Mecnunum! düşümde gördüm Leyla’yı
Bir tebessüm ile göz kırptı gitti
Gönül sarayıma yüz bin yarayı
Salarak üstüne köz döktü gitti
Mahzun bakışında gizli nice sır
Saldın yüreğime kederi gamı
Bir elveda bile demeden gittin
Depreştirip kabuklaşmış yaramı
Zerrece bir ümit vermeden gittin
Bir hayalin kaldı, bir küçük resmin
Ciğerinden yaralı ve kanatları kırık
Yorgun, bitkin, çaresiz, inleyen bir zavallı
Dört duvar buz kesilmiş, tavan üstüne yıkık
Hasretin içime çöktüğü zaman
Başımı taşlara vurasım gelir
Yokluğun boynumu büktüğü zaman
Matem deryasına giresim gelir
Derd-i aşka duçar oldum, dinmez efganım benim
Ateş düşmüş sol yanıma, yanmaz mı canım benim?
Bu yaranın tek ilacı, tabipler vuslat diyor
Cananım verse de ümit, yok hiç gümanım benim
Gönül yarasına duçar eyleyip
Beni halden hale saldı gözlerin
Sihr-i tebessümle nazar eyleyip
Aklımı başımdan aldı gözlerin
Bir zulüm tûfanı sarmış Cihanı,
İnsanlık âdil bir nizam arıyor.
Oluk oluk kan yıkıyor her yanı,
Buna dur! diyecek düzen arıyor.
Git gide artıyor küfrün vahşeti,
Bir sonbahar akşamı uzanıp penceremden,
Edâlı tebessümle, gönlüme akıp gitti.
Sihri nâzar eyleyip, ayırdı canı tenden,
Solgun bir bakış ile saldın içime hüzün
Kar taneleri gibi, oturdu yüreğime
Hülyalara hükümran olacak asil yüzün
Gülücükler saçar da; bilmem ne zaman, kime?
Boz bulanık bakışın, layık mı o cemâle
Gönül dinmek bilmeyen bir yangının esiri
Yüreğimde küllenmez magmalar taşıyorum
Seneler eskise de eksilmiyor tesiri
Tasavvuru imkânsız sahneler yaşıyorum
Derdi aşka giriftar, hicrana dûçar iken




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!