Bir gün daha geçti tanrım
Yine geçit vermedi dağlar mucizelere
Yıldızlar kaymadı dileklerimle
Firar etmedi düşlerim
Dudaklarıma yapışan şiirlerle
Nefret edilesi çağda yaşıyoruz ne yazık ki
Hunhar avcılardan kurtulmanın
Mümkün olmadığı bir çağda
Denizin dibinde doğsak
Mutlulukla dolaşırdık
Yem oluncaya kadar en azından
Gün giderken penceremden
Soğuk gece ilişiyor yatağıma
Duvarlara bakıyorum
İslerin arasında
Donuk, demirkırı bir gölge
İkimizde de aynı kekremsi bakış
Duysaydın gün doğumunun şarkısını
Dans ettiğim sen olurdun
Ay ışığının gölgesinde
Açsaydın esrik semazenin kapısını
Gezindiğim sen olurdun
Biliyorum,
Kristal aynaya gömülü artık yüreğin
Uzandıkça daha derinlerine saklanıyor
Şiirlerimin çakırkeyif sanrılarına
Pencereden süzülen ay ışığı kadar aldırıyor
Ay ışığı yağarken
Turkuaz geceye
Hanımeli kokularına
Körpe esintiye
Buğulu şarkılar dolduruyordu
I
Bu gece şarkılara senin ismini verdim
Dilimde lodoslar, poyrazlar, sam yelleri
Başımdaysa kavak yelleri
Artık bilinsin istiyorum
Uyanmak düşün en güzel yerinde
Ya da uyumak düşsüz gecelerde
Dalınca hayal âlemine
Yaşam bulmak bir bulutun bedeninde
Çıplak ellerin gezinirken imgelerimde
Görmek ne kadar da farklı olacak sanırdım
Karanlığını gecelerin
Ve gerinerek ışımasını günün
Oysaki her şey aynı
Parktaki çocukların çığlıkları
Köşede gitar çalan adamın neşesi
Ayın karanlık yüzü
Düşünce payıma
Beğenmedim açıkçası
Ama, ne yaptın ki
Aydınlığı istersin deseler
Verecek cevabım da yoktu
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!