Eceli gelmez mi bu cezanın?
Sürüm sürüm sürünüyorum sayende
Demirbaşı ettin beni tuttuğum parmaklıkların
Her soluk ziyan diye yazılıyor haneme
Sağım solum dilsiz duvar
Issızım şu köhne alemde.
Ne asam var elimde,
Ne dirilmiş İsa’yım.
Öylesine bir kulum işte.
Sıradanım...
Ruhum can çekişirken gerildiği çarmıhta.
Ne Leyla’nın derdindeyim,
Demek sende ha…
Yetim hayaller,
Issız rıhtımlar bırakıp gidiyorsun.
Daha söylenecek nice sözler,
Nice şarkılar vardı oysa.
Avutmaya kalkma boşuna.
Yelkenler çekiliyor geceleri içimden.
Fırtınasız denizlere masmavi.
Neye hasretim ben?
Nedir bu gönlümün deliliği?
Her gece aynı yerden,
Ve her gece aynı gemi,
Avare bir mevsimin kıyısındayım.
Oturmuş bekliyorum aşkımın son demini.
Zamanın gölgesine sığınmış anılarım,
Bir mendil arıyor silmek için şu kararmış terini
Yağmur yağardı ben sensin diye ben hiç aldırmaZdım
Herkes kaçışırdı ıslanmamak için,
Bense sen geldin diye şemsiye bile kullanmazdım.
Evet bu yağan yağmur sensin,
Damlalar saçların senin.
Ya da ben öyle sanırdım, hasretinden hıncımı alabilmek için.
Çiseleyen bir yağmur
Sabahın köründeki çiğ tanesi…
İşte budur sana nefretim.
Kini yok şiddeti yok
Yok gururumun sillesi
Gönül oldukça rehberim
İçine gizlendiğim yerdir yalnızlık
Başka yerim yok kaçıp kurtulmaya
Yar olmuşsa çoktan riya artık
Boşunadır yaşamak,
Yıpranan zamana yazık.
Yazık bunca nefese,
Ne çıkar yüzünde çizgiler oluşmuş,
Ellerin nasır tutmuş,
Ne fark eder.
Sen gönlümün baharı olduktan sonra,
Bana ne ki...
Boş ver...
Martı çığlıkları dindiği an,
Deniz dalgalara küstüğü zaman,
Gel.
Rüzgarın gücü tükendiğinde,
Faniler sessizliğe büründüğünde,
Gel.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!