Pörsümüş yüzüme allık sürmek miydi derdin?
Delimsirek gönlümün reçine kokulusu;
Eskimişlik pöstekide secde mi?
Ve bu gecelerime kondurduğun tayf niye?
Ya bu zifiri alametler...?
Nuzl-i subhan ondan geldi delirdim ki bu gecede
Ehl-i dil-i zarem gitti tur-u sinayem gecede
Varak mı indi demsale aşinayım ona ben de
İşrak-ı lebı kıptiyim, günahkarım gecelerde
Süt anne! Ömür hangi cismin ayrıtındaydı?
Ne verdi geçen mevsim?
Ceviz gölgesinde sersemleyen bir sevdadan başka..
Duvara küsmüş ayna, gezgin geceler, kitap ve aksak umut
Ben bulutum sadece bulutum süt anne!
Bulmak yitirmenin nesidir?
Ruhumu eritip baldıranla leyle koştururken,
Arkamızda isyan, arkamızda yorgun zambaklar.
Nedamet ki yakıştıramadığımızdı asla zamana
Asla... vaveyla ve veyla ki veyla
Nâr-ı hicrana benzer soluğun ki uzakta,
Kabristanda yüreğini pazarlayan şair suskun
elleri kırılgan bir maziye şahitlik eder
üstelik hatırlatılır hep
yağmurun bizimle oynaşmasının geçmişi de
aşklarımız atalarımızın tarihidir
Ateşinden cızırdayan masadan göründü elin,
Geceyi karartan lambanın yüzü karaydı,
Geğiren top bulutlar kim bilir nerde?
Çocukluğumun dudaktan tebessüme ilişkisi.
Yokluğunda yoktu biyoloji,
Gidişler Burdur ayazı
Bazen hicran subh namazı...
Ezanlar kıbledir bazen
Bazen kıble Nemrut kızı…
Bazen Ebubekir’dir Stanbul
Arada tambur, arada ney solosu
Girer birden kanun, birden tef…
İncesaz… oldu bitti işte
Kanun taksimi, keman ve klarnet
Ve ‘’elimi bağlasalar tutmasam ellerini’’
‘’silemezler gönlümden ne aşkını ne seni’’
-Altıncı mırıltı –
Kor yazların günleri, susuz bıraksa seni,
Günahın boynuna derim, susadıkça iç beni…
Ay karanlıkta bırakırdı kuş otlarını
Yaralı bir insanı omuzlar gibi
Kumrular denizden gelirdi kente
Ellerim yine gecikirdi
Titrek duran göğüslerine..



Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!