni bırakıp giderken söylediğin doğru;
Bir buçuk aydır yoğun bakımda tuttuğumuz minik kedi Cango henüz iki aylık bile değil. Kısacık ömründe bir gün rahat etmedi. Sürekli aşırı ateş, sindirim sisteminde bozukluk, ama hepsinden kötüsü hareketlerini kontrol edememesi... Hala düzgün yürüyemiyor, yemek yiyemiyor, su içemiyor. Elimizle özel bebek kedi maması ile besleyip su içiriyoruz, tuvaletini yaptırıyoruz. Aç olduğunu kendisi anlamadığı için yemek yedirirken de çırpınıp kurtulmaya çalışıyor.
İlk defa 'anlamlı' bir hareket yaptığında (yerdeki birşeyi görmüş, ona doğru yürüyüp patilemişti) evde bayram havası yaşandı. Veterinerin vurduğu iğnelerle biraz aklı başına gelmeye başlamış, birkaç adımda bir durup kollarını çılgın gibi sallaması ve yuvarlanmasını saymazsanız yürümeye başlamıştı. Hatta tabağına gidip yemeğe-suya ağzını daldırıyordu, kafasını kaldırdığında ağzındakiler geri dökülse bile.
Ama yine de arasıra kriz geçiriyor ve ne olursa olsun ateşi hiç düşmüyordu. Ateşten dolayı vücudunun her yerinde yaralar çıkıp tüyleri dökülmüş olsa da ona aynı ilgiyi ve sevgiyi göstermeye devam ettik. Evdeki diğer kedilerimiz ise ona arkadaşlık ediyor ve hasta olduğu için fazla üstüne gitmiyorlardı.
Sıra veda etmeye geldiğinde,
Bakışların neden firari?
Gurur yapmam gereken yerde,
Gözyaşlarım neden firari?
Gemileri yakıp geldiğimiz sahilden,
(1)
Tepelere çıkınca birlikte,
Taşların arasından,
Kıvrıla kıvrıla akan sulara bakardı.
Onun gözleri sudaydı,
Numara yapma karşımda!
Yine 'sevmiyor' çıktı,
Şu papatya kadar olsun
Canın acımadı.
(28.11.1998)
Saat: 05.30
Güneşin doğuşunu seyrettim bu sabah,
Uykulu gözler ve mutlu bir yüz ile.
Yeni başlangıçları hatırlatıyor insana,
Gündoğumu ne güzel geldi gözüme!
Hep sarı papatyalar götürdüğüm kıza,
Bugün kırmızı bir gül vereceğim.
Aşık olmak suç mu ki,
İtiraf edeceğim?
Ansızın rastladığım,
Sandım ki sen değildin.
Seni sevdiğim zaman,
Böyle güzel değildin.
(30.09.1999)
Bir arkadaşım durup dururken bana, 'Visual Studio'nun 6. sürümü çıktı' dedi, 'sana CD’sini getireyim mi? ' Ben de program yazıyorum ama Visual Basic kullanmıyorum, yani hiç ihtiyacım olmaz. Yine de lüzumlu lüzumsuz her şeyi biriktirme huyum olduğundan 'Peki, getir, ne işime yarayacaksa! ' dedim.
İki-üç gün sonra üniversitede gezinirken; tam kafeteryanın kapısına gelmiştim ki, arkamda yürüyen iki kızın konuşması dikkatimi çekti. Birisi, 'bir yerden Visual Studio CD’si bulmam lazım' diyordu. Geriye dönüp 'Bende var, sana getireyim' dedim. Büyük bir sevinçle 'Getirir misin? Harika! Seni nerede bulurum? ' dedi. 'Elektronik mühendisliğinde okuyorum.' dedim. 'Yakınmış yerimiz, ben de Bilgisayar'dayım.'
O CD'nin ne sebeple elime geçtiğini çok zaman sonra düşüne düşüne anladım. Orada bir kıza rastlamış ve onu çok sevmiştim.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!