Müebbet Kuşu
gece, sabahla
ay, güneşle
gözgöze geldiğinde
ben hala sokakları arşınlıyorum
kafamı kaldırıp binaların ışıklarına bakıyorum
heryer benim umutlarım gibi zifiri karanlık
herkes uyuyor
ama ben hala
dostların deyimiyle;
acıların ve sefaletin başkentini dolaşıyorum
sonra odama gidiyorum
ve sandalyeme oturup
boş duvarlara bakarken dalıp gidiyorum
yada ben boş duvarlara bakıp daldığımı sanıyorum
aslında ben; İstanbul'da boğazı seyreden biri gibi
DERYA'lara dalıyorum
sonra efkarlanıp bir sigara yakıyorum
işte ben seni o efkar sigaramın dumanına benzetiyorum
dumanda, sende içime doluyorsunuz
sigaramdan iki nefes çekip dumanı üflerken
aranızdaki farkı anlıyorum
duman içimden çıkıyor
ama sen hep içimde kalıyorsun
seni içimden çıkarmaya çalışıyorum
ama beceremiyorum
beceremeyeceğimi anlayınca hep orada kalmanı istiyorum
kaçmasın diye mahkumun başında bekleyen bir gardiyan gibi
ben de sabah ezanlarına kadar nöbet tutuyorum
yada ben kendimi gardiyan sanıyorum
aslında ben nöbet tuttuğum her dakika
daha çok senin mahkumun oluyorum
müebbete mahkum olmuş bir kuş misali
gönül kafesinin içinde çırpınıp duruyorum
ne sen açıyorsun gönül kafesinin kapısını bana
ne de ben kendim kurtulabiliyorum
Kayıt Tarihi : 12.6.2003 20:51:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
![Uğur Kızılkan](https://www.antoloji.com/i/siir/2003/06/12/muebbet-kusu.jpg)
TÜM YORUMLAR (1)