Çorak topraklara düştü yolum Nisa...
İsimsiz şehirlerin,gergin caddelerinde
Bir yığın sancı taşıyor omuzlarım.
Çorak topraklarda su aramak değildi benimkisi.
Bir öksüz su damlacığı götürmekti;
Yazık ki olmadı
Seni anlatmak sancısı tuttu
Tarih kitabını alıp bir sayfa çevirdim
Kavimler göçü çıktı önce
Yerimi yurdumu terkedip
Buralara gelişimi anımsadım
Başka bir coğrafyada seni buluşumu
Boşaldı pencerenin arkası
Boş gözlerle bakıyorum artık
Sokak kapısına
Boşaldı zemberek açıldı kilitler
Ve gelenler
Kaçarcasına gittiler
Gözlerine teslim oldu bu şehir
Yüreğim yıkık duvarlarda kaldı
Kaderim son çizgisinde seni buldu
Bu sevdayı bir ben bir İstanbul bilir
İstanbul hep gözlerindeydi
Adı Eylül'dü
Güzden hüzünlüydü yüzü
Sarıydı yüzünde hasretin düşen gölgesi
Dilinde aynı türkü
Yalnızlığını söylüyordu ayrılığa
Çok giden uğurlamıştı uzaklara
39 derece Aşk
Son zamanlar bir ağrı ki
Çatlıyor başım
Otuz dokuz buçuğu buldu ateşim
Adını sayıklamaya başlamışım
Yeryüzü bulutlu
Gözlerde şimşekler yıldırımlar
Bakışlar kapalı soğuk
Kaldırımları gürleyerek döver adımlar
Ama yağmur beklenmiyor
Bu koşuşturmalardan
Acını tuttum
Adını unuttum
Savurdum küllerini
Ve güllerini kuruttum
Aşk... bunlardan kalan...
Can ipince bir iplik tenimde
Sönüverecek bir gün çekildiğinde,
Ancak “Bir’i” görür ve bilir nerdedir
Onu Koyan bir gün “terzisini” de göndedir
Kim bilir bağrımdaki hançerleri
Yalnızlığın gam yedirdiğini
Saatlerin durduğunu
Hasretin asılıp zamana
Her an kalbime vurduğunu
Kim bilir?
Dostlar...
Bu Sütçü'nün sütü temiz.İyi maya tutmuş,.tebrikler....