Ağacın saçları yıkanmış gölde
Dal uçlarında temmuz yanıyor
Serin sulara gökyüzü çizip
Maveraya uyanıyor
Gri mevsimden mavi bir zaman
Ufuk elma sarısı sabah kınalı keklik
Tuti dilinde esma son ezgisi buselik
Cem’in esrik kadehi gönül ateşi suzan
Aşkı içirir serçe ağzının şarabından
Çocuktum Erzurum’da
Dağlarında periler vardı
Cüceler oynaşırdı çayırlarda
Kekik kekik dağları vardı
Aras türkü söyler Karasu ağlardı
Baharı bağlardı kar
Karakışı yaşarım gönül hâlâ ilk yazda
Yaz artığı günüme dökülür kar akışı
Ateşe gerek yok ki teni zemheri yakar
Ya kar yağar ya yağmur yürek donar ayazda
Dün yaya geçtim dağdan beyaz kar sanki ölüm
Cenk içinde kızıl gün
Mor dağları aşmakta
Kıvrılan uzun yollar
Ruhumu dolaşmakta
Büyüleyen gözlerin
1
Gül yanında hâr zaman
Sevda kuşu yar zaman
Bir ömür takvimlerden
Dökülür mü her zaman
Rüzgâr tepeleri dolaşır
Aşk ayazı yakar dudağı
Ceylanlar iner ırmağa
Su bulanır Leyla geçer
Zeliha’nın düşünde
Hilmi Yavuz’a
Doğuda şair olmak
Ekmeği hüzne banmak gibi
Bir dağ türküsü
Kumlar suya yürüdü ateş çöllere aktı
Kerbela’ya yolculuk hararetli duygular
Kabarttı yüreğimi kuyuya taş bıraktı
Zeliha’nın düşünde Leyla’ya bürünür yâr
Sensizliğe ağladı içimden geçen nehir
Bugün güneşin doğuşu başka
Havanın tenime değişi başka
Kaskatı kesildi hüzün
Saklandı bulutun içine yağmur
İçin için ağladı kuşlar
'Neşeden azat gönül genişler hiçe doğru'
Büyük şairin gönlüne selam ile..