Kaybolmak, susmandan sana mîras kalacak
Önce susacaksın
sonra unutacak kaybolduğun düşler seni
Onlar seni unuttukça sen hatırlayacaksın
Unuttuğunsa yalnızca unutmak olacak
Pencereden kasvetli havayı seyrediyordum
Birden duvarların arasında bi kelebek belirdi
İki apartmanın arasında sıkışmış
bir oraya bir buraya, çırpınıyordu
Konacak bir yer bulamamıştı kendine,
çaresiz görünüyordu.
Ne kadar umûdum kalmışsa al benden
Ne kadar tebessüm kalmışsa al
Bilir misin?
Ne kadar zor umût etmek ve beklemek
Ne kadar günah bilir misin,
Susma. Bir kaç kelâm et
Kelâmın yüreğime değsin
Kelâmın cana değsin..
Susma, konuş
Fakat öyle bir konuş ki
Şâirin dediği gibi İstanbul
“bir alev halinde düştün elime”
Ve bir gün üşüyeceksin sen de
Kor alevler içinde
Bir rüyâ gibi donuk ve buğulu düşlerinle
karanlığa bırakır bazısı yüreğini
kimseler görmesin diye
kimse bulup incitmesin diye
oysa en karanlık acıdır, yalnızlık, bir kalbe..
en acı yalnızlıktır, karanlık, bir kalbe..
Kıtreyledi lâin, nefret-i şedîdim
Aks-i mevt eyledi şu leyl-i cedîdim
Ters düz oldu umûm efkârım
Noksanı varmış ki,
Tamâm oldu derd-i ferîdim
Bu gece yağmur çektim içime, nefes diye
Bıraktım damlaları, vurdular yüzüme
Bir sisli yoldu, yürüdüm
Bir yanı târumardı, gördüm
Güldüm sonra, inadına güldüm
Madde tuzak, mânâ tutsak.
Maddeye uzak, mânâyı tutsak, tutunsak, bırakmasak..
Bulsak, ne kaybetti isek bulsak.
Kendimizi bulsak evvel, sonra O’nu bulsak,
Ve aksak ayaklarımızla, O’na koşsak..
Konuşsak, yalnız O’na konuşsak,
Kül savurdu göklere vuslatı leylin
“Gel” diyemedi seherlere
Bahar gibi gelecekti oysa
Fecre tutulacaktı gözlerin
Ve yanacaktı saçların, aşkın nârıyla
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!