Yeryüzünde toprağın, tükendiyse merhameti,
Allah indirir gökten, yağmur olarak rahmeti.
Babasız dünyaya gelmek muradın,
Meryem'in rahminde durmak gerektir.
Cenneti Ala'dan vazgeçmek için,
Havva'yı Adem'den sormak gerektir.
Denize düşünce balığa girip,
Sabırı Yunus'den dermek gerektir.
Hoca kimliğiyle, vaiz adabı,
Birleşince Kur’an olur, Kitabı…
Oturunca titretenler mihrabı!..
Mihrabı bırakıp, nereye gitti?
Çarşının sefili, kelli-fellisi,
Yıllardan gün batımıdır artık.
Mevsimlerden ay kayboldu,
Günlerden yıldız.
Bir sen varsın içimde batmayan,
Kaybolmayan, eskimeyen…
Çatmış, çatmış dünyanın en gelişmiş olan yarısı Halep’e,
Kaşını! ...
Halep ağlıyor, savaşın çocuğu kolsuz/elsiz;
Dünyada el kalmamış, tükenmiş,
Savaşın bu çocuğunun silecek göz yaşını.
Heyyy! .....
Çocukluğumdan kalma ne bir masal,
Mavi kalabilmiş ne de,
Bir mavi boncuk nenemden…
Ve ne de tüm kalabilmiş bir çocuk,
İsrail mermisinden,
Gazze’de…
Güneşin rengi yanar, kız altın saçlarında,
Tarlalar başak bağlar, senin parmaklarında.
Aşk,
Adem’in cennetten gelen Havva’sı,
Mecnun’un çölde aradığı Leyla’sıdır.
Aşk,
Amasya’da Ferhat ile Şirin,
Nazım ile Piraye’sidir şiirin.
Sofra kuruldu,
Bulgur pilavı, salata, ayran.
Haydi davran...
Yemeğin iki lokması,
Avradın üç posurtusu,
Karnımı doyuran.




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!