Şu güzelin gülüşü
Gönlümü ısıtıyor
Kıvrılıp bükülüşü
Raks işte budur diyor
Saçları gül sarısı
Tıfli Ahmet Çelebi
Elinde avucunda
Nesi varsa savurmuş
Kışın şiddetli soğuk
Baştan aşağı onu
Ciğer gibi kavurmuş
Yine tuttu ahı deli gönlümün
Yüce dağlar boranlı mı karlımı
Çözüldü de hep bağları dilimin
Soruyorum hep aşıklar yarlı mı
Bahar geldi açıldı mı gülleri
Buruşuk nur elleri öpmelere zam geldi
Gözler bu gün aydınlık muştular bayram geldi
Silinsin düşmanlıklar silahlar bırakılsın
Barış dini islamdan bir kutlu bayram geldi
Memiş Dayı
Bu gün sabah otobüsümüze el kaldırdı.Durduk.Kapıların otomatiği bozuk olduğu için şoför,öndeki yolcuya kapıyı açtırarak çağırdı. “Dayı,buraya gel! buraya! ” Sarışın,gözleri soğuktan yaşarmış akan,mütevazi,şapkalı bir ihtiyar basamakları zorlukla çıkıp,içeri girdi. Ön koltuk boştu.Otur dayı şuraya dedi şoför.İhtiyar arkalara bakındı.Sonra “-İlk defa en önde yolculuk yapacağım.” dedi. “Bizim gibi kalenderler önde oturmaya utanırlar,hep arkada otururlar.”. Ben şoförün arkasında idim. “Bak dayı dedim. “Biz de kalenderiz,hiç sıkılma keyfine bak.”
Otobüste sohbet etmek pek adetim değildir.Kendi halime düşünür,mırıldanır yolu dikkatle inceleyerek,şoförle birlikte sorumluymuşum gibi uyanık kalarak yolculuk yaparım.Ama bu ihtiyarla konuşmalıydım.Çok yaşlı ve tecrübeli görünüyordu. Üstelik o da, şoför ve benim sözlerimden cesaretlenmiş, bizimle konuşmak için fırsat arıyordu.
“-Yeğen dedi. Bağ-kur yirmi iki milyar borç çıkarmış,dün Bozkır’da işlerimi hallettim,bugün de Konya’da Bağ-Kur’a gidip borcumu sildireceğim.” Konya’da beni karşılayacak arkadaşım var.Beni Alakova’da indir olmaz mı? ”
“Tamam dayı, sen merak etme.” Dedi şoför. Ben söze girdim. “Şoför unutursa ben hatırlatırım, sen bana köyünden,gördüklerinden yaşadıklarından anlatıver dayı. Ben Gezlevi’liyim. Tepelce’lisin değil mi? Galiba sizin köy buraların en eski köylerinden? ”
Dalgınlığıyla meşhur
Hiciv ve ney üstadı
Neyzen Tevfik bir gece vakti
Kendi mahallesinde
Sanki dolap beygiri
Durmadan döner durur
Ha varız ha yokuz
Bazan boşa atılan
Bazan gönle saplanan
Bazan altın kaplanan
Vızıldayan bir okuz
Yüzde yetmişim sudur susuz yaşayamam ben
Bir gül gibi solarım dayanır ne can ne ten
Dönerim dünya gibi etrafımda dönerim
Okyanuslarım susuz yağmazsa yağmur gökten
Eğri armudun altında
Gölgeleniyor bir çocuk
Dereye dek yamaç tarla
Bir tekerlek olsaydı da
Tekerleseydim bir defa
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!