Tut elimi gidelim, bilinen, bilinmeyene, olmayan sona.
Sen sıkıca tut ellerimi ve gözlerini kapat, unutma kulaklarınıda.
Aklın dehlizlerine at perçimini, ışık sızdırma.
Şimdi,zerre kadar sevdadan başka bir şey kalmışsa,hala oradasın,dünyada...
Haddeden geçmeden, haddini bilemen....
Yanmadan, haddeden geçemen.
Söz, öz bir olmayınca yanaman.
Öz paslı ise, sen canan diyemen....
İki kelam arası,
Batan ay, doğan güneş.
Hasbihal, sevgili ile katıksız.
Can, can özüne vurgun.
Şarapsız zevk, yanmakta buzlu doruk.
Yaşlı adam, bastonu kırık.
Kitaplar, başucumdaki kitaplar, siz beni hiç anlamıyorsunuz.
İçinizdeki öyküleri ezberlemişim, sıkılmışım, bezmişim.
Maskeler, maskeler, siz beni hiç anlamıyorsunuz.
Çöpe attığımdan beri, gel diyorsunuz, oysa sizi terk etmişim.
Yollar, yollar siz beni hiç anlamıyorsunuz.
Bilmiyorum hiç birşey.
Her şey gizemli.
Yön neresi dedi, yanımdaki.
Dedim ya itiyor yukarısı,
Yada çekiyor aşağısı.
Nereden bildin dedi ?
Kokularım, hafızam,
Her kıvrımı beynimin,
Çıkmaz sokaklar, tıkalı yollar.
Anahtarsız kapılar,
Aklımda kilitli,
Siyahın beyazın arası,
Ben bugün maviyim, masmavi…
Gök kadar, deniz kadar, turkuaz kadar mavi…
Hani diyorum, erse başım gök kubbeye, ya da sonsuza.
Mavi kokarım, mavi atar yüreğim.
Anadolu’yum, bir elim tuvalde,
Bir elimle boyarım tüm dünyayı maviye.
Gerçeğin önünde, bir karaltı durdu.
Seslendi bana, geri dön…
Dinlemedim, biraz daha yaklaştım.
Sıyırdım peçesini, kendimi gördüm….
Rüzgar aldı, şapkamı.
Boğaz, bank ve ben.
Tek başına ben.
Tek başına bank.
Ha sahi, bu saatler tenha olur İstanbul.
Hani şafağa iki, üç saat kala.
Bir uluğ ağacım olsa,
Bulutların kaçırdığını,
Yaprakları yakalasa.
Birde hafif rüzgar olsa,
Hani en ferahından,
Gelen uzaklardan.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!