Bazen mümkün olduğunca
Uzaklara gitmek istersin.
Mümkün olduğunca yalnız,
Mümkün olduğunca sessiz,
Mümkün olduğunca ıssız.
Kendi kalabalıklarında yaşamak için.
Sesindi daha şimdi beni uğurlayan,
Bu asırlar kadar geçen zaman nedir?
Uzaklaştıkça senden, zamanı geri saran,
Boynumda bıraktığın nefesin midir?.
Mustafa Bilgiç
"Bir bedene iki aşk sığar mı" diye sordu.
Evet dedi birisi,
Hayır dedi birisi...
Beni mi bilmek istiyorsun?..
Bilme!..
Gökyüzüne kırbaç sallayan,
Muğlak bir ifadeyim,
Bir aksam üstü ufuktan bir kaç satır,
Düştü yakamozlarla sevişen sulara.
Sen bir fincan kahve,ben kırk yıl hatır
Ne çok şey vermişiz akan yıllara.
Sonbahar ayazı bozarken denklemi,
Ruhumda yandı aşkın özlemi.
Ağaca yaslanmıs oturuyor bir heykel.
Böyle derdim kendime dışarıdan bakabilseydim.
Boşluğa saplanmış bir çift göz;
Telaşsız, manasız iki renkli cam...
Ve!..
Bir köhne otelin karanlık odalarında,
İzimi sürüyor geçmişin hatıraları.
Süzülüyor tenimin üst kaldırımlarında,
Bir el deliyor göğsümü,buzdan parmakları
Yattığım yatak kadife kumaş bir canavar,
Bu gece,
Düşmeliyim dibine bir şişenin,
Bulamadıysa dudaklarım tenini,
Canı cehenneme düşlerin.
Bu savaş ne zaman başlasa,
Zihnim fethedilmez bir şehir gibi
Geceler katran, geceler kan revan,
Geceler bir uzun kervan;
Yolu belli değil, yolcusu belli değil.
Karanlığın aydınlığı boğduğu yerde,
Tükenen aşıktır, aşk değil...
...Gel!
Seninle portakal renkli,
Dar sokakları olan evlerin arasında yürüyelim.
Kim demiş,
Zamanda geriye gidilmez diye!
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!