Ölmek için yeteri kadar cesur,
Yaşamak için yeteri kadar korkak olamadım.
Susmak için çok sebebim oldu, çoğu zaman susamadım
Konuşmak istediğim çok şey vardı, konuşamadım
Sustum.
Geceler gibi,
Dile gelmeyen bir yemini, heceler gibi
Cevapsız bilmeceler gibi
Sustum.
Kurumuş bir ağaç gibi
Ve bağlanmıştır martıların dilleri
Kör sessizliğe bıraktılar yerlerini
Gün dönümünde yalnız ve sessiz
Kalabalığa ve gürültüye gülümseyen
Şarkıları susturan, şiirler söyleyen
Sarı ışıklar, sokak lambaları
Yollar ve göz yaşları..
Sanki uzaklardan, çok uzaklardan seyre dalmışım
Bir çocuk yürüyor
Sarı ışıklar var,
Şimdi bir ak bulut belirecek dağların arkasında
Gece olduğuna bakma,
gündüz gibi, bembeyaz gelecek
Sonra bir Türkü dillerinde yağmurların
gözyaşları mutluluktan dökülecek
Ye’se düşme, sen değilsin Kâdir olan
Ne geceyi karartan sensin
ne güneşi doğuran
Geç değil henüz
sen değildin, bu sabah selâsı okunan
Tam da bir şiir dökülecekti dilimden
Seher vakti irkildim, kalakaldım
Dur! dedi bir ses
“Sakın yazma, sakın konuşma”
Sustum.
Gönlümün sustuklarını, haykırsam dağlara
Yalnızlığımı anlatsam onlara
sevdamı, çaresizliğimi, sensizliğimi..
Seni anlatsam sonra, sözlerini anlatsam
ağlatsam dağları, yerlerinden oynatsam
Titretsem semâları, yakınsam
Sensiz, yalnız ve çaresizim
Geceler bitmiyor, günler geçmiyor
Tebessüm etmiyor artık hayâllerim
Kan tutuyor geceleri, uyku görmüyor gözlerim
Sensizliğin gölgesinde kalıyor,
Yalnızlık kokuyor ızdırap dolu sözlerim
Sensiz geçen gurbet gecelerinde, sessizliği dinledim hep
Şimdi ben haykırıyorum gecelere;
Ey yorgun kalemimden akan mânyı, kâğıtlara döktüğüm an!
Ey gözlerimdeki kanlı yaşları, mısralara dizdiğim zaman!
Dinle! Bu kez de sen dinle..
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!