Meryem Şahin Şiirleri - Şair Meryem Şahin

Meryem Şahin

Kemiklerden kurulu bir çatı
Üstüne iliştirilmiş etler
Kırmızı olsun rengi esmer belki beyaz ne fark eder?
Kusursuz olsun görüntüsü taşbebek misali
Kuş kafesi altındanmış… peh!

Devamını Oku
Meryem Şahin

Bir dilim ben aldım pastadan
Çilek kokulu
Bir dilim sana, ona, şuna
Çilekler hayat dokulu
Herkes tattı, tadına baktı
Sana acı geldi meyvesi

Devamını Oku
Meryem Şahin

Yola düştüm bu gün de her sabah gibi erken
Boşnak mahallesinin sokağından geçerken
Duruyordu durakta küçük bir boşnak kızı
Saçları güneş rengi, yanakları kırmızı

Sallıyordu başını servisini beklerken

Devamını Oku
Meryem Şahin

ya kağıtlar da olmasaydı?
ona yazacak kalemler ve
uzanışların imkansız dereyataklarında
şıkırdayan çakıltaşları mı
seyyareler mi
mesafeleri akıl almaz

Devamını Oku
Meryem Şahin

Özledim seni miniciğim
Pembecik tenini, küçücük ellerini
Cennet kokulu bebeciğim
Gülüm benim Beren’im
Boncuk gözlerini,sarı saçın tellerini
Akşam olsun seveceğim

Devamını Oku
Meryem Şahin

Pembe renklerini bürünmüş süzülmekte, gündoğumundan ayışığına koşan vakitler…pembenin kendine has morumsu erguvan renklerini…sayısız ağaç dallarının arasından Boğaziçi bahçelerinde ellerinde bir dal erguvan, başına pembe yaşmaklar bürünmüş incecik dal misali kırılgan kadınlar gibi.

Büyüleyici güzellikleri ile cemal-i erguvana çevrilen şaşkın gözleri bir daha bir daha cazibe-i dairesine kuvvetle çekerek gözlerle birlikte, belki de daha bir önemle gönülleri de çekip çevirmekte, rüzgarın her esişinde nazlı nazlı dalgalanan bulut gibi çiçekleri ile oluşturdukları efsunlu bahçenin aralanmış kapısından içeriye çekip hapsetmekteler.

Hapsetmek denir mi bilmem bu kuvvetli çekim olayına; zira zoraki değil ama kaçınılmaz bir yaklaşımla üzerlerine konuveren gözbebekleri sermest-i cazip bu görüntü karşısında kendilerini alamayıp bağlanıverirler gördükleri manzaraya…
hapsetmek cebr kullanarak yapılagelen bir fiil olmasından dolayı bu ifade doğru olmamakla birlikte tesir bakımından aynı anlamda kullanılmasında bir beis olmasa gerektir.

Devamını Oku
Meryem Şahin

6 Ocak 2007 Tarihinde Eminönü Kadırga Kültür merkezinde muhteşem bir kalabalıkla icra ettiğimiz SARIKAMIŞ ŞEHİTLERİ GECESİ, Belediyelerden gelen yoğun talep üzerine bu sefer de 3 Şubat 2007 akşam saat 18,00 de Ümraniye Belediyesi Kültür Merkezinde başlayacak bir proğramla yeniden yapılacak.
Antolojı.com da bulunan Zeytin Dalı gurubu ve Ümraniye Belediyesinin ortaklaşa yapacağı program, Kuranı Kerim tilaveti, şiirler, ezgiler, konferans ve dua ile gerçekleşecek, ayrıca gurup mensubu şair ve yazarların kitap imzalamaları ile sona erecek..
Proğrama Sarıkamış ve İstanbul Ümraniye Belediye Başkanları başta olmak üzere bir çok protokol misafirinin yanısıra şair ve yazarların ayrıca kalabalık bir izleyicinin de katılması bekleniyor.
Yer: Ümraniye Belediyesi Kültür Merkezi. Belediye binası yanı-Ümraniye
Katılmak isteyen dostlarımızın özelime bildirmelerini istirham ederim.
Proğram ücretsiz ve halka açık olarak yapılacaktır...

Devamını Oku
Meryem Şahin

şu ana kadar kullanmakta olduğum zarifoğlu soyadımı boşanma nedeni ile bundan böyle kullanmayacağımı, şiir ve yazılarımda şahin soyadını kullanacağımı belirtir, meryem zarifoğlu olarak tanınan ismimin meryem şahin olarak bilinmesini rica ederim.
meryem şahin

Devamını Oku
Meryem Şahin

bazıları gitmeyi bilirler
bir de susmayı..
gelmeyi neden bilmezler?
uzun da olsa taşlı da
yolları aşmayı
susmanın ardından konuşmayı

Devamını Oku
Meryem Şahin



Her kadın gibi ben de yıllardan beri boş zamanlarımı değerlendirmek adına el emeği göz nuru denen el sanatlarıyla uğraşmayı severim. Aradan uzun zaman geçtikçe simlerle, boyalarla, boyalı iplerle, velhasıl her türlü renkli malzemeyle gözlerimizin nurlarını akıtarak (bu ifade küçüklüğümde beni ne kadar çok korkuturdu, gözlerimden bir şeylerin akacağını düşünmek) oluşturduğumuz eserlerin değeri bizim gözümüzde daha bir artar. Yıllarca sandıklara koyup saklarız onları, kullanmaya kıyamayız, kızımın çeyizine koyacağım der belki gelecekteki yılları yaşar gibi mutlu bir tebessümü belli belirsiz dudağımıza konduruveririz. Aradan yıllar geçip te sandığı açtığımızda sanki çocuklarımızın küçüklük hallerini, bebekliklerini görür gibi oluruz. Çünkü onlar bizim eserimizdir, bizden bir şeyler katmışızdır iplik iplik işlerken, kalem kalem boyarken… çocuklarımız gibidir onlar bizim.. ellenmesin isteriz, hep beğenilsin, güzel denilsin isteriz…
Şairler de böyledir işte… şiirleri de onların çocuklarıdır bana göre… her kelimesini, hatta harfini, belki geceleri uykularından, belki yemeklerinden feragat ederek büyütmüş, anneciğim, babacığım benimle ilgilen, gitme diyen sözcüklerin hatırını kıramayıp çok istedikleri bir geziden, alışverişten, komşu davetinden geri kalmışlardır. Bebek gibi itinayla büyüttükleri eserleri, o yüzden çok kırılgandır onların gözünde… biraz sertçe dokunsa biri ya kolu incinecektir, ya o nazik bedeninin herhangi bir yeri… beğenilmesini isterler, çocuklarına söz edene gücenirler, evet belki haklıdır görücü kısmı ama anne yüreği, baba hamiyeti başka düşünür, başka konuşur …aslında çocuğunun terbiyesi ve daha iyi yetişip olgunlaşabilmesi için anne babanın göremediği fakat dışarıdan göze çarpan hatalarına, kusurcuklarına dikkatini çekerek uyaran başkalarına alınganlık kapısını değil de hoşgörü pencerelerini açarak en azından eğilip aşağıya bir bakmak her halde daha doğru bir hareket olur. Şairler duyguların en yoğun bulunduğu yürekleri barındırır sinelerinde elbet. Bundan dolayıdır ki, ağlayanla ağlayıp, gülenin mutluluğunu fazlasıyla hissedebilirken, kırılıp gücenmeleri de o denli yoğun ve süratli oluverir.
Oldukça nazik, saygılı, güleryüzlü şiir sevdalısı genç; şiirin eleştirilmesinden konu açılınca şöyle söylemişti:
-Birgün oldukça kalabalık grubun katıldığı şiir dinletisinde bir şiirimi okudum. Çok alkış aldı. Fakat içlerinden biri kalkıp:

Devamını Oku