Aylardan şubat sonu, artık eriyor karlar
Güneş toprağı öper, birden anılar parlar
Kaldırım cıvıl cıvıl, yeniden açmış insan
Dadaş şehrine bugün, eşi bulunmaz ihsan
Üşendim dur demeye, öylece yağdı yağmur
Kurumuş dudağımla, izledim mahmur mahmur
Su gibi kaydı zaman, döküldü beyaz beyaz
Yandığım her gecede, yeniden vurdu ayaz
(İbn-i Mektum’a)
Âmâ’nın renk dünyası, rüyada kapı bulur
Gök-kuşağına sığmaz, yüreğime can olur
Sabır çatlar bir anda, dökülür kızgın sözler
Ateş bildim güneşi, bilmeden evvel canı
Mumdan titrek ateşi, yakmış yedi cihanı
Kalbim liman ararken, yedim yârin taşını
Deniz suyu yerine, yuttum gözün yaşını
Geceye nöbet tutar, çatıda duran sarkıt
Ömür gibi güneşle, tek tek erir bu yakıt
Ateş renksiz yakandır, usta öfkesiz döven
İlmik ilmik kalemle, çıraktır yaprak döken
Gençler sedir üstünde, eller tespih oynatır
Uzun uzun soluklar, çay suyunu kaynatır
Çay karanfil kokuyor, sanırsın toprak tadı
Kahve dertli dolsa da, geçmiyor hüznün adı
Geceye nöbet tutar, çatıda duran sarkıt
Ömür gibi güneşle, tek tek erir bu yakıt
Ateş renksiz yakandır, usta öfkesiz döven
İlmik ilmik kalemle, çıraktır yaprak döken
Nemrud’un nardan zulmü, nur olur İbrahim’e
Nardan nuru ayırmak, düştü bizar halime
Gözlerimde raks eder, denizler yırtan umut
Yücelen bu sevdadan, habersiz harut marut
Seyir eyledim kalbin, ne de elvanmış yağmur
Ne ettim böyle hayret, ne kaldım böyle mahmur
Mektebin sükut meğer, konuşur dolgun dolgun
Ne dem kelâmla düşmüş, alem bu denli yorgun
İnsanın vardır elbet, kalbinden düşen kalkan
Yoksa niçin giysindi, Kudüs kızıldan kaftan
Musa’yla dildaşım ben, bileydim Harun nerde
Ömrümü sererdim de, koymazdım öne perde




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!