Seni yazmaya varmıyor cesaretim yüreğe. Her seni... Yazamam! Ayaklarına kapandığım, kozamdan çıkartıp güzelliğini anlattığım her bir mısra eksik kalacak. Biliyorum, eksik gösterecek seni sözlerim yalancı aynalar gibi. Şimdiki anda ay ışığı delip geçiyor adını casuscasına sakladığım büklüm saçlarının öksüzü göğsümü. Bir gülümsemene sattım kimselerle paylaşmadığım gece yalnızlığımı. Cümlelerin ve bu satır başların eski aşklarından kalma adetlerindir. Olmaz duygu tüccarlarının his pazarında ucuz köleleri. Gitmesine elbette giderim. Suskunluğumu dâhi işitemez kulakların. Ama kalk, kalk da kendin yaşat! Gezdir damarlarımdan bu elindeki aşk zehrini. Böyle bırakma bana seni...
Ben kendimden başka töre bilmem. Çiğnerim celladın aşk ölümlü fetvalarını. Anlamıyorum, her seferinde korkakları bulur şu sevda dedikleri, lanet, soyu tükenesi, büyük ve imkansız sevda dedikleri... Benim dünden hazır cehennemde giyeceklerim gardırobumda. Artık hazırım her şeye, dinlemem kimseyi.. Avuç içlerinden öpüyorum başımdaki zebanilerin. Yakıyorum ateşin en diplerinde arsız gönlümü senin için.. Acı çektikçe daha çok bağlanıyorum güzelliğini anlatan mısralara. Ben suskunuyum diye olmadım münafığı bu sevginin.
Olur ya geçtim sırattan. Unutmalı mıyım fitneyi fesatçıyı geceler boyu uyutmayan yalan gemilerinden düşen içten pazarlıklı adi düşünce sahiplerini? Bir sabah ansızın söylediklerini... Eğer öyleyse doğru olan! Yoktur hiçbir şeyin önemi...
Her şeyi ben bilemem... Gezdiremem her an başımda mühürlü kavuğu. Zorunda da değilim zap etmeye şu duygularımın arsız dizginlerini sana koşarken. Yakışmaz bana kaybedeceğim diye kılıcımı kuşanmamak ve dahi mutsuzum diye gülümsemeyi bırakmak. Ellerimden zemzemi içmeli cehennem ahalisi her vakit. Ben hüsran savaşlarının tutsak gazisiyim. Var da yoluna git.
Her şeyi ben bilemem. Hatalarım, hataların, bardaktan boşalırcasına hatalar. Olmamalı gene engel adını unutmaya. Sustuk bitti! Sustuk, bitti... Sustukluğumuz kalıcı bundan sonra. Varsın olmasın denk, estetik kaygılarınıza solgun rengi, ele avuca tutulmayacak kadar parçalanmış... Olsun! doyurmasın, tatmin etmesin, doğrularınızı, isteklerinizi. Ben şu kırılmış kabuğumda huzurluydum, görüyordum gerçekleri...
Her şeyi ben bilemem. Tutuyorum kalemi diye sizin sevdiğiniz bahçeyi çizecek değilim. Güzellik algılarınıza hizmet edecek şiirler yazamam. Şimdi korkma zamanı mıdır? Oturamayacak kadar yaklaştık artık. Yorgunum ama duramam! Seviyorsun diye kulağından tutup yamacıma oturtamam. Varmalı şimdi lahitlerin en güzeline. Kalbimdeyken hala aynı hisler, kendi mezarımı kendim kazamam..



Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!