budaközüyüm
geçip gidişini gördüm zamanın
sürgünümü bekledim
dönüşünü sağlamak için
bulutsuz Mayıs akşamlarının
ömrümden eksilterek sevdim
vurgunsun; iliklerime kadar deniz suyu
bedenin en saf alıcısı
ey geçtiği yolların izini silen
varlığını gözkapaklarıma alıştıran sonsuzluk!
ne kadar da zormuş
şu çarkı döndüren umuda eklenmek...
Koyu bir sis dalgasının gölgelendirdiği yüzümde
sonsuz ürpertisini üstümde taşıdığım rüzgar
hep aynı düşünceden uzayan mesafeleri
hiç yorulmadan kat eden irade
pul pul düşlerinden serpilerek dökülüyor gibi
sabahların hercai alnına:
Bu kirli renk, eski güz resimlerinin
tadı buruk mayınlı akşamlarda
eğimli ufuktan düşürdüğü yıldız eskisi;
utangaç üstelik kendi gölgesinin uzantısında
o sonsuz mesafelerde yalnayak
şarkısı bitti büyülü sözlerin
dilde alçalan ses de bulutlandı
bütün çiçekler soluyor o kayıp bahçede
denizleri özlemiyorum eskisi gibi
artık çağırmıyorum balkonuma kumruları
ortak etmiyorum suskun bakışlarıma
ışıldayan fosforunla tenimde geniş iz bırak
ey yinelenen anılarla depreşen kaosun kıvılcımı
ne güzeldir ateşin düşerken yere
kim bilir daha kaç rüzgar geçecek hecelerimden
sönmeyi bilmediğine göre
yıllanmış uğultusuyla taşın uyağına sokuldum
fısıltı eşliğindeydi sözün derinliği
sonuna kadar açtım ruhumun kapılarını
ve bekledim
rüzgar yönünü değiştirmeden
yeniden buluştum o nağmeyle
dudaklarımda öperek kutsadığım
gümüş akıntısı gecenin içinden geçen
yorgun ama alkımlı gözleri
aşkın tükenmez ateşiyle dağlı
bir oylum köz dü yaprağın yer çekiminde
dökülsündü, döküldü külü
iki mum arası düş gezgini bir köşem
anlatamam, nasıl da çoğalıyor öfkesi
dil ile kalp arasında gölgelendirdiğim sözlerin
sabırdır payına düşen yüreğin
yoksa bir utanç anıdır ilk durağı tedirgin nefesin
içte birikeni söze taşımayı bilenlerin gücüdür:
yalnızlık duygusunun
o, her şeyi kendi rengiyle sildiği anlarda
aniden bastıran yağmura karışmayı başarabilmek
acıyı, kuvvetli rüzgarla uzağa savurabilmek;
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!