1972 / Van / Gevaş...
Gevaş'ın durgun kıyılarında çekirge seslerine
karışıyordu annemin esmer sözcükleri,
kaybolduğu masalda yolunu bulmak için, ardında
sözcüklerini unutan bir çocuğun yalnızlığıyla büyüyordum.
İlk hecesi zor öğrenilmiş bir 'ben' olan gözlerimin ufkunda
büyümek,
kimi dillerde yaşamaktı; kimilerinde ise...
Zaman, Kafka'nın günlüklerine izi düşmüş bir kül yığınıyken,
heybemde kalan yangınlarda bir varolma masalıydı şiir...
Maviye tutunmuş değirmen
umut dağıtan sıcaklığıyla
değirmenci kardan adam renginde
emek kokan.
Ben, babam ve güneş
Kaç iklim yaşlanır ellerinde zamanın
kaç sokak üşür
yoksul düşlerinde boyacı çocukların
kaybolan ay yalnızlığında…
Ayda yaşlanır biliyor musun?
Dilovası sokakalarında
gökyüzü karanlık
ay görünmüyor
kuşlar şaşkın uçuşuyor göklerde
bulanık bir yel gibi...
Dizinin dibine otururdum dedemin
Çözülürken dili söylencelerin.
İçimin ırmakları hüzün akıyor bu gece
yalnızlığın buzdağlarına çarparken ömrüm
gecenin şarkısını söylüyor yine de aşk
Artık hüzünleri yüreğime nakş edeceğim
Halepçe'yi türkülerime sararak
napalm yağmurunun altından
çocuk ölülerinin yamaçlarından geçeceğim
elma çürüğü kimyasal kokularını
misk gibi mendilimin arasında saklayarak
Babamı beklerdim akşamları
Toprak damlı evimizin penceresinde.
Umuzunda tırpanı
Elinde tırmığıyla
Çıkar gelirdi
Üstünde kuruyan
Gölgesinde ne kervanlar konakladı ömrümün
Ne aşklar yaşandı/ bitti
Hiç biri
Seni unutturamayan.
Şimdi kavrulmuş çöldür
Mezopotamya da
Çan sesleri
Ezan seslerine karışırdı
İki mahallenin
Çocukları gibi...
Narçiçekleri taşır Dicle’ye Fırat
Mem u Zin’in gözlerinde tutuşurken aşk.
Aşk ki künyesidir yüreğine kazılan yiğidin
Okunur söylencelerde, dengbejlerin diliyle.
İçinde güneş taşıyan çocuktur Vangölü
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!