Ateş bildim güneşi, bilmeden evvel canı
Mumdan titrek ateşi, yakmış yedi cihanı
Kalbim liman ararken, yedim yârin taşını
Deniz suyu yerine, yuttum gözün yaşını
(İbn-i Mektum’a)
Âmâ’nın renk dünyası, rüyada kapı bulur
Gök-kuşağına sığmaz, yüreğime can olur
Sabır çatlar bir anda, dökülür kızgın sözler
Gecenin yok gecesi, yok bundan âlâ efkâr
Beni benine zindan, beni beninden bizar
Yakub’un dostu idin, bundan mıdır halvetin?
Anladım niçin yokmuş, hiç güneşe minnetin
Kalbin demir parmaklık, erimez maden değil
Âlemde benden başka, kimse amaden değil
Gönlüme sarkan sevda, bilinsin sıska değil
Güneşi tutan dağa, dayanmaz muska değil
Ben bir şair değilim, hele erbab-ı lisan
Belki bundandır eksik, dilimde bab-ı ihsan
Kalbimden hançereme el veren yolda iblis
Pusu kurmuş çetince, zelil hor dest-i necis
Her yanım kırık dökük, gel de hayra yor beni
Perçeminden son bir kez, sıyrılıp da gör beni
Sabrı cemil bilmedim, bilmeyesin hor beni
Benzi solmuş sokaktan, geçiver de gör beni
Beyhude uğraş olur sende bahar aramak
Başın alıp gitsen de kalsa bahara ramak
Hüsnüne mahpus düşen düşer kara ölüme
İnsanlık Nuh'tan beri bilmez böyle çürüme
Nemrud’un nardan zulmü, nur olur İbrahim’e
Nardan nuru ayırmak, düştü bizar halime
Gözlerimde raks eder, denizler yırtan umut
Yücelen bu sevdadan, habersiz harut marut
Seyir eyledim kalbin, ne de elvanmış yağmur
Ne ettim böyle hayret, ne kaldım böyle mahmur
Mektebin sükut meğer, konuşur dolgun dolgun
Ne dem kelâmla düşmüş, alem bu denli yorgun
İnsanın vardır elbet, kalbinden düşen kalkan
Yoksa niçin giysindi, Kudüs kızıldan kaftan
Musa’yla dildaşım ben, bileydim Harun nerde
Ömrümü sererdim de, koymazdım öne perde
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!