Çocukluğumda bu nedir diye sorduğumda
Bir böcek dediler korkutucu ve tiksindirci bir duyguyla
Sonra ilave ettiler...
Cennet böceği
Hiç kaçmazdı
Dünya bir ahenk içinde sanırdım
Kargaşa ortasında yalnız kaldım
Kimsesizliğin içinden o çıktı
Dünya bir ahenk içinde anladım
Güzellikler etrafımda sanırdım
Öyle bir benlik ki kendini aramakta
Hırçın ve öfkeli yırtınıp haykırmakta
İçinde kaynayan su dışarı çıkmakta
Kudrete el uzatmış medet ummakta
Bazen çoşkun deniz bazen üzgün bulut
Asırların getirdiği tecrübelerle maharet sergiliyor tabiat
Hayranlık dizboyu iken beynin merkezinde beliriyor kainat
Bense biçare çöllerde ne arıyorum
UYANIYORUM
Dipsiz çukurlarda yanan avareyim
Feryadım duyulmuyor acep nerdeyim
Yakarışlar boşunaymış ne bileyim
Umudumu söndüren yoksa benmiyim
Yüce dağlar arasında bir başımayım
Sinemden açan güllerin kokusunu
Koklatarak tüketmek istememiştim
Gözlerde hayranlık uyandıran yapraklarını
Sararıp solduracağını bilemezdim
Kadir bilmez yüreğince
Tepeler arasında bağ yerimizde
Balkonunda oturduğum kanelide
Tatlı bir esinti değiyor alnıma
Nefesime karışıyor temiz hava
Çamlık karşımda yüksek dağa yaslanmış
Aydınlık odanın penceresindeki perdenin aralığından
gecenin koyu karanlığına bakıyorum
Şehrin ışıkları alabildiğine direniyor karanlığa
ama bu direnme çok cılız kalıyor
Hayalin içindeki bir gerçeğin rüyası
Sanki anlık göz kırpması
Sonu gelmez zamanın bitmek bilmez dakikası
Ne yaman bir cefadır ey kırık kalbim
Bir seslenişim var duyuyormusun yarim
Akşam karanlığına çok az bir zaman kalırken
Bir hüzün çöktü
Sen hala gözümde tüterken
Aşkı Leylada Tanıdım
Mevlada Yaşadım