Cisil cisil yağan bir yağmur
Ayakları ıslanan bir adam
Zihninde bir ton yük
Yüreğinde yok bir umut
Adımlıyor koca şehri
Herkesi uyutup.
Yalnızım yapayalnız
Yıllar varki yalnızım
Geceler boyu buna ağlarım
Temmuz sıcağında ayazdayım
En çok buna ağlarım
En çok buna yanarım
Hiç yalnız kaldınız mı
Doğduğunuz evde
Ben kaldım kendi şehrimde
Kimse yok etrafımda
Duvarlar soğuk, ışık yok
Loş bir oda da tek başımayım
Oturdum kaldırıma
Saydım geçen arabaları
Kimi mavi kimi yeşil
Kimi de simsiyah gece gibi
Saydım içimdeki çocukla
Gönlümde yarım kalmış
Tamamlanmamış cümlelerle
Sigaram tütüyor elimde
Yürüyorum
Gövdem yara dolu
Bir kadın ağlar pencerede
Ve bir çocuk arkasında
Ağzında iki hece
"Anne"
Umursamaz kadın
Çekiştirilen eteğini
Geceden kurduğu alarm'ın çalmasıyla yatağından irkilerek kalkan göktuğ, bir müddet yatağının kenarına oturup bekledikten sonra lavaboya abdest almaya gitti. Güzelce abdestini aldı, namazını eda etti ve kahvaltıyı hazırlamak üzere mutfağa yöneldi.
Bir süre sonra ev halkı uyanmış, kahvaltı sofrasında bir araya gelmişlerdi.
Göktuğ yirmi dört yaşında, askerliğini yapmış, üniversite mezunu, hilâl bıyıklı yağız bir delikanlıydı.
İşsiz olması dışında hiç bir sorunu yoktu.
Göktuğ ne kadar didinse de, kendine uygun iş bulamıyordu bu durum hem kendisi hemde ailesi için en büyük sorundu. Yaşıtları evlenmiş, çoluk çocuğa karışmış dünya hayatında bellirli bir yol almışlardı.
Oysa göktuğ hâlâ yerinde sayıyor, kendisini ailesine bir yük olarak görüyordu. Anne ve babası ilerleyen sağlık sorunlarını bir kenara bırakıp biricik oğullarının işsizliğini dert ediniyorlardı.
Bir yanda minareden yükselir ezanlar
Bir yanda kadeh tokuşturur yoksullar
Kimi yönelir yaratıcısına
Kimi kaybeder kendini
Ölüm yokmuşcasına
Bir başka çatırdar bu gece ar damarları
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!