Geceleri içimi bıçaklayan bir hançerdir
Yazgımın boyasını silen
ve her seferinde beni korkudan uyandıran
Çelimsiz ve bi' o kadar da görgüsüz hayat
Ne zaman bir adım atmaya yeltensem
Yalnızlığın yeşerdiği sokaklarda ayak izlerim
En derin karanlıklar bile kesemiyor
Alt edemiyor yüreğimdeki çığlıkları
Bazısı çok uğraşır tutunmaya
Aşınır elleri sürüklenmekten, debelenmekten
Yine de vazgeçmez denemekten
Yıkılmış umut yumağı,
Devrilmiş sevda kadehleri,
Silinmiş izler,
Her ne kadar yıllansa da hatırlanan sevgililer.
Birer kitaptır, asla bitirilemeyecek
Bitmeyen yollar, yanmayan ışıklar,
Yol kenarına yanaşıyor kervanlar,
Tren sesleri yıllara karışıyor.
Asılan çarıklar toplanıyor,
Yakına veda diyor zeybekler,
Her daim uzağa, her daim sevgiye.
Bulutlardan akan yağmur açılıyor,
Yaşlı adımlarla yürüyoruz kalın sokaklarda,
Yağmur, şakaklarımızı ıslatıyor belli belirsiz.
Anılar, sanki birer ölüm çığlığıymış gibi,
Başka türlü kokuyor.
Ellerim anlatıyor tüm olanları,
Oysa sadece ağzımdan dökülenleri duyuyor.
Sen ki, yılları hüzne boğan hantal yaşlıları yıkamaktan yorgun
Evet, belki gözlerimiz hiç yanaşmadı aynı ateşe
Aramızdaki yıllar hiç buluşmadı aynı münakaşada
Ama o dur ki aklımdan sökülen her deyiş
Seni, illaki bulur bir meydan muharebesinde
Ortaya bir fırça fırlat gecenin şafağından
Tek kelime, Enfes.