Bir şehir doğurdu çocukluğumu
Utanç mühür vurdu sevgilerime
Sokaklar çevirdi şakaklarımı
Gam şekti ufkuma kötü bebekler
Öldüm her an yeni ezalar ile
Bir Eylül gecesiydi anne,
Abim askerde
Gece uyanıverdik
Radyoda sert yüzlü insanlardan biri
“Netekim” diyordu hoyratça
“Netekim devlet her şeye hâkimdir”
Çehremizden sarkan sessiz bir ağlamaktı
Gün kızıla döndüğünde
Kızıldere kan akanda bir zaman
Yosun tutmuş taşlara vurduğunda başını
Yalnızlık kaderimizde göründüğünde
Pekin sokakları taş döşeli olsa da
Elif Banu’ya
Senin o duaların var ya
Kahreden duaların
Düşünce rüyalarıma
Renksiz ve şekilsiz bir nehir olan
Ve bir akşam oldu
Helalleştim palaskam, tüfeğim ile
Göz dedi, gez dedi komutanım
Arpacıktan seni gördüm
Vurdum
Bütün hasretleri öldürdüm
Filistin Çocuklarına
Bu sokaklar kokmazdı eskiden
Kan
Kokmazdı şehirler
Kan varken
Eskiden kan varken kan kokmazdı sokaklar
Belki söylemeseydi susmayacaktı da
Yanakları kızarmayacaktı utangaçça
Titremeyecekti sesi
Kapatmayacaktı yüzünü elleri ile
Atatürkçü olduğunu bilmeseydi
Susar tüm iklimler susar sermayem
Gün akşamdır vakit kutsal ayrılış
Gözlerimde ıssız bir bırakıştır
Ve yaşım yirmibeş tükenmek üzre
Bu ihtilal için ilk uyarıştır
Uzun bir yola çıkmış
Hesabı kitabı tutulmuş
Devrimci pazarlıklar taşıyan
Bir yanı pazaryeri gibi hengâmeli ve renkli
Diğer yanı solgun ve unutulmuş
Hep ideal ve ülkü taşıyan
Yiyin beyler, yiyin, yiyin
Madem boğazınız derin
Mide kavi, iklim serin
Kan, necaset, pislik, irin
Ne var ise yiyin beyler
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!