Şans, kapıyı bir kez çalarmış
Onlarsa iki kez,
Kuş uçup,kervan geçmeyen
Yuvamızın kapısını.
İlkinde;
Tabiatın öldüğü anda,
Kokladım.saatlerce
Denizden esen tuz kokulu havayı,
Hatırladım,bir an
Leylak gibi ince kırılgan halini.
Kalp ağrısı,elem,burukluk
Nasıl da vurdu en derin yerimden,
Mahçup gönül,
Gel tut elimden
Gidelim buralardan.
Sivri kayalıklarla dövüşerek,
Çiçekli kumaşlara sarınıp
İkindi güneşini görmeye.
Benim de yolculuklarım var;
Solgun mavi denizlerde,
Kuytu ormanlar içinde,
Gri bulutlar üstünde,
Döneceğim zamanı bilmediğim
Yolculuklarım.
Suskunluklar bitmiyor
Gururumun yasını tutmaya,
Hıçkırıklar yetmiyor
Geçmişi yeni baştan yaşamaya,
Bilmem kaç şiddetinde,
İçimdeki depremler
Renklerin moru,
Solgun benzimin yorgunluğu,
Görücüye çıkan kızın çekingenliği
İle
geldim
sana
Bir kelebeğin ömrüydü yaşananlar,
Kıpır kıpır avuçlarımda tuttuğum.
Gönlüme usuca kayıveren,
Benek benek nefesimde soluduğum.
Olmak istemem siyah,
Hiç olmadım ki beyaz.
Oysa...
Siyahlar girdi aramıza,
Bazen de
Süsledim beyazlarla.
İnanmak istemiyorum ama
Gidiyorsun,
Ardında bıraktığın bin bir kırıntıyla
Boşver üzülmelerime,
Sen zaten dünden yolcusun.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!