Birkaç kelimeden ibaret yıllar
İçinde sevgi tomurcukları barındıran sefil yıllar
Yenidoğan güneşin bile geri dönüp bakmadığı
Sadece sırtımızda yük olan yıllar
Farkında mısın?
Yılların şarabına karışmış ruhum
Ölümün dudaklarında tek umudum
Yüzüm buruşmuş mu
Yoksa ben mi yanlış yaşıyorum
Her ne kadar tutsam da gurbetin ellerinden
Koltuk altımda taşırım arzuhalleri
Bir gemi daha yanaştı limana
Tepesinde göz kamaştıran çiçeklerle
Dilinde aşk nağmeleri, gözünde yar özlemiyle
Koynunda yıldızlarla bir gemi daha yanaştı
Büküle - büküle seyrediyor
Yamacında, boynu bükük siyah güllerle
Günün en uslu saatlerindeyim
Alaca bir sessizlik çökmüş içime
Zamandan zamana kayıyorum birden
Gözlerimle duvarları yıkarken
Kar yağdı bu sabah
Herkes bir şeyler mırıldanıyordu yine
Gecenin karanlığıdır el attığım
Beni, içine bir nefes gibi çekiyor
Duvarlara anlatırken bu durumu
Sadece dinliyor ve susuyorlar
İnanç, nedir?
Bir yokuşu çıkarken karşılaşalım
Yüreğim tutsun yüreğini
Bir yudum alırken çayından, gülelim
Yüreğim ısıtsın yüreğini
Uçmayı kuralım düşümüzde
Ağacın gölgesine yaslanalım
Kapıyı çalıyorum ve açanların yüzleri
Midesine hitap eder adeta
Tek bildikleri şey dolması gereken bir yalak
Uzun uzadıya giden ve
Asla yetemeyecekleri bir derinlik
Masalarında, hazine adı verilen
Beyaz örtüye çiziliyor yüzün
Kömürdür gözlerin, tamamlar resmi
Asıl ressamdır seni bağışlayan
Çıkarıp da gönül Sahra'ma yerleştiren
Susuz kalmış göğü yağmura boğan
Büyük bir yoklukla uyanıyorum sabaha
Genişçe bir yol açılıyor önüme
Bacaklarımı sarkıyorum o yoldan
İniyorum yataktan olağan isteksizlikle
Bu arada saat dokuz kırkbeş
Seni düşünüyorum
Güneş açmışken kollarını semaya
Yıldızlar gülümsüyorken geceye
Dökülürken yağmur eteklerinden
Griye bürünmüş göğün
Savururken yapraklarını bir-bir
Tek kelime, Enfes.