Söyle.,
Elin ağzıyla söyle.,
Ya da rüzgar hızıyla, fırtına avazıyla
Rabb’i Tealanın teessüründe varken
Varken “kün fe yekün” mevzilerinde
Bütün günahlardan masum
Altında ateşi olan kazanın içinde su varsa, o fıkır fıkır kaynar. Sizin sakin sessiz dediğiniz tepeciklerin içinde (kim bilir!) beklide sancılı doğumlar veya kendir ipleri koparacak tehlikeli yaşam oyunları vardır. Aramızda, şu yaşamış olduğumuz çevrede, yakın veya uzaklarda kimler yok ki, olması geren duyarlılık maalesef en hafif düzeyde, şu ahir zamanlarda. Allı pullu, yaldızlı ve yakışıklı, görkemli ve içerisi neşe dolu hayat dilimlerine koşar beşerin ekseriyeti ve daha sonra mutluluk pastasından payına düşmeyeni de (af buyurun, sizleri tenzih ederim) iç etmeye, sahiplenmeye kalkar, zamane insanı..,
Şimdi sormalıyım; Şu zamanlarda sizler nerelerdesiniz de ben bu azametten bihaber ve gafil durumdayım! Üzerimde ar’ımın timsali, edebimin gereği bir örtünün uzantısı, eteği, pöçüğü varsa lütfen tutun, tutuverin ve beni de içerisinde olduğunuz (zahmette olsa varım) hayrın, yararlılığın en müşkül noktasına çekiverin. Allah rızası için terlemeliyim..,
Nerelerde yokum veya elden geldiğince olmamaya çalışıyorum, ya da çalışmalıyım?
Yakın veya uzak gelecekte nefsi kudüme münhasır planlanmış imarethanelerde, aç bi aç düşkün muhtaç kimselere yapılan yardımların şeref ve onur payesi olarak kazanılmasına çalışılan, şahsi çıkarların gizliden gizliye hesap edildiği ve (affınıza sığınırım!) şerefsizliğin şereflendirildiği imansız, ihlâssız, samimiyetsiz oluşumlar ve ortamlarda yokum, kesinlikle olmamalıyım.
“Varsa, gökle yerin arasında bir yürek
sığınılacak zaman boşluğu,
muhayyel olunacak vatan,
varsa yüreği yüreğim gibi atan,
varsa çizgilerime renk ve ton katan,
varsa bana benzeyen,
kaldır kaşlarını, kaldır da
vicahimi topla, reyyan-ı aşktan
sudeyim, dudak eşiklerinde sude
ıtlahımı çepeçevre kuşatmış beyhude
kudretini kuşan da, İlahi mecazdan
şu zamansız rü’yete, dur de!
Sen, Esatir-ül Evvelîn öncesinden
Harcı suyla saman, kerpiç surlar gibisin
Öyle yorgun geldim ki, öğlen uykusuna
Ölümüne, takatim kesik, varsa yoksa!
Tamda uyumak istediğim duvar dibisin
Kalbimin en deruninde haklı diyar
Dünyası hasbelkader in perçeminde
Bir akarsuya fısıldıyorum teennilerimi
İki kaya arasından dökülürken zaman ve nam
Debisi yüksek cavlanın, yelesi bembeyaz
Kül olmaya geç kalmışlığımla, kulum
Sana bir kıyak çektim
Çoktan seçmeli aforizmalardan
Terki kolay oluyordu ya, ucuza alınmaların
Işık tuttum gözüne, bilebilirsen
Bezm-i safâdaki prizmalardan
Acınmıyorum ufalamalarından
Üstünmüyorum horlamalarından
Kaçmıyorum, üstüme gelen beladan ki
“Sen dua et içinden, kimse duymasın
O duysun yeter! ” Kalp uyumasın
Sükut ettiği sanıldığında, hıçkırarak ağlayandı
Yaz gülü, cılız bir gövdeyle taş duvara yaslanmış
Yarım kalmış şiir gibi, sevgilinin gözünde mihmandı
Yaz yağmurlarıyla, kır çiçekleri suya kandığında
Özlem ve hasret dolu bekleyişler tüllendi
Vefanın kirpikleri kıpırdadıkça
Şimdi buradan bir şiir geçer
İki dudağı arasında emrivakilere boyun eğmiş hayat
Terkisinde düşe kalka horlanmış ölüm
Gözleri Huda’ya dikili öylece
Tertemiz yüreğinde upuzun bir gece
Yaşanası, sevda dedikleri bilmece
Mehmet Sani Özel!
Hayatta bir veya iki üç değil karşılaşabileceğiniz bir insandır..!
Kendisini sevgim saygım ve kabul olan dualarımla arşa kadar selamlıyorum..
Sabiha Rana
Doğrusu, şair olmayı hiç arzu etmedim ama bir şair gibi yorum yapmaya çalıştım, belkide..,
Şair olmanın çok külfetli, sorumluluk ve sabır gerektiren vakur bir duruş olduğunu düşünüyorum. Bu düşüncemle birlikte korkularım ve vehimlerimle atbaşı gidiyor sanki.,
Bakıyorumda, İnsanların (ma ...