Vicdan ve üzerindeki evren kadar yük.
Sessiz figan, yürek tırmalayan.
Bebek ağlaması, sallanan beşik,
Aldatma hemen başladı,
Al sana ilki, yalancı emzik.
Avuntu, hayallerden aynaya yansıyan.
Sorgun, sorumdu oysa.
Bunca yıl neden yaşanırki yoksa.
Kilit paslı, işlemez anahtar, saf altın.
Tüm renkleri doğurdu yeşil.
Hani şu mor karanfil, kırmızı lale, dağdaki öksüz nergis.
Dinle beni, sonuna kadar,
İnsan nefesinden sisler,
Pus basmış tüm alemi,
Yamandır o diller.
Öz cana, siper olmuş gözler.
Boş kuzum, boş canım o sözler.
Rüzgar, fırtına, boran bekler bu murad,
Yolcu,
Büyük fırtına, emsalsiz büküm, siklon.
Zaman doğdu ve çığlık attı, karanlığı deldi ışık.
Ol dediğinde emsal’siz güzellik.
Oldu sonsuz âlemler, gebe sonsuz âlemlerle.
Şaşarım, tesadüfe zikredene.
Avdan pay alamayan sırtlan hırlıyor.
Sıranı bekle, akbaba, çakal.
Şah-ı arslan tam ortada duruyor,
Böyle değildi bu diyar,
Şimdi çimenlerde sülükler dolaşıyor.
Sıkıldım ben bu dünyanın kahpe yüzünden,
Durdum, hiçbir şey durmazken,
Gündüzü sevmem, hey, hey, hey, bil ki neden?
Bedenimi yer çekmekte, yüreğim tutsak, iki kafes arası.
Neyse ki cezam müebbet değil,
An bumudur, iki nefes arası?
Çile, bedeni saran dikenli kaktüs.
Fasıla az, unutulur elbet anda.
Bin kahkaha, inatçı eşşek.
Vücut bulmuş âlem, beni-ademde.
Ayna ben eridim sende,
Üstündeki kir, sendemi, bendemi ?
Sustum,
Susulacak zamanda,
Kelebeğin üstünde, dağ gördüm ben,
Boğalar, katırlar, küfesiz, eğersiz, çıplak.
Sustum,
Kuyruk sallayan, isminin hakkını verdi,
Onu görmedi serçe, kuru ince bir dal gagasında,
Martı, gün batımı yere konmadı, onları seyretti,
Davul çaldı ağaçkakan,
Tüm yankı, az kalan ormanda.
Güvercin ürkek, anca ağaçtan ağaca,
Rüzgardan söz aldım,
Meçhullere gideceğim.
İğne, iplik verin bana,
Yelkenim yırtıldı, onu dikeceğim.
Hem miço olacağım, hem kaptan,
Geceleri burçlara bakacağım,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!