Mutluluk, mutluluk, mutluluk
Mutluluk denir durur ya !
Hep bir yerlerde,
Parada pulda, şanda şöhrette
Varlıkta, varlıkta...
Aranır durur ya !
-İlhami Arslan öğretmenimize.-
Burdur yollarında öğretmenim
Hasret hasret Susamlık Tepesi’nde.
Salda’nın turkuaz sularında ,Lavanta deresinde
Lisinia Doğa alanında.
Memleket ! Memleket !
Almış başını gidiyor,
Tut tutabilirsen.
Ayıpsız yaşamak ayıp olmuş.
Herkes germiş ayıbını göğsüne,
Ne zaman bir nohut tarlası görsem
Bir öğle vakti,
Elimde orak...
Yorgunluklara, sıcaklara, acılara isyan
Nohut tarlasını terk ettiğim günleri,
Kederlenerek anarım.
Kaç kere geçtim kapının önünden,
Işıklar sönük,perdeler kapalı.
Ama hep böyle olmaz ki,
Taşıyamam uzun zaman dillenmemiş sözcüklerin yükünü,
Bakarsın önüne
Şiir şiir çiçekler döküveririm bir sabah…
Keyfim yerinde Porsuk kenarında,,
Sular dalgalı Porsuk avucumda.
Her yer rengarenk, gök kuşağı gibi ortalık
Adalar hoş bir sefa serinliğinde gecenin
Akın akın insan selinde kafeler
Az mı dinlerdim radyo tiyatrolarını,
Çıt çıkarmadan,
Kapı gıcırtısını bile kaçırmadan,
Suspus karanlığında akşamların.
İşte yine günlerden perşembe,
Zaman durmuyor zaman,
İstersen saat kulesine doğru şöyle bir uzan,
Bak heybetli duvarına.
Saat kaç?
Vay aman vay!
Ömür geçiyor hiç bir şey anlamadan.
Dağ başındayız sanki,
Eşkıyaların kol gezdiği.
Yok yok! ...
Hırsızlarla yan yanayız,
Birbirlerini gammazlayan.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!