Benim adım Mika .
Kırık camlar arasından sıyrılarak çıktım.
Her birini küçük fikirlerimle yonttum.
Kendi ilkelerim ile kabzettim kendimi.
Her birinin imhası da yine kendimdendir.
Harap ettiğim topraklardan
Ben kan nedir , can nedir bilmezdim
Açtığımda gözümü herkes ölmüştü ...
Nereliyim ben? diye sorduğumda
Cevabımı yabancılardan aldım
Bir tiyatro oyunu
Bir film şeridi değil
Bir an gibi de değil
Bir hiç gibi
Bir varmis bir yokmus gibi de değil
Duru bir öfkenin dinginliği süzülüyor
Gözlerinden , duvarları sökerek uzakları aşan .
Dört duvarın arasında çatlarcasına ağlayan
Hınçlarını büklüm büklüm saçlarında uzatmış
Huysuz çocuk nerede?
Nefesi sessizlikle harmanlanmış .
Ah kavgalar dövüşler
Hepsi değil miydi değişimin suçlusu vahşiler?
Dön bak şimdi
Aynaya değil direkt kendine
Yani kalbine .
Bir tek iliklerimize kadar işleyen o yüce
Basamaklarını sinsice çıktım bu ülkelerin,
Soğuk olan yerlerine serdim kalbimi...
En büyük savaşı cesetlerle verdim
Çiğnediğim sınırlara
Haberler gönderdim dumanlı kalemden .
Nerdeyim ben diye soramazsın
Ey içimdeki!
Ben nerden bilebilirim
Nereden nereye düştüğümü.
Nereden buldun anahtarımı?
Hangi çölün içine saklıydım ?
Ayaklarının üzerinde duramayan
Çatlak bir binanın suskunluğunda
Ben ayaklarımın kırgınlığıyla duruyorum.
Ayaklarının altındayken ,
üzerine yıkılan enkaz kokusu.
Ha varmışım ha yokmuşum , sesim boğuk .
Tüm çıglıklarımı tırnaklarıma hapsedip
Bedenimi tırmaladım.
Bağırmazdım ancak
Bedenimde bir seyler yankılanırdı.
Kafam duvarlardan daha sertti .
Kırılmadı, arınmadı ,özgürleşemedi.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!