Muhtemelen Insana 2 Şiiri - Seyfi Karaca

Seyfi Karaca
5087

ŞİİR


14

TAKİPÇİ

Muhtemelen Insana 2

Sonsuz sınırsız güç irade direnç bilgi algı beceri ve mutlak değişmez kudretin sahibi olmayan tüm diğer yeryüzü varlıkları gibi insanın da yüklenip binen her derde belaya soruna ve zorluğa karşı tahammül haddini aşan dayanıp katlanma zenginliğinin tükendiği bir kopma ve kırılma noktası vardır.

İnsan, sorumlusu olduğu hatırı sayılır yakınlıkta ve değerdeki en birincil hısım akrabalığa dahi olagelen iletişim arızası tıkanıklığa dair tahammül ve katlanarak idare etme sınırı sonsuz limitsiz olmayan halsiz güçsüz ve başka çıkar - çözüm yolu kalmadığı anda ister istemez o noktadan sonrasına koyacağı kesin kararlı sert tepkili duruşla türü ağırlığı cinsi ne veya sebebi küçük büyük her ne olursa olsun uğratılan hiç bir haksızlığın kimseye karşı özel imtiyazlılıkla kalıcı yanlış olarak tolere edilemeyeceğinin karakter ve kişiliğini ortaya koyması gerekir. Aksi takdirde kan ter içinde kalana kadar ömrünü berheva etse bile denge değerini bulmayan her emek ve çaba, kendini yok yere ezdirip hem ruhen hem de bedenen sömürerek öldürenlere razı alışıp kanıksayarak geldiği gibi, sömürenlerin sürekli semirdikçe keyfe düşkün iştahını kabartan aç gözlülüğünü doyurmaya ömrü yetmeyip, her buyrulan şiddetli baskıya aşağılanıp küçültülerek bütün kahrı çekilmez sorunlarla boğuşup didişip dalaştığı eziyetten başka yaşam şekli kendine reva görülmeyerek, üstüne üstlük tüm bunlara mecbur ve mahkum enayiden sayılır.

Tam da kırılma noktasıdır, bu hassas eşik eğer akıl fikir vicdan mantık sevgi saygı sorumluluğuyla düşünüp davranmayıp ıskalanılırsa dünyanın evini barkını içinden çıkamayacağı belalara terkedip dalarak hayduta haramiye yalana yanlışa esir düşer insan ve yaşayan ölüdür ondan sonraki tüm hayatı. Göstereceği özü sözü bir tutarlılıkla kişiliği karakteri yerinde sağlıklı tepkiler karşılığındaysa, özgür iradeli akla vicdana dayalı cesaretinin ödülüyse hep kazanarak elde ettiği bedelin onurlu mutlu yaşamaya değer hayatın armağanları olacaktır.

İnsan sonsuz sınırsız bilgi beceri tahammül birikim kudret ve zenginliğin sahibi olmadığı içindir ki, hayatın tüm öğreten alan kurum birim saha meydan yapı unite çevre ilişki ve dolaşımlarına yola çıkarak eksiğini derleyip toplama keşfine çıkar. Bu yolda öğreten tüm yaklaşımların ilgi yoğunluğunu, eğilim yönünü , beceri haznesini, algılama kapasitesini, öğrenme isteğini, haz alma duygusunu, kavrama gücünü ve bilgilenme yatkınlığını gözetmeksizin genel geçer konu sunma, başlık açma, içerik anlatma yahut kompozisyon soğukluğu herhangi bir ücretli işi ücreti dışında kalan herşeye kayıtsız ve soyut kalarak , kalbi yakınlığı ilgisi ve sıcaklığı olmaksızın disiplin sergileme sonucu kendini dışa vurup ihtiyacı olan eksiğini dile getiremeyen insan, içinde boğulduğu kaybın örtüleri korkuları çekingeleri ve duvarları altından çıkamayarak hem sosyal - kültürel özgün gelişimini sağlayamaz , hem de hayati gereksinimi olan yaşam öğretisinin bellek ve bilincinden mahrum olarak öğrenme şevkini ve sorgulama yeteneğini damgalanıp rencide olacağı korkusuna haciz ve hapsedip, yüklendiği ölü hayat azabında ezilip bükülememin mirasını devralıp devreder.

Ölüde diride kederde tasada kaygıda şenlikte beşikten mezara tüm bir insanlık toplumunu yaşamın hengamesi ve hayatın doğal seyri içerisinde hata payı hiç olmayan insan porto tipi mükemmeliyetçiliğinden uzak, arada yaşanan her türlü küskün kırgın bozgun dargınlıklara rağmen odalar evler meydanlar dolusu sevinçte birlikte kutlamanın; üzüntüdeyse birlikte yas yutmanın günler haftalar aylar hatta yıllarca süren ortak yaşam paylaşımının vazgeçilmez dünyası ve paylaştıkça da yükü azalıp toplumsal değerde sevgiyi saygıyı ilgiyi morali umudu güveni hazzı hevesi coşkuyu aklı vicdanı sorumluluğu ilimi yolu dayanışmayı bağı bilgiyi beceriyi ahlakı saygıyı kaynağı geçimi sanatı kültürü dili hoş görüyü dağarcığı itibarı dokuyu kopmaz ayrılmaz zenginliklerle donatıp düzenleyen aidiyet dünyasıydı insanlık.

Hem ölüde hem diride çeyrek altından insan ölçer gibi kim vardı kim yoktuya idareten yahut usulen gösteriş caka sayımı için değil, herkes kendinden bilip belleyen katılımcılığı özü esasından duygusu düşüncesi ihtiyatı ve davranışıydı bu tükettiği kadar bütün toplumsal ilişkilerini ihtiyaçlarını ve gereçlerini büyük bir öz veriyle ve yaşadığı hayatın doğal denge düzeneğini bozmaksızın kendi kaynağından tedarik ve temin eden sapasağlam ihtiyat.

Piyasa ekranı kadar bakıp gören ayar tenkit tespit ve ölçütlerle orasını burasını yaptırıp bozduran tükettim usturasından azar işitip damga yemeye , kendi haline kovulmuş bırakılmış başı bozukluğun sonsuz bilinmez ve belirsizliklerine yıkıla döküle korkunç bir toplumsal bozgunun hezimetini akıldan özden sözden hatırdan sevgiden saygıdan duygudan izden yoldan kökten topraktan vicdandan düşünceden fikirden huzurdan ahlaktan emekten paylaşımdan algından adaletten özgür iradeli kişiliğini karakterini yitire kaybede insan, hayatı kaymış cinnet bağımlısı ve cehennem zebaniliğini özenip bezenmekte.

Yarının söyleyeceği söz yarının işiydi . Yarının işini gücünü davranışını yerini yürüyüşünü duruşunu ve hareketini sürekli dünyaya yer değiştirterek, yahut zamanı çelik kasalara beton sığınaklara saplayıp sıkıştırmaya zorlayarak, daha yarın gelmeden bugünden ölüm pahalı çıkmazlarla boğup öldürmek, hem insanın hem de ait olduğu sonsuz sınırsız kainatın karakter yapısına uyan bir şey değildi. Bu yüzden insanın asıl zenginliği olan akıl fikir duygu düşünce bilgi beceri sorumluluk mantık vicdan gibi danışıp sorgulaması gerekenlerini terkederek hiç bitmez tükenmez kayıtsızlığıyla bugünün dünyada talana tarumara yıkıma yağmaya uğramadık hiç bir maddi maneviyatı kalmadık aklı fikri niyeti durumu düzenini şiddete nefrete ayrışmaya çürümüşlüğe haydutluğa haramiliğe kıran kırana bozulmuşluğun huzursuz güvensiz ve mutsuz harabe hurdası olması, elbette ki elden gelen sebeplere bağlı ve hiç de kendiliğinden tesadüfü değildir.

Öyle ya... anıları yaşam örgüsünü dokuduğu ve dokunduğu yere anlatılası değerden insan hayatının köşe taşlarından biri ve dünyayı aralayıp gösteren kapı yolu penceresi eşiği olan liseyi bitirdikten sonra, bir daha sonsuz özlemlerin arzusu isteği olsa bile uzaklaştıkça birlikte yoğrulduğumuz yaşam kesitiyle çok şey söküp götüreceği görmek görüşmek büyük bir ihtimalle mümkün olmayacak olan hayatın her yerine savılmış yollanmış adresi öyküsü belirsiz mektuplar gibi kim bilecekti, kim hangi yolun yolcusu varayım derken tümden saplanmış kalmış, kim hiç tahmin edip ummayacağın kadar yoldan sapmış , histen soğulmuş , karakterden kişilikten bozulmuş özden sözden dilden gönülden itibardan alçalmış düşmüş, maddeden manadan değişmiş ve toplamda herkes kendi hayatında dahi bulunamayacak derecede durumu dengesi düzeni bozuk kayıplara karışıp, dünyası yıkılıp hayatı kaymış kararmış...

Mutlu dertli avara aşikar yolcu yaren gölgesiz suretlere gözükmez zahirlere ayan baygın çay çorba ayran filan, ne bulduysak aklım fikrim meylim fiilim , kısacası ben ve üstüme iyilik sağlık ruhum bedenime deli dolu kafa dengi biz hepimiz, nasip kısmet nerde neye isek, bazan da şalgam turşu limon nar suyu ne yalan söyleyim evet, içiyor da içiyor; içtikçe iştah kabarıp heves kamçılıyor, gıdım yudum aşk saki ben sevda sarhoşu içiyorum ne yalan söyleyim ..

Nedir ki ölene olana çare yokmuş da hani sonduz sınırsız olmayan ömrün haddin hükmün dirayetin, yapa bilirlikle yapmaman gerekenler arasındaki ince çizgi farkındalığıdır, her şartta iyilik güzelliği dileyip isteyende sağ ve baki kalabilmenin sonsuz sınırsız hengameleri içinden eğer ilmi ve itibarı denginde yaşanmaktan sapıp kaybolup şaşıp yanılıp yenilip yitmediyse , herkesin yaşam payına düşen yükü kahrı çilesi yahut çaresi çözümüyle huzura kavuşturup sevince bağlayarak sessiz sakine devrettiği dünya hayatı.

Dünya hayatını ilk gününden son demine saygıyla onurla huzurla ilgi denge sorumluluk ilim bilgi duygu düşünce vicdan dairesinden okuyup yazıp danışarak üstesinden gelip başa yitirmeye, işi bilen akılla, olan akılla da başkalarının da aklına sorup öğrenerek dünü yarını bugünü görünen yakın burayı ve görünmeyen uzak kainatı , nerde ne zaman aç susuz tesellisiz tiryakisiz kalınca, ne bulursam kafayi dikip hoşluğunda kalarak hayat serveti ve yaşam güzeli küçük büyük herşeyden zaman zuhura azık katık sofrası yaparak, olmuşu olacağı kendime sayıp nafakasında nesi varsa ordan yudumlayıp içiyorum işte hayatı. Kime nerde nasıl ne zaman ufku açık vadesi müddeti şartsız limitsiz aşka değer gönül dengim yaren diyarsa, cümle varlığını vazgeçilmez kıymetten bilip sayıp sevmesi benim harcım vebalim, cürümü hikmeti de bir o kadar ömre yazılı hayat yükü, boynumun da borcudur....

Nisan /21

Seyfi Karaca
Kayıt Tarihi : 11.4.2021 16:52:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Seyfi Karaca