babamın öğütleri hatırımdadır hala.
daha yeni farkettim; haklı imiş pek ala.
derdi ki o ulu zat 'oğlum sırtın pek olsun;
şeş den ziyade zarın hayırlıysa yek olsun'
biz üç erkek kardeştik; söylerdi ki her defa,
söndürdüm ışıkları; bu gece mumlar yansın.
sükunet istiyorum asırlar kadar uzun.
ölüm çıksın; uykumda şakağıma dayansın.
hülyası bozulmasın elimdeki son koz'un.
kapıları kapattım,üstüne kilit vurdum.
ne garip muammadır,sarıp sarmalar beni.
davetkar bir eda var sukünetin içinde
hal ki bana andırır sarmaşık güllerini
başlayınca tahribat beynimin süzgecinde.
taş o kadar sert değil; toprak toprak kokmuyor.
çıktın basamakları peşi sıra ansızın.
şimdi üstten bakarsın geçmişe geleceğe.
sırtın dolu tecrube; dinmez mi sızın?
'höst'bile diyemezsin küçücük bir böceğe.
yorgunsun,anlaşıldı; daha yolun başında.
her doğan gün geceye gece de güne gebe.
seher ve günbatımı seni seçmişler ebe.
gün bildiğin olguda oynanırmış körebe.
farkına vardığında yaşın kırkbeş olmuştu.
haliyle çökmüş beden,saça düşmüş kırağı.
hüzünlü bir gün daha biterken yorgun argın,
köşeme çekilmişim kötü bahtıma dargın.
bilirim ki en yakın,yarın sabah olacak.
sabah olunca yine açan güller solacak.
istemem gün ağarsın istemem güller solsun.
kaderedir sitemim dört duvar arasında.
gardiyana sövmüşüm neden beni salmıyor?
bu dünyanın değilim pulunda, parasında.
keyfimden mi burdayım,hiç mi akıl almıyor?
yaşamak ve ölmek arasındaki
farkı sordun madem
caymadan söyleyeyim
ey ehli meczup adem.
biz seninle bu karşı yakaya
bu karşı yakanın
ve zamanın poz gözü
lahza başı resmeden
ve çürümüş azı dişi
öğütürken bir kavmin
yedi göbek ötesi
macerasını bile...
dün uykumda ansızın sabaha karşı ölen,
içimdeki çocuğun salası okunuyor.
acısı tatlısıyla hayata her an gülen,
bu çocuğun salası kanıma dokunuyor...
İnşallah her şey gönlünce olur Mustafa abi :)