İki beden, iki nefes,
Vurmalı göğüste o ses,
Ötesine geçip bütün bilinmezlerin,
Paramparça edilmeli bizi hapseden kafes...
Mustafa Bilgiç
Sanadır eksilip, azalmalarım.
Sanadır dağılıp toparlanmalarım.
Hayalini çoğaltıp zihnimde,
Sanadır senden kopyalamalarım.
Kışkırtıcı düşlerin tahrikine kapılıp,
Kafamı yastığa gömerken,
Bir kaçış değil.
Bir isyan değil.
Bir hüzün değil.
Bir sürgün değil.
Bu, bir inziva fısıltısının,
Tahrik edici çağrısına kapılmak.
Söyleyin ey düşleri katledilmiş kadınlar,
Hanginiz dayanılmaz acılarla rahminde taşıdı beni?
Toprağı yırtarak çığlıklar içinde hanginiz doğurdu beni?
Hanginiz meme verip emzirdi?
Hanginiz büyüttü?
Damarlarımda hoyrat hayatı hanginiz dolaştırdı?
Kendimi ararken ardında bir hayalin,
Koynuna girdim her türlü vebalin,
Ruhumu dağlayan amansız melalin,
Girdabında kayboldum...
Boğuştum kollarında hoyrat tutkuların,
Bu gece uzağım kendime,
Bir yıldızın diğerine olan uzaklığından çok daha fazla...
Milyarlarca ışık yılı saçılmış araya.
Ve madde uzayı bükmüyor,
Bu yüzden hükümsüzdür zaman...
Mustafa Bilgiç
Koptum her bütünden,
Bir kitaptan yırtılan kağıt gibi
Vedalar söküldü içimden
Sessizce Tanrıya yakılan ağıt gibi...
Mustafa Bilgiç
Yaşarken kavga edenler, şimdi sükûttalar,
Belkide fısıldıyorlar bize,duymuyoruz.
Kimbilir hangileri,korkunç bir azaptalar,
Geri gelip de anlatacak yok bilmiyoruz.
Gece,olanca kasvetini getirip örter,
Mor bir düş gördüm,
Mor bir trenin penceresinden.
Zaman geriye akıyordu
Ve güzelleşiyordu hayat.
Düş ve gerçeğin kesiştiği noktada,
Nedir dost?..
Elde paslı bir hançer mi?
Yoksa kınında bile ışıldayan kılıç mı ?..
Gündüz güneş olan mı?
Yoksa gece çökünce bile parıldayan ay mı?..
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!