Kara kaderin pususu günlerime işlemiş,
Dört yanımdan sarılmış tüm mutluluğum…
Gençliğimi tüketmiş, son ununu elemiş;
Elbet bir gün burda da sabah olacak
Havayı şenlendiren bir kaç kelebek
Kapymda mavi çiçekler,
Güneş gözlerimi öylesine alır
En savunmasız yerimden beni vurdulardı,
Bir isimsiz acı, bir de garip kaygı sardı…
Acaba son nefesten önce ne yapacaktım
Bir kutsal vazifeydi kaldı, aklıma taktım…
Yaşam iki nokta arası çizgi,
Arkası görünmez buğulu bir cam.
Bilsen dağılacak muntazam dizgi,
Böyle seslenirdi meçhulden hocam.
Tutun semaları üşmek üzredir,
bana benzeyen kelimeleri seçtim
yalnız, ümitsiz, kırgın ve aşık kelimeler
kaç defa bedenimi şuraya koyup
Ey kadın, hafızana asla ismini koyamayacağın,
Nur yüklü bir duyguyu sessizce bırakıyorum,
Bana yaşattıkların ki senin ölümcül oyuncakların,
Onları senin ardından birer birer kırıyorum...
Yere inmeyen kayıp beyaz güvercinlerime,
Kalabalık bir cadde, çizilmesi zor bir resim gibi
Dalgın başımı gezdirirken içinde, vakit akşam olmuş
Bin dert ve neşeye giriftar etten kalabalığın içinde
İnsan sayıklarken yalan söylemez, bilirim; ne dedimse dedim, ne ettimse ettim, zaten yangın yerine dönmüşüm, senin umurunda mıydım, başkasının umurunda mı? Arkasındayım uyurken söylediğim adının, bu firari seslerin… Hayır, ellerimden kaçmadı, bu kelimeler, hele itiraf hiç değil, elbet bir gün paylaşacağımdan emindim seninle yaşadıklarımı... Ama en kötü kâbus bile uyanıncaya kadardır, okuduklarını kâbus olarak kabul etsen de bu kâbustan uyanılacağını haber veriyorum… Çünkü kurulu saatim işliyor ve öyle ya da böyle çaldığı zaman uyandıracak, saatin zamanı belli, irkilişse besbelli…
Bir rüzgâr düşün ılık ılık esiyor, o kadar yoğun ve o kadar yumuşak ki tırnağından seç teline kadar tenini okşuyor… İşte içimde peyda olan duygu bu rüzgâr gibi… İşte öyle bir rüzgâr beni esir aldı, hatta ayaklarımı yerden kesti, beni istediği yere doğru götürüyor, engel olamıyorum… Öylesine cismani bir şekle büründü ki, ellerimle dokunuyorum, kulağımla duyuyorum, gözlerimle görüyorum, inan görüyorum…
Bu duygunun ne olduğunu merak ediyorsun sanırım, … Gözlerimin önünden bir an bile gitmiyor yüzün, gülüşün, gözlerin, bir tutku oldun, hem de elem ile hazzın tutuşturduğu bir tutku… duygum beşeri bir aşkın ta kendisi…
ağır ağır iniyorum şimdi
sana sürünerek çıktığım
merdivenlerden
Zaman oldu başımı döndürdü bu dünyada,
Ne varsa güzellikten yana,
Hastaydım o güzel şarkılara, o eski fakat;
Hatıralardan yana mahzun parçalara...
Dalıp giderdim içimdeki saf duygularla,
Sensizliğin pınarında senin olduğun mekanlara,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!