Bilseydim her rüyada seni göreceğimi;
Gerçekten uzaklaşıp rüyalarda yaşardım.
Sevdana susayıp da sensizliğin çölünde;
Bir serap olsan bile yine sana koşardım.
Yüreğim huzur arar bir mehtap zamanında.
Kerkük bize ırak olub,
Türkmeneli Irak olub.
Bilmirem ki nece hâldir?
Aklımızda merak olub.
Desin dağlar gelip dile,
Gündüzleri göremem;
Ülkerlesin, aylasın.
Elinde yürekleri
Deldiğin bir yaylasın.
Ay göğe yükselince;
Hicrân oku yaydan boşanıp gelmiş ezelden;
Yârdan gelerek bağrı vurup delmiş ezelden.
Yıllarla berâber niceler yolculuk etmiş,
Yollar uzayıp gitgide incelmiş ezelden.
(Ali Şir Nevâî'nin "kelmedi" redifli gazeline Çağatay Türkçesiyle nazîre)
Her kuyaşdın manga kelgen cân-ı mevdû kelmedi
Toğdı künler içre ay ul yâr-ı mehrû kelmedi
Âşiyândın uçtı bülbül emdi hem-derd bolmagay
Gönül vermez idim güzele, meye;
Aşk uğrunda iman tazelemeye.
Göklerden mi inip geldin, nerdeydin?
Sanki Tanrı katında bir yerdeydin.
Sevda yeli değil bir borandır bu!
Seninle var oldu ömrümün kutbu.
Artık şarkılar bir başka çalıyor;
Her nağmesini bir hüzün alıyor.
Yıllar hızla geçip gidiyor amma;
Günler, aylar hep geride kalıyor.
Artık her şey kopkoyu bir renktedir;
Yâr! Ben cihâna geldim; kendime, câna geldim.
Yâr! Kendime gelince, kentine, sana geldim.
Bilemedim can mıydı, geldiğim, cânân mıydı?
Baktım ki gelirken, bir garip zamana geldim.
Uçun kuşlar artık çabucak uçun!
Huzur bulmazsanız ordan da kaçın.
Bizi bu diyarda yalnız bırakıp,
Arkaya bakmadan sizler de göçün.
Issız yerde boşa bekleyen hancı!
Açıldı yine bir gönül yarası,
Gurbetlere salan kader değil mi?
Dostun bile gelmez hâli sorası,
İçimizi yakan keder değil mi?
Hayli olmuş geçip giden şu zaman.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!